Elif Akgül
Mahkeme: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2016/32 Esas
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin dava devam ediyor.
4’ü tutuklu, 10’u firari 85 sanıklı davanın diğer sanıkları arasında Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, dönemin Trabzon İl jandarma Komutanı Ali Öz, İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Başkanı Ali Fuat Yılmazer gibi isimler, dönemin Trabzon ve İstanbul illeri jandarma ve emniyet görevlileri ile ana dava hükümlüleri de yer alıyor.
11 Haziran 2019 günü başlayan celse haftası üç gün sürdü. 27. celse haftasının ilk iki günü yapılan 91. duruşmada Trabzon Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli Mustafa Kuletaş ve o dönem Trabzon’da üniversite öğrencisi olan Muhammet Çağrı Kırmacı tanık olarak dinlendi. 92. duruşmanın görüldüğü 12 Haziran’da dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, cinayet günü Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’nda askerlik yapan Recep Koçpınar ve Adem Polat tanık olarak dinlendi. 13 Haziran günü görülen 93. celsede ise UYAP sistemi çalışmadığı için dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör tanık olarak dinlenemedi.
Duruşma Öncesi
Duruşma öncesi Hrant’ın Arkadaşları saat 9:30’da Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1. Kat C Blok’ta bulunan büyük salonunun bulunduğu koridor girişine güvenlik bariyeri çekiliydi. Tutuksuz sanıklar, sanık yakınları, taraf avukatları, Hrant’ın Arkadaşları ve basın mensupları duruşma başlayıncaya kadar bu bariyerlerin önünde bekledi.
Duruşma salonu açıldığında bariyerin gerisinde duran özel güvenlik görevlileri bariyeri açarak önce taraf avukatlarını ve tutuksuz sanıkları, ardından da basın mensuplarını, sanık yakınlarını ve izleyicileri salona aldı.
Duruşma Salonu ve Katılım
Duruşma İstanbul Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nın büyük salonlarından biri olan 1. Kat C bloktaki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda görüldü. Duruşma salonunda az sayıda sanık yakını yer aldı. Duruşmayı Hrant’ın Arkadaşları, bianet, Mezapotamya Ajansı, Agos, Artı TV, Medyascope ve P24 tam gün boyunca takip etti. Anadolu Ajansı, Cumhuriyet ve DHA muhabirleri arada bir duruşma salonuna gelerek gelişmeleri izledi. Bilhassa Muammer Güler’in tanıklık yaptığı gün olan 12 Haziran’da salonda gazetecilerin sayısı artmış olsa da, yargılamanın başında sanık Engin Dinç’in ifade verdiği gün kadar kalabalık değildi. Duruşmayı HDP Milletvekili Garo Paylan da izledi.
1.Gün/11 Haziran 2019
Davanın 91. duruşması saat 11:13’te başladı. Duruşmaya tutuksuz sanıklardan eski Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, cinayet öncesinde Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde polis memuru olan Muhittin Zenit, cinayet planlandığı sırada Trabzon İl Emniyet Müdürü olan Reşat Altay ile cinayet sırasında Trabzon Jandarma’da görevli olan Volkan (Satılmış) Şahin hazır bulundu.
Tutuklu sanıklardan cinayet döneminde İstanbul Jandarma İstihbarat TİM Komutanı olarak görev yapan Yüzbaşı Muharrem Demirkale, Ramazan Akyürek ve FOX TV Haber Müdürü Ercan Gün SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı.
Sanıklardan Muharrem Demirkale başka bir duruşması olduğunu belirterek mahkeme başkanından duruşmadan vareste tutulmayı talep etti. Mahkeme Başkanı Emre Efe Şimşek, Demirkale’nin talebini kabul etti.
Duruşmada Trabzon Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli tanık Mustafa Kuletaş ve o dönem Trabzon’da üniversite öğrencisi olan Muhammet Kırmacı dinlenmek üzere SEGBİS’e bağlanıldı. Dinlenmesi planlanan Adem Sağlam ve Emre Altuntaş ise mazeretli oldukları gerekçesiyle ifade vermedi.
Duruşmada ilk olarak, tutuklu sanıklar Ercan Gün ve Muharrem Demirkale’nin, önceki duruşmada tahliye edilmelerinin ardından savcılığın itirazıyla tutuklanmalarına hükmeden İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi kararı okundu.
Eski MİT Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz ile MİT görevlisi Handan Selçuk’un şüpheli olarak verdikleri ifadelerin dosyaya eklendiği belirtildi.
Ardından tanık dinlemelerine geçildi. İlk olarak, FETÖ soruşturması kapsamında Çanakkale’de tutuklu bulunan tanık Mustafa Kuletaş dinlendi.
Trabzon TEM Sağ Büro’da polis memuru olarak görevli olduğunu ve emekli olduğunu belirten Kuletaş’a Mahkeme Başkanı Şimşek “McDonalds bombalamasıyla ilgili ifade teşhis tutanaklarını siz tanzim etmiştiniz, ihbar mı geldi?” diye sordu.
Soru-cevap şeklinde ilerleyen sorgulamada Kuletaş, “Bombalama olduğuna yönelik ihbar gelmişti. Ben olay yerine gitmedim. Görevli olduğum TEM şubede kaldım. Gelenlerin ifadesini aldım. Olay yerine Yasin Hayal’i getirdiklerinde, olay yerini teftişe gittiğimizde gördüm. İfadesini aldığımı hatırlamıyorum ama imzam varsa doğrudur. Bombalama ile aklımda fazla bir şey kalmadı. Çok uzun zaman geçti üzerinden. Ayrıca dikkatimi çeken bir şey olmadı” diye konuştu.
Dink ailesi avukatlarından Av. Hakan Bakırcıoğlu’nun sorusu üzerine 2002-2010 arasında Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nde sağ örgütlerden sorumlu masada çalıştığını, kısa bir süreliğine “bölücü örgütler masasına” geçtiğini söyleyen Kuletaş, yoğunluk nedeniyle sağ örgütlerden sorumlu masaya döndüğünü söyledi.
Av. Bakırcıoğlu’nun “Hamas’ın ruhani lideri için 26 Mart 2004’te gıyabi cenaze namazı kılınmıştır. Yasin Hayal slogan attırmıştı. Yasin Hayal bu tarih itibariyle sağ masanın ilgi alanında olan, çalışma yürüttüğü kişilerden biri miydi?” sorusuna “Bildiğim kadarıyla değildi” diye cevap verdi.
Av. Bakırcıoğlu’nun “TEM Şube Müdürü Yahya Öztürk, 13 Mart 2008’de Dink cinayetine ilişkin inceleme yapan Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na McDonalds eyleminin Trabzon’da çok önemsendiğini, Akyürek’in dahi olay yerine geldiğini aktarmış ve ‘Gerçekten patlayabilmiş olsaydı 15-20 yavrumuzu öldürebilirdi’ demişti. McDonalds olayı, Yahya Öztürk’ün dediği gibi üst düzey bir olay olarak önemsendi mi?” sorusuna, Kuletaş “Müdürlerimiz ayrı toplantı aldılarsa bilemiyorum” diye cevap verdi.
Eylemden sonra Yasin Hayal’in İstanbul’dan alındığını belirten Kuletaş, Av. Bakırcıoğlu’nun “İlgili soruşturma istihbarat şube ile birlikte mi yürütüldü?” sorusuna, “Müdürler bilir” diye cevap verdi.
Av. Bakırcıoğlu’nun “Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube’den sizinle muhatap olan biri oldu mu?” sorusunu ise “İfade aldığımızda gelen arkadaşlar vardı. Bazen Engin Dinç bazen başka arkadaşlar geliyordu. Öyle görüşmelerimiz oldu” diye cevapladı.
Av. Bakırcıoğlu’nun “Trabzon TEM görevlileri olarak Erhan Tuncel’in McDonalds saldırısının faili olduğunu biliyor muydunuz?” sorusuna, “Benim bilgim yok. Şubedeki arkadaşların da bildiğini sanmıyorum” diyen Kuletaş, Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube ile bir bilgi alışverişlerinin olup olmadığı sorusunaysa, “Bana intikal eden bir bilgi yok. Müdürler görüştüyse bilmiyorum” diye cevap verdi. Av. Bakırcıoğlu’nun Trabzon’da birçok kişinin bunu bildiğini hatırlatıp “TEM olarak çalışma yapmadınız mı?” şeklindeki sorusunaysa Kuletaş “Bilmiyorum, ama istihbaratın farklı çalışma alanları vardır” diye cevap verdi.
Av. Bakırcıoğlu’nun bombalı saldırı ardından Hayal’in kanlı pantolonunun Erhan Tuncel tarafından Muhittin Zenit’e verildiğini, Zenit’in bunu emniyete getirdiğini aktarması üzerine bu konuda bilgisi olmadığını söyleyen Kuletaş, saldırının ardından Yasin Hayal’i sorgulayıp sorgulamadığını hatırlamadığını belirterek “İmzam varsa sorgulamışımdır” dedi. Hayal’in gözaltına alınma sürecine ilişkin sadece İstanbul’dan getirilmesini hatırladığını söyleyen Kuletaş, Hayal’in ebeveynlerinin ifadesini aldığını hatırladığını, Tuncel’in ifadesine ise katılmadığını söyledi.
Av. Bakırcıoğlu, Tuncel’in sorgusuna katılanlar arasında “ela gözlü bir komiser” olduğunu belirtip “Sizin dışınızda kim olabilir?” demesi üzerine Kuletaş “Ne diyebilirim ki…” dedi.
Av. Bakırcıoğlu, ifadelerde Trabzon TEM Şube Müdürü Yahya Öztürk’ün “Bizim gibi insanlar koltuklarda otururken bu ülkeye bir şey olmaz. Bayrak yere düştü, Yasin bayrağı yerden kaldıracak” şeklinde konuştuğunun aktarıldığını belirtmesi üzerine Kuletaş, “Ben asla şahit olmadım” dedi.
Ardından duruşmada Muhittin Zenit, tanık Kuletaş’ın beyanına karşı söz aldı. Zenit şöyle konuştu:
“İmzamızın olmadığı rapor dile getirilerek suç isnat edilmeye çalışılıyor. Bu bir iddia. Ben kabul etmiyorum. Ben Hrant Dink’in öldürüleceğini 11 ay önceden devletime söyledim. Yasin Hayal’in öldüreceğini, bunda kararlı olduğunu, arayış içinde olacağını, bulursa İstanbul’a gideceğini bizzat yazdım. Yasin Hayal’in çevresindeki kişilerle tek tek fiziki çalışmaları yaptım, üstüme düşen sorumluluğu fazlasıyla yaptım. Erhan Tuncel’in McDonalds eylemine dahil olduğunu bildiğimiz, onu koruduğumuz iddia ediliyor. Hüseyin Tan ile Emre Altuntaş’ın ifadelerine göre Yasin Hayal’in eyleminden haberdar olduktan sonra Erhan Tuncel’e ulaşmak için Emre Altuntaş’a ulaşarak Tuncel’i bana yönlendirmesini söylediğimi öğreniyoruz. Hüseyin Tan 19 Mart 2007’de savcılığa verdiği ifadesinde ‘Erhan Tuncel’i Elazığlılar yemeğinde tanıdım. McDonalds’tan bir hafta önce karşılaştığımızda sinirlendiğini, HSBC’yi bombalayacağını söyledi. Ben de bunun yanlış olduğunu, okulu bitirip memlekete gitmesini söyledim’ diyor. Şayet doğruysa Hüseyin Tan’ın ihmali var. Bunu adli makamlara bildirmesi gerekiyordu. Dosya kapsamında bizim F5 raporlarını imha ettiğimiz iddiası var. Ama ben cezaevine girip çıktıktan sonra hala İstihbarat Daire Başkanlığı’nda aktif olarak çalışıyorum. İstihbarat Şubesi’nde vatanımın birliğini müdafaa için gururla mücadele veriyorum. İki-üç kişi Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gidip üç tane rapor diye düzenlenen belgeyi getiriyorlar. Altında imzam olmadığı müddetçe anlamı olmayan bir komplo. Hrant Dink öldürülmesin diye mücadele edeceğim, cinayetten sonra Bayburt’ta olmama rağmen kalkıp tutuklamada aktif görev alacağım, bir de bunları yapacağım. Öyle mi?”
Bunun üzerine Av. Bakırcıoğlu Hüseyin Tan’ın tanık olarak dinlenmesini istediklerini, söz konusu belgeyi Emniyet’in arşivinde yapılan bir araştırma sonucu bulduklarını söyledi.
Mustafa Kuletaş’ın ardından 2006-2007 yılları arasında Trabzon’da öğrenci olan ve Tuncel’in o dönemden arkadaşı olan Muhammet Çağrı Kırmacı dinlendi. Kırmacı hala Erzurum Defterdarlığı muhasebe bölümünde devlet memuru olarak çalışıyor.
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Kırmacı’nın “Neyle alakalı olarak çağrıldığımı bilmiyorum” demesi üzerine Mahkeme Başkanı Şimşek, “Mehmet Ayhan [dönemin Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi görevlisi, sanık] savunmasında senden bahsetti. Mustafa Öztürk [dönemin Trabzon Alperen Ocakları Başkanı, Kırmacı’nın ev arkadaşı] de senin isminden bahsetmiş. Seni Çağrı olarak tanıdıklarını söylemişler. Erhan Tuncel ile tanışıklığın, ilişkin nedir? Yasin Hayal’i, Muhittin Zenit’i, senden bahseden tanıkları tanır mısın?” diye sordu.
Kırmacı “Erhan Tuncel’i üniversiteden, yurttan tanırım. Yasin Hayal’i de mahalleden tanırdım. Diğer söylediğiniz isimleri çıkaramadım, tanımıyorum. Yasin Hayal ile birkaç defa oturmuşluğumuz var. O kahvehanede çalışıyordu. Birkaç defa çayını içmişliğimiz var. Mehmet Ayhan’ı tanımıyorum. Çıkaramadım. Muhittin Zenit’i de çıkaramadım” diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Şimşek’in Mehmet Ayhan’ın savunmasında Kırmacı’nın Zenit’in hemşerisi olduğunu söylediğini hatırlatması üzerine Kırmacı “Hatırlamıyorum. Üzerinden çok zaman geçti. Simasını görsem belki tanırım” dedi. Kameradan Zenit’i inceleyen Kırmacı “Tanıdım sanırım” dedi. Zenit de bunu üzerine “Üzerinden uzun süre geçti, ben de inanın tanımadım” diye konuştu ve şöyle devam etti:
“Trabzon’da KATÜ’de öğrenim gören, Pelitli’de yaşayan, Alperen Ocakları’na gidip gelen ve benim tanıdığım Muhammet Kırmacı’nın babasının Erzurum’da baharatçı dükkanı var. Olaydan sonra hiç görüşmedim. Tanıştığımızda saçları uzundu.”
Kırmacı da “Baharatçı dükkanım var, saçlarım uzundu” diye cevap verdi. Bunun üzerine Zenit, “İstihbaratçı olduğumu biliyordu. Yasin Hayal çaycı olduğunda arkadaşlarına söylemiştim. ‘Bu böyle bir olaya karıştı, bir şey olursa bana bildir’ demiştim” dedi. Kırmacı ise Zenit’in istihbaratçı olduğunu bilmediğini, onu hatırlamadığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Şimşek “Eğer ben istihbaratçı tanısam hatırlardım herhalde” dedi.
Zenit ise “Yasin Hayal istihbarat elemanı olabilecek biri değildi. Ona eleman olarak yaklaşmadım. Emre üzerinden tanıştığım için beni Muhittin olarak biliyordu” demesi üzerine Mahkeme Başkanı Şimşek’in “Emre neden istihbaratçı olduğunuzu biliyordu?” diye sorması üzerine Zenit şöyle konuştu:
“Çünkü o terör örgütü üyesi falan değil. Muhammet Kırmacı’yla sadece hemşerim olduğu için, Yasin Hayal’in cezaevinden sonraki hareketlerini kontrol edebilmek için işbirliği kurdum, telefonumu da bu yüzden verdim. Hukuk herkese lazım olduğu kadar istihbaratçı da lazım. Cinayet günü Yasin’i bulmak için beni aradıklarında Muhammet’i arayıp ‘Orada mı diye bak’ dedim. Müdahil vekiller sanki Muhammet istihbarat elemanıymış gibi davranıyor”.
Kırmacı ise “Ben Erzurumlu bir arkadaşımın evinde Muhittin diye bir polisle tanıştım ama istihbaratçı olduğunu bilmiyordum,” dedi, arkadaşının isminin Kadir Kurak olduğunu ekledi.
Bunun üzerine Dink ailesi avukatlarından Av. Bakırcıoğlu, tanık Kırmacı’ya sorular yöneltti. Bakırcıoğlu’nun, “Mehmet Ayhan, Onur Karakaya [Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi görevlisi polis memuru, sanık] ve Özkan Mumcu [cinayetten önce Trabzon Emniyet İstihbarat Dairesi şubesinde komiser yardımcısı, sanık] sizinle tanıştıklarını söylüyor. Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileriyle irtibatınız konusunda bilgi aktarır mısınız?” sorusunu Kırmacı, “Çok zaman oldu. Hiçbirini hatırlayamadım. Erzurumlu bir polisle tanıştım ama buradaki beyefendi mi bilmiyorum,” diye cevap verdi.
Kırmacı’nın ifadesinin tamamlanmasının ardından duruşma saat 16:30’da sona erdi.
2.Gün/12 Haziran 2019
92. duruşma saat 10:48’de başladı. Duruşmada tutuksuz sanıklardan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, cinayet sırasında Trabzon Jandarma’da görevli olan Volkan (Satılmış) Şahin ve dönemin Trabzon Jandarma Komutanı Gazi Günay hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek ise duruşmaya SEGBİS ile bağlandı.
Duruşmada ilk olarak dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler tanık olarak dinlendi. Güler ifadesinde şunları söyledi:
“17 Şubat 2003-1 Haziran 2010 arası İstanbul valisiydim. Daha önce de TBMM Araştırma Komisyonu ve başka kuruluşlara da verdiğimiz bilgilerde olayın farklı boyutları olduğunu söyledim. 2004’te malum çıkan bir yazı üzerine kamuoyunda infial oluştu. Resmi kuruluş ve basınların açıklamaları oldu. Akabinde müteveffa hakkında Valiliğimize çeşitli sıkıntılar yaratıldığı ifade edildi, tedbir alındı. TCK 301’e göre yargılanması esnasında Emniyetimiz gerekli tedbirleri aldı. Cinayetle ilgili konuya baktığımızda Trabzon Emniyeti tarafından 11 ay boyunca yürütülen bir teknik takip var, yardımcı istihbarat elemanından gelen bir bilgi var. Bununla ilgili İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne sadece bir yazı gelmiş. Bunu cinayetten sonra öğrendim. Ama Emniyet Genel Müdürlüğü’ne 20’ye yakın yazı gitmiş. Bunlardan sadece biri İstanbul Emniyeti’ne gelmiş ve bu ham bilgi. İstihbarat Şube’nin ve Emniyet Müdürü’nün bu konuda bilgisi yok. Normalde il valisine İstihbarat Şube tarafından bilgi verilir ama bu prosedür söz konusu değil. Koruma için Dink’in kendi talebi yok. İstihbarat biriminden bize yapılan bir bilgilendirme olmadığından koruma tedbiri için işlem başlatılmadı.
“Dink’in ölümünden bir hafta önce Agos’ta yazdığı yazı [Valili’ye çağrıldığı, MİT görevlileriyle yaptığı ‘uyarı toplantısına’ ilişkin yazısı] 2 yıl 10 ay 25 gün öncesindeki olayı aktarıyor. Ama kamuoyu bunu sanki ölümünden bir hafta önce çağrılmış gibi biliyor. Böyle yanlış bir algı oluşturuldu. Esasen bu olay, Sabiha Gökçen yazısı nedeniyle oluşan yanlış algıdan ötürü kendisinden bilgi alınması, durumun hassasiyetinin tartışılması ve Ermeni cemaatine etkisine ilişkin bilgi paylaşımı. Görüşmeyi yapan da azınlıklardan sorumlu vali yardımcısı [Ergün Güngör]. Ortada bir baskı yok. Kendisinin de üç sene boyunca baskı gördüğüne dair bir ifadesi, şikayeti olmadı.”
Güler’in ifadesinin bitmesinin ardından Av. Bakırcıoğlu, “İstanbul MİT görevlisi Özel Yılmaz, 22 Aralık 2014’te savcılıkta verdiği ifadesinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un arandığını, onun MİT İstanbul Bölge Başkanı Hüseyin Günay Kubilay’ı araması, onun da sizi aramasıyla Valilikteki görüşmenin gerçekleştiğini söyledi. Günay Kubilay sizden ne talep etti?” diye sordu.
Güler, “Cinayetten yaklaşık üç yıl önce yapılan ve cinayetle alakası olmayan bir görüşme. 15 sene geçti. Kubilay’ın bana ‘Böyle bir görüşme var’ dediğini hatırlamıyorum sadece. Bu bilgiyi nereden aldığı soruldu, bu konunun Ermeni cemaati üzerinde sıkıntı yaratacağı paylaşıldı kendisiyle. Tehdit ya da baskı söz konusu değil” diye cevapladı.
Av. Bakırcıoğlu’nun yeniden “Bu toplantı nasıl organize oldu, ayrıntısı nedir?” diye yeniden sorması üzerine Güler “Böyle şeyler organizasyonla olmaz” dedi. Av. Bakırcıoğlu’nun “Günay Kubilay sizi aradı mı?” sorusu üzerineyse Güler şu cevabı verdi:
“O vali yardımcısını aradı, o da beni aradı diye hatırlıyorum. Azınlıklardan sorumlu olduğu için onun odasında bu görüşmenin gerçekleşmesi makul görülmüş olmalı. Bunun cinayetle alakası yok. Devletin kendisine aba altından sopa göstermesi değildir.”
Av. Bakırcıoğlu’nun Ergün Güngör’ün savcılık ifadesinde bu bilgiyi doğrudan Güler’e söylediğini hatırlatması üzerine “Bu çok önemli bir ayrıntı değil” cevabını veren Güler, Av. Bakırcıoğlu’nun “Genelkurmay’ın aradığını biliyor musunuz?” sorusunaysa “Bilmiyorum. Görevim dahilinde değil, beni ilgilendirmiyor. Kimi nasıl aradığını bilemem ki” diye cevap verdi.
Bu görüşmenin neden Valilik’te yapıldığını soran Av. Bakırcıoğlu’na, Güler “En uygun makamın azınlıklardan sorumlu vali yardımcısının olması, görüşmenin valilikte yapılması samimiyeti gösteriyor,” yanıtını verdi.
Av. Bakırcıoğlu Ergün Güngör’ün savcılık ifadesinde Güler’i kastederek “Durumu kendisine bildirdim ve bilgi verdim” dediğini hatırlatarak, “Güngör ‘Bizzat Güler’e gidip bilgi verdim’ diyor. Özel Yılmaz 2014’teki savcılıkta verdiği ifadede ‘Dink getirdiği evrakları [Sabiha Gökçen’in Ermeni olduğuna ilişkin habere dair belgeler] Güngör’e teslim etti. Dink ayrılınca evrakları Güngör’den aldım, kopyalarını ona verdim’ demişti. Görüşmenin ardından Ergün Güngör size ne aktardı? Belgelerden alınan suret Valilik tarafından ne yapıldı?” diye sordu.
Güler ise “Bana böyle bilgi, belge verilmedi. Ayrıntıları hatırlamıyorum ama değerlendirme olmadı. Olay sadece bir hassasiyetin ifade edilmesinden ibaretti” diye cevap verdi.
Güler, Av. Bakırcıoğlu’nun “Valilik görüşmesinin amacı belgeleri görmek miydi?” şeklindeki sorusuna ise “Bu soruların cinayetle alakası var mı sayın Başkan?” diyerek itiraz etti ve cevap vermedi.
Dink’in korunmadığı hususuna değinen Av. Bakırcıoğlu, “Meclis İnsan Hakları Komisyonu görüşmesinde Hrant Dink’in koruma başvurusu olmadığını, takip korkusuyla koruma istemediğini düşündüğünüzü söylemişsiniz. Bunu ne zaman düşündünüz?” diye sordu. Güler, “Geçmişe yönelik neden talep etmediği konusunda emniyette yapılan değerlendirmede bunu kendisinin istemediği bana iletildi” dedi.
Av. Bakırcıoğlu’nun Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nden gönderilen cinayet ihbarı yazısına ilişkin “Yazının o haliyle İl Emniyet Müdürü’ne çıkmayacağını, ham bilgi olduğunu söylediniz. Neden böyle tanımladınız?” sorusuna cevap veren Güler, “Trabzon Emniyeti bu konuyla ilgili teknik dinleme yaptığı, yardımcı istihbarat elemanından bilgi aldığı ve İstihbarat Daire Başkanlığı ile paylaştığına göre neden o bilgiler İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne iletişmedi? İletişseydi bu yapılırdı. Tarafıma bu bilgi verilmedi” dedi. “İstanbul İstihbarat Şube Müdürümüz 2005’ten beri çok önemli olayları aydınlattı, önledi. Eğer yeterli bilgi verilseydi, gerekli önlemi alabilecek dirayetteydi” diye de ekledi.
Av. Bakırcıoğlu 2005 yılında Orhan Pamuk’un “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla yargılandığı dönemde kendi talebi olmamasına rağmen kendisine koruma sağlandığını hatırlatarak Güler’e “Dink’in durumuna vakıftınız. Koruma tedbiri alınmasına yönelik bir değerlendirmeniz oldu mu?” diye sordu. Güler “[Orhan Pamuk konusunda] İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden teklif geldiği için kararı vermişizdir. Konunun asıl dayanağı Trabzon’daki soruşturmadır. 11 aylık takip sonunda korumaya yönelik talebin bulunmaması bu koruma kararının alınmamasının nedenidir. Bilgi, belge gelseydi gereği yapılırdı,” diye cevapladı.
Av. Bakırcıoğlu’nun ardından sanıklardan dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın avukatı Av. Mehmet Köksal söz alıp İl Koruma Komisyonu’nda gündemin nasıl belirlendiğini sorması üzerine Güler, “Bir konunun resen gündeme alınması mümkün değil” dedi. Avukat Köksal’ın “Celalettin Cerrah’ın görevini ihmal etmesi ya da kötüye kullanması söz konusu mu?” şeklindeki sorusunaysa Güler “Bir Vali sorumluluğu ile bu konuda görüşümü belirtmek istiyorum. En küçük ihtimal olduğuna dahi inanmıyorum. Celalettin Cerrah görevini yapmıştır. Aynı yargım Ahmet İlhan Güler için de geçerlidir” diye cevap verdi.
Sanıklardan cinayet sırasında Trabzon Jandarma Astsubayı olan Okan Şimşek’in avukatı Av. Mehmet Tahsin Soyan “İstanbul’a gelen bilgi ham bilgi dediniz. Yetkili makamlardan Yasin Hayal ile ilgili istihbarat elde edilmiş, Ardeşen yapımı silah arıyormuş. Bu ham bilgi midir?” diye sordu. Güler, “Onun takdiri bana ait değildir” diye cevapladı.
Güler’in ardından cinayet döneminde Trabzon Jandarması’nda görevli olan Adem Polat, Ağrı’dan SEGBİS ile bağlanılarak tanık olarak dinlendi.
Polat ifadesinde, “Şubat 2006-Mayıs 2007 arasında Jandarma İl Merkez Komutanlığı’nda askerlik yaptım. Karakol Komutanı Başçavuş Cevat Eser, Uzman Jandarma Faruk Aydoğdu, Astsubay Çavuş Satılmış Şahin, Üsteğmen Murat Akça’yı hatırlıyorum. Pelitli beldesine biz bakıyorduk. O sırada Pelitli’de seyyar karakol bile kurulmuştu. Ogün Samast ve Yasin Hayal’i isim olarak o zaman, Dink davasından dolayı, cinayetten sonra duymuştum. Cinayetten önce duymadım” diye konuştu.
Polat, Satılmış (Volkan) Şahin, başka bir asker olan Recep Koçpınar ile firari olan Adem Bülbül’ü Kırklareli’ne götürdükleri olayı şöyle anlattı:
“Firari asker teslim etmek için Edirne’ye gidecektik. İstanbul Esenler Otogarı’nda aktarma yaparken beklemek zorunda kaldık. Oturduk tatlı yedik. Satılmış (Volkan) Şahin, yarım saatliğine polis memuru bir arkadaşıyla görüştü.”
Polat’ın ardından Recep Koçpınar SEGBİS ile bağlanılarak tanık olarak dinlendi. Koçpınar, “2005 yılında Trabzon İl Merkez Jandarma Karakolu’nda askerlik yaptım. Aralık 2005’te başladım, Temmuz 2006’da cezaevine girdim, 2007’de tezkere aldım. Pelitli beldesine bakıyorduk. Pelitli’den tanıdıklarım yoktu. Ogün Samast ile bir kere karşılaştık. Biz aracın içindeydik. Komutanımız [Satılmış (Volkan) Şahin] ‘N’aber Ogün?’ dedi, o da ‘İyiyim’ dedi. Tanımıyor olsa selam vermezdi herhalde. Ogün’ü başka tarihte görmedim” diye konuştu.
Koçpınar, Esenler Otogarı’nda geçirdikleri süreci de şöyle aktardı:
“Firari şahsı Edirne’ye götürdük. Aktarmalı gittik. Dönüşte 1-2 saat bekledik. Adem (Polat) ile birlikte oturduk uçakları sayıyorduk. Satılmış Şahin bir kısmında yanımızdaydı, sonra bir süreliğine alt kata indi. 30-45 dakikalığına gitti.”
Duruşmada tutuksuz sanıklardan Satılmış (Volkan) Şahin de söz aldı. Söz konusu polis memurunun çocukluk arkadaşı olan Ahmet Kahveci olduğunu söyledi. Şahin, tanıklardan Koçpınar’a ”Yanınızdan sigara içmek için ayrıldım. Daha uzun süre ayrılmadım” dedi. Koçpınar ise “Yanımızdan ayrılıyordun, yalan mı söyleyelim” diye yanıt verdi ve ekledi: “Pelitli’de Satılmış (Volkan) Şahin’le beraber devriyeye çıktığımız zamanlarda yanımızdan ayrılarak Aydınkent Sitesi’ne gidiyordu”.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Şimşek, Şahin’e “Ogün’ü tanıyor musun?” diye sordu. Şahin, “Kesinlikle tanımıyorum. Ne onu ne de başkasını tanımıyorum. Ben herkes konuşuyordum. Pelitli küçük bir yer değil. Ben Ogün’ü değil Erhan Tuncel’i tanıyordum. Ogün Samast ve Yasin Hayal’i kesinlikle hatırlamıyorum. Kesinlikle (Recep Koçpınar) yanlış hatırlıyor” dedi. Koçpınar ise “İyi hatırlıyorum. Satılmış astsubayımdı” diye konuştu.
Duruşma saat 14:55’te sona erdi.
3. Gün/13 Haziran 2019
93. duruşma günü UYAP sistemi çalışmadığı için gecikmeli olarak saat 11:36’da başladı. Ercan Gün, Muharrem Demirkale, Hamza Celeboğlu ve Ramazan Akyürek SEGBİS ile bağlanırken, Ali Öz, Metin Yıldız ve Gazi Günay duruşma salonunda hazır bulundu.
Tanık olarak dinlenmesi beklenen dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör de ifade vermek üzere Bursa 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS yöntemi ile bağlanmak için hazırdı ama UYAP sistemindeki hata nedeniyle kayıt alınamadığı için mahkeme heyeti Güngör’ün daha sonra dinlenmesine karar verdi.
Bunun üzerine mahkeme talepleri topladı. Savcı Ahmet İskender, Erhan Tuncel, Ersin Yolcu, Salih Hacısalihoğlu, Osman Hayal, Yasin Hayal, Tuncay Uzundal, Zeynel Abidin Yavuz ve Ogün Samast hakkında bazı suçlar yönünden zaman aşımının dolması ihtimali bulunduğundan bu dosyalarının ayrılıp mütalaanın hazırlanması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmesini talep etti. Tutuklu sanıklar ise tahliyelerini talep etti.
Duruşmada tutuklu sanıklardan Ercan Gün, kendisi hakkında başka bir iddianamenin birleştirme kararı ile mahkemeye geldiğini belirterek şunları söyledi:
“Savunma için koşullarım tamam. Ama ben oraya gelince ortalık karışıyor. Ara celse açarsanız savunmamı yaparım. ‘Üye olmadan örgüte yardım’ suçlaması kapsamında sorgulandım şimdi de üye olma iddiasıyla hakkımda yeni dava açıldı. Savcı etkin pişmanlıktan yararlanmamamı örgüt üyeliği kanıtı olarak değerlendirilmiş. Üye olmayan biri etkin pişmanlıktan yararlanabilir mi? Olamaz… Bir telefon hattım var ve bu hatta ByLock kullandığım iddia ediliyor. ‘ByLock’u tespit edilemeyecek şekilde kullandı’ deniyor, ancak bu da benim lehime bir çelişkidir. Adli emanette iki telefonum da duruyor. Aradan çok zaman geçti. Acaba iddia makamı ne zaman bu telefonları incelemeyi düşünüyor ve ben daha kaç sene bekleyeceğim?
“Hala tutuklu olmamın gerekçesi bir dönem Zaman Gazetesi’nde çalışmış olmam. Doğru, 2004-2007 arasında Feza Gazetecilik’te çalıştım. Ama benim çalıştığım dönemde kimse bu örgütü bilmiyordu. Kimse o zaman Zaman Gazetesi’ni terör örgütüyle bir tutmazdı. Öyle olsaydı ben çalışmazdım. Burada en azından 20 bin insan çalışmıştır. Ahmet Davutoğlu dahi burada SGK’lıdır. Çünkü maaş almıştır. Bank Asya kayıtlarımın incelenmesine dair rapor daha evvel medya yapılanması soruşturmasında gündeme gelmiş ve ben bu soruşturmada takipsizlik almıştım. İddia makamı FETÖ talimatı doğrultusunda para yatırdığımı söylüyor. Ben, banka örgütün elinden çıktıktan sonra Bank Asya’ya para yatırdım. Aradan 3 yıl geçti… Hala gazeteciliğe devam ediyorum. Bir şirkette çalışıyorum. Sabit bir ikametgahım var. Karartacak delil kalmadı. Bu kadar net durum varken, yeni yargı reformları konuşulurken müsaade edin aileme döneyim… Tutukluluk tedbir olmaktan çıktı, cezaya dönüştü. Yargı reformu başlayacaksa bu davayla başlasın. Artık 3 yıl sonra bunun değişmesi gerekiyor.”
Mahkeme 15:47’de ara kararını açıkladı.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddetti. 9 sanık hakkındaki bazı suçların zaman aşımı süresinin dolması ihtimaline karşı dosyanın ayrılmasına karar verdi. Ayrıca cinayet gününe ait Agos Gazetesi çevresindeki güvenlik kameraları görüntülerinin iyileştirilmesi ve dosyadaki şüphelilerle eşleştirilmesinin yapılabilmesi için görüntülerin TUBİTAK’a gönderilmesine karar verdi.
Dosyanın ayrılmasına karar verilen suçlar şunlar:
- Erhan Tuncel: Silahlı terör örgütü yöneticiliği, patlayıcı madde atma, mala zarar verme, yaralama ve Hrant Dink’e yönelik tasarlayarak öldürmeye azmettirme
- Yasin Hayal: Silahlı terör örgütü yöneticiliği
- Ogün Samast: Silahlı terör örgütüne üye olma
- Zeynel Abidin Yavuz: Terör örgütüne üye olma ve Dink’e yönelik tasarlayarak öldürmeye yardım etme
- Ersin Yolcu: Terör örgütüne üye olma
- Ahmet İskender: Terör örgütüne üye olma
- Tuncay Uzundal: Terör örgütüne üye olma ve Dink’e yönelik tasarlayarak öldürmeye yardım etme
- Salih Hacısalihoğlu: Ruhsatsız mermi bulundurma
- Osman Hayal: Terör örgütüne üye olma ve Dink’e yönelik tasarlayarak öldürmeye yardım
Bir sonraki duruşma 4-5-6 Eylül 2019 tarihlerinde gerçekleşecek. Duruşmalar saat 10:30’da başlayacak.
Mahkeme heyeti, önümüzdeki duruşma haftasında 4 Eylül Çarşamba günü Satılmış (Volkan) Şahin’in Esenler’de görüştüğü kişi olduğunu söylediği polis arkadaşı Ahmet Kahveci, Muhammet Bulgur, Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğrenci Derneği eski Başkanı Emre Altuntaş ve dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergün Güngör’ü, 5 Eylül Perşembe günü dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Vekili Ali Baştürk, cinayet sırasında İstanbul TEM İstihbarat Şube müdürlüğünde çalışan komiser Cem Akar ile dönemin Akbank Pangaltı şubesinin Müdürü Hamza Bülent İlkehan’ı dinleyecek; 6 Eylül Cuma günü tutuklu yargılanan Ercan Gün’ün birleştirilen dosyasına ilişkin savunmasını alacak.