Cezasızlıkla Mücadelede Güç Birliği Ağı*– 6 Şubat 2020
Mahkeme: Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya no: 2019/475
Sokağa çıkma yasakları sürecinde, 12 Ekim 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, zırhlı araçtan açtığı ateş sonucu 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in ölümüne sebep olmaktan hakkında “taksirle ölüme neden olma” suçlaması ile dava açılan polis memuru Abdullah Ercan’ın tutuksuz olarak yargılandığı davanın ilk duruşması 6 Şubat 2020 tarihinde, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma Öncesi
Cezasızlıkla Mücadelede Güç Birliği Ağı üyeleri Helin Hasret Şen Davası’nı izlemek üzere Diyarbakır Adliyesi önünde saat 09:00’da buluştu. Avukat kimlik belgesi bulunan ağ üyeleri avukatlara özel giriş kapısından içeri alındı. Diğer üyeler ise x-ray cihazlarının bulunduğu iki kontrol noktasından geçerek adliye binasına girebildi. İlk kontrol noktasından geçtikten sonra adliye bahçesinde bulunan Danışma’ya T.C. kimlik kartlarımızı verdik ve GBT kontrolünden sonra üstüne isim ve soy ismimizin baş harflerinin yazıldığı bir kâğıt alarak ikinci kontrol noktasında bulunan polis memuruna uzattık. Polis memurunun izniyle ikinci kontrol noktasından geçip adliye binasına nihayet girebildik.
Duruşmanın görüleceği 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bulunduğu koridor oldukça kalabalıktı. O gün içerisinde görülecek başka duruşmalara katılmak üzere gelen çok sayıda vatandaş ve avukat vardı. Anne Nazmiye Şen ve Helin Hasret Şen’in akrabaları da davayı izlemek üzere koridorda bekleyenler arasındaydı.
Cezasızlıkla Mücadelede Güç Birliği’nin üye kurumlarından Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnsiyatifi, TİHV, İHD, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, FİSA Çocuk Hakları Merkezi, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Özgürlük için Hukukçular Derneği temsilcileri de oradaydı.
Helin Hasret Şen Davası, 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 6 Şubat 2020 günü görülecek duruşmalar arasında 8. sıradaydı, ancak mahkeme heyetinin inisiyatifiyle öne alınan duruşma, saat 10.30 civarı başladı.
Duruşmaya Katılım
Duruşma salonuna alınmadan önce üst aramasından geçtik. Duruşma salonun kapısında iki erkek polis memuru vardı. “Bayanlara saygısızlık olmasın diye ilk önce bayanları alalım” diyen polis memurlarından biri telefon açarak bir kadın meslektaşını üst araması için duruşma salonunun önüne çağırdı. Polis memuru üst araması uygulamasının vatandaşların güvenliğini sağlamak için rutin bir uygulama olduğunu söyledi.
Duruşma salonu iki bölümden oluşuyordu ve bu bölümlere iki ayrı kapıdan giriş yapılıyordu. Mahkemeye heyeti ve davanın tarafları ilk bölümde oturuyorlardı. İzleyicilere ayrılan salon ilkinden yaklaşık 1,5 metre kadar yüksek bir zemin üzerinde bulunan bir amfiteatr düzenine sahipti. İzleyicilere ayrılan bu bölümün ön sırasına 8 çevik kuvvet polisi oturmuştu. SEGBIS bağlantısı için kurulmuş olan ekran, mahkeme heyetinin bazı üyelerinin yüzünün seyircilere ayrılmış bölümden görünmesine engel oluyordu.
Savcı ve heyet üyeleri aynı hizada oturmuşlardı. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından Türk yargı sisteminin işleyişi konusunda hazırlanan raporda, mahkemelerde avukatlar aşağıda yer alırken savcıların hâkimlerle aynı kürsüde oturmasının tarafların eşitliği ilkesine aykırı olduğuna dikkat çekilmişti. Bu raporda, adil yargılamada davanın iki tarafı durumunda olan savcı ile avukatların eşit haklara sahip olması gerektiği hatırlatılırken “Savcının pozisyonunun savunma avukatı karşısında yükseltilmiş görünümü silahların eşitliği prensibini baltalamaktadır.” dendi.
Duruşmada, Diyarbakır Barosu adına Av. Cihan Aydın, Av. Gazal Bayram Koluman, Av. Muhlis Oğurgül; Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi adına Av. Ömer Sansarkan, Av. Berçem Sancar, Av. Emin Çoban, Av. Elif Ölekli, Av. Pınar Karaman, Av. Huriye Hamidi, ÖHD (Özgürlük için Hukukçular Derneği) adına Av. Gizem Miran; TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) adına Av. Gulan Çağın Kaleli, Av. Esra Kılıç Av. Barış Yavuz, , Rosa Kadın Derneği adına Av. Gurbet Gözde Engin, Av. Elif Tirenç İpek Ulaş, Hak İnsiyatifi, İstanbul Çocuk Hakları Merkezi adına Av. Fırat Çiçek, İHD (İnsan Hakları Derneği) adına Av. Rehşan Bataray Saman, Abdullah Zeytun, Derya Yıldırım; ve müşteki vekilleri Av. Mehmet Emin Aktar, Av. Ahmet Özmen, Av. Ynus Muratakan, Av. Mehmet Selim Sert, Av. Zeynep Işık, Av. Mehmet İdris Sakman, Av. Şeyma Onur, Av. Esma Yaşar, Av. Serhan Özdir, Av. Ruken Arslan, Av. Barış Işık hazır bulundu.
Duruşmanın Seyri
Mübaşir aracılığıyla sanık polis ile Kahramanmaraş 5. ACM SEGBİS’ten ve GSM üzerinden irtibat kurulmaya çalışıldığı belirtildi, ancak cevap alınamadığı için sanığın beyanları SEGBİS ile alınmadı.
Duruşma salonunda ses iyi işitilmiyordu. Duruşma başlarken heyet üyeleri ve katılanlar vekilleri arasında geçen konuşmaların bir kısmı izleyiciler tarafından duyulmadı. Mahkeme heyeti başkanı, katılan tarafta bulunan avukatların sayıca çok olmasını gerekçe göstererek aralarından bir tane sözcü belirlemelerini istedi. Diyarbakır Baro Başkanı Av. Cihan Aydın ise her kurum için bir sözcü belirleneceğini söyledi.
Nazmiye Şen: Olay Günü Çatışma Yoktu
Duruşmaya, Anne Nazmiye Şen’den adres ve telefon numarası beyanı alınarak başlandı. Anne Şen beyanına dava konusu olaya dair tanıklığını anlatarak devam etti:
“2 Ekim 2015 tarihinde ve öncesinde hiçbir şekilde çatışma yoktu, silah sesleri yoktu, onun için biz ve komşularımız rahatlıkla fırına ve manava gittik. Olay günü zırhlı aracın arkamızda olmasının bizi tehlikeye koyacağından endişelenmedik, zırhlı araçtan çocuklara ateş edileceğini düşünemedik. Kızım ile birlikte fırına ve manava gittik. Manavdan sonra fırına yöneldiğimizde kızım benden biraz daha öndeydi, arkamızda zırhlı araç vardı, zırhlı araçtan bize doğru 3 el ateş edildi.”
Araya giren hâkim “Sizin bulunduğunuz yere mi ateş edildi, neden size ateş ediyorlardı? Rastgele mi ateş ediyorlardı yani?”, diye sordu. “Evet, rastgele üstümüze doğru ateş ediyorlardı” diye cevaplayan Anne Şen sözlerine aşağıdaki gibi devam etti:
“Yerden dumanlar çıktı ve o an herkes “çocuk vuruldu, çocuk vuruldu” diye bağırmaya başladı. Ben baktığımda kızımın sırtı bana dönük yerdeydi, onu almaya çalışırken tekrar silah sıkıldı. Komşum beyaz tülbendini yere atarak kızımın cenazesine ulaşmaya çalıştı ancak silah sıkılmaya devam ediliyordu. Kızımın cenazesi uzun süre yerde yattı, zırhlı araçtaki polisler üzerimize doğru ateş açıyordu, sürekli ambulansı aramamıza rağmen ambulans çok gecikti, kızımın cenazesi uzun süre evde de kaldı.” Anne Nazmiye Şen şikâyetçi olduğunu ve davaya katılma talebi olduğunu söyleyerek beyanını bitirdi.
Salonda ses kaydı alınmadığı için hem heyet üyeleri hem de katılan vekilleri birkaç kere annenin beyanını keserek, anneden olay gününü daha yavaş anlatmasını istediler. Bu durumun, mahkeme salonunda kızının öldürülmesine dair tanıklığını ilk kez anlatan Anne Şen’in kendini rahat bir şekilde ifade etmesini engellediğini düşünüyoruz.
Av. Abdullah Zeytun: Sanık Hedef Alarak Ateş Etti
Anne Nazmiye Şen’in ardından söz alan katılanlar vekili Av. Abdullah Zeytun, sanığın ifadesi alındıktan sonra daha detaylı beyanda bulunacaklarını belirtip sözlerine şöyle devam etti:
“Sanığın yargılandığı idari disiplin soruşturma dosyasındaki zırhlı araç görüntülerini, olay anından önce ve sonraki telsiz görüşmelerini, 112 ve 155 kayıtlarının tarafımıza tebliğini talep ediyoruz. Mahkemenizce kurulan tensip zaptında görüntülerin bilirkişiye tevdi edildiği bildirilmiş. Biz bu raporu alamadık. Dosyada sadece fotoğraflar var.”
“Biz özellikle, ara kararda mahkemeniz tarafından polis memurlarının talimatla yazılı beyanlarının alınması kararı kurulmuşsa da savunma, polis tanıklarının mahkemeniz huzurunda dinlenmesini, müşteki ve vekillerinin tanığa soru sorması için, çapraz sorgu hakkı; maddi gerçeği ortaya çıkması için elzemdir. Polisin huzurda dinlenmesini talep ediyoruz. Bunların ifadeleri “ifadesine başvurulan kişiler” olarak alınmış. Aralarında çelişkili ifadeler var. Bu çelişkilerin, beyanlarının alınarak giderilmesini talep ediyoruz.”
“Sanık huzurda beyan vermeyeceği için, sanığın huzurda dinlenmesi talebimiz var. Sanığa yönelik hem soruşturma aşamasındaki kamera kayıtları, hem mahalle sakinlerinin beyanları, İstanbul İl Disiplin Kurulunun disiplin soruşturması gerekçesinde belirtildiği üzere, görmesine rağmen hedef alarak ateş ettiği, bunun tespit edildiği, sanığın kamu güvenlisi olması hasebiyle baskı kurma ihtimali göz önünde bulundurularak, kuvvetli suç şüphesi nedeniyle tutuklanması talebimiz bulunmaktadır.”
İnsan Hakları Örgütleri ve Barolar Davaya Katılma Talebinde Bulundu
Diyarbakır Barosu adına söz alan Av. Cihan Aydın, Helin Şen’in öldürülmesini yargısız infaz olarak tanımladı ve çatışma ortamlarında sivillerin tahliyesi konusunda devletin görevleri olduğunu hatırlattı. Avukatlık yasasının yaşam hakkını savunma konusunda avukatlara yüklediği görev ve sorumlulukları yerine getirmek üzere de davaya Diyarbakır Barosu’nun katılma talebi olduğunu dile getirdi.
Davayı başından beri takip ettiklerini ifade eden Av. Rahşan Bataray Saman, bu olayda emir sirkülasyonu olduğunu söyledi. Bu nedenle yargılanması gereken başka sanıkların olup olmadığının ve olay anında çatılma olup olmadığının araştırılmasını talep etti. Sokağa çıkma yasaklarının tahliyeler sağlanmadan sürdürülmesinden dolayı birçok ihlalin yaşandığını dile getirdi.
Av. Berçem Sancar, Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi adına davaya katılma talebinde bulundu. Av. Sancar, Ceza Muhakemesi Kanununun davaya katılma hakkını tanımlarken sadece suçtan zarar görme kıstası getirildiğini, “doğrudan” ifadesine yer verilmediğini ifade etti. Tam da bu sebepten suçtan zarar görme kavramının geniş yorumlanması gerektiğini, davaya katılmak için doğrudan zarar görmek gerekmediğini, çocuk hakları ihlallerinin topluma sirayet eden sonuçları olduğu için toplumun zarar gördüğünü ve dolayısıyla davaya katılma taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, bu bağlamda Cizre’de öldürülen Nihat Kazanhan dosyasına müdahillik taleplerinin kabul edildiğini hatırlattı.
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Rosa Kadın Derneği, ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı adına söz alan avukatlar da katılma taleplerini beyan etti.
Müşteki vekili Av. Mehmet Emin Aktar, 12 Ekim 2015 tarihinde süren, valilik tarafından alınan sokağa çıkma yasağı kararlarının vatandaşların sağlık hakkı, eğitim hakkı, beslenme ve gıdaya ulaşma gibi haklarını kısıtladığını ifade etti. Olayda hiçbir çatışma görüntüsünün olmadığını, havanın görüşü engellemeyen, açık ve aydınlık olduğunu belirtti.
Olay esnasında sokakta yetişkinlerin ve çocukların olduğunu görmesine ve herhangi bir çatışmanın yaşanmamasına rağmen ateş eden kolluk güçlerinin kasten adam öldürme suçunu işlediğini söyleyen Av. Yunus Muratakan, 12 yaşında bir çocuğu öldürmekten yargılanan sanığın halen görevde olmasının görev yaptığı yerdeki vatandaşlar için bir tehdit oluşturduğunu ve bu sebeple sanığın tutuklanmasını talep etti.
Müşteki vekili Av. Ahmet Özmen de bu olayın tekil bir olgu olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade etti. Sözlerine şöyle devam etti: “Kemal Kurkut’un katili yakalansaydı bugün Helin ölmeyecekti, Muhammed ve Furkan kardeşlerin katili yakalansaydı bugün Helin ölmeyecekti.”
Sanık avukatı savunmasında dosyaya CMK tarafından görevlendirildiğini ve dosyanın içeriğini bilmediğini ifade ederek başladı. Daha sonra kendisinin de Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nde görevli olduğunu belirterek avukatlık mesleğinin etik kodları gereğince görevden çekilmek istediğini söyledi.
Savcı, Kobra 11 nolu zırhlı aracın kamera kayıtlarının çözümü için kayıtların bilirkişiye tevdii edilmesini, sanığın kaçma şüphesi ve söz konusu delillerin büyük ölçüde toplandığı için delilleri karartma tehlikesi bulunmadığı için tutuklama talebini reddine karar verilmesini mütalaa etti. Polis memurları Erdal Karabulut ile Mustafa Demir’in tanık sıfatı ile dinlenilmesini talep etti.
Duruşmaya 11:37’de arar kararlar için ara verildi ve salon boşaltıldı. Ancak daha sonra mahkeme heyeti, ara kararları açıklamak üzere izleyicileri ve avukatları salona geri çağırmadı. Mübaşir bir sonraki duruşmanın taraflarını çağırdı. Katılanlar vekili, duruşma tutanağını teslim alıp davayı izleyen kurumlara bir örneğini dağıttı.
Ara Kararlar
Mahkeme heyeti,
- Helin Hasret Şen’in annesi Nazmiye Şen’in “suçtan zarar görme ihtimaline binaen” katılan sıfatıyla davaya kabulüne,
- Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği, Diyarbakır Barosu ve İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezlerinin, Hak İnisiyatifi Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın, suçtan doğrudan zarar görme ihtimalleri” bulunmadığı gerekçesiyle katılma taleplerinin reddine,
- 2 Aralık 2015 tarihli tutanakta imzası bulunan 2 polis memurunun adres bilgilerinin bildirilmesi için Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasına, “yazı cevabı geldiğinde bu şahısların tanık sıfatıyla dinlenmesi için mahiyetine göre işlem yapılmasına”,
- “Delillerin büyük çoğunluğunun toplanmış olması, sanığın sabit ikametgâh sahibi olup kaçma şüphesinin bulunmaması, mevcut delil durumu da dikkate alınarak” tutuklanması talebinin reddine,
- Kobra 11 nolu zırhlı aracın kamera kayıtlarının çözümü için söz konusu kayıtların bilirkişiye tevdi edilmesine,
- Bir sonraki duruşma için güvenlik tedbiri alınmasına,
Karar verdi.
Bir sonraki duruşma 3 Mart 2020 günü, saat 11:20’de görülecek.
Duruşmanın ardından, dava hakkında kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Helin Hasret Şen’in ailesi ve ailenin avukatları Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yapmak istedi. Ancak, adliye önünde yapılmasına izin verilmeyen basın açıklaması İHD Diyarbakır Şubesi’nin salonunda gerçekleştirilebildi.
* Bu rapor, Cezasızlıkla Mücadelede Güç Birliği Ağı kapsamında, yargısal uygulamanın izlenmesi amacıyla Helin Hasret Şen davasını izleyen ağ üyelerinin ortaklığıyla hazırlanmıştır.