Duru Yavan – 24 Haziran 2016
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1993-1996 yılları arasında 22 kişinin yasadışı keyfi infaz edilmesi veya zorla kaybedilmesine ilişkin 9 sanığın “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından yargılandığı Kızıltepe JİTEM davasının 6. duruşması 24.06.2016 tarihinde Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, saat 10.00’da başladı.
Ne olmuştu?
1993 ile 1996 yılları arasında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde çeşitli tarihlerde, çoğunlukla koruculuk ve köy boşaltma baskısı altında olan 22 kişi, asker ya da korucular tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybedilmiş ya da yargısız bir şekilde infaz edilmişti. Olayların ertesinde neredeyse yakınlarını kaybeden tüm aileler göç etmeye mecbur bırakılmıştı.
Söz konusu faili meçhul cinayetlerin, zorla kaybedilme, işkence ve köy boşaltma olaylarının JİTEM’e bağlı “Bıçak Timi” tarafından gerçekleştirildiği, söz konusu timin, asker, korucu ve itirafçılardan oluştuğu ve o dönem Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Hasan Atilla Uğur’un ekibi liderliğinde faaliyet gösterdiği çok sayıda tanık tarafından dile getirilmişse de mağdur yakınlarının yaptığı başvurulardan 1990’lı yıllar boyunca hiçbir sonuç alınamamıştı.
27.10.2008 tarihinde, İstanbul merkezli Ergenekon soruşturmalarının Aydos kod adlı gizli tanığı, Albay Hasan Atilla Uğur’un yüzbaşı rütbesiyle Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olduğu dönemde “terörle mücadele adı altında bölgede birçok cinayet, işkence ve karanlık faaliyetler gerçekleştirdiğini” öne sürmüştü. Bu ifadeler üzerine dosya, önce yetkisizlik kararıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na; buradan da “kapsamlı araştırma yapılması” talimatıyla 10.01.2013 tarihinde Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti.
Mağdur ve tanıkların ifadeleriyle genişletilen soruşturmada savcılık zamanaşımına uğrayan ya da takipsizlik kararı verilen dosyaları da incelemeye almış; mağdur yakınlarının ve diğer tanıkların ifadeleri doğrultusunda bazı kazı çalışmaları başlatmıştı. Kazılarda bulunan kemiklerin çeşitli tarihlerde asker ya da korucular tarafından gözaltına alındıktan sonra akıbetleri bilinmeyen kimi mağdurlara ait olduğu ortaya çıkmıştı.
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Temmuz 2013 tarihinde söz konusu soruşturmaya ilişkin bir fezleke hazırlamış ancak bu fezlekede zorla kaybedildiği veya yargısız infaz edildiği iddia edilen bazı mağdurların adları yer almamıştı. 20.07.2014 tarihinde tamamlanan Kızıltepe iddianamesinde, 1993 ile 1996 yılları arasında yaşanan 22 zorla kaybetme/faili meçhul cinayetin, aralarından 9 kişinin tespit edildiği Bıçak Timi adlı bir JİTEM ekibi tarafından gerçekleştirildiği belirtilmişti.
İddianamedeki 9 şüphelinin başında yer alan dönemin Kızıltepe Jandarma Komutanı Hasan Atilla Uğur hakkında “Silahlı örgüt kurma ve yönetme, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlaması yapılmış, diğer şüpheliler Ahmet Boncuk, Ünal Alkan, Abdurrahman Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Emin Kurğa, İsmet Kandemir, Eşref Hatipoğlu ve Mehmet Salih Kılınçaslan‘a ise ayrı ayrı “Silahlı örgüte üye olma, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence” suçlamaları yöneltilmişti. Ancak aynı tarihlerde ve aynı bölgede zorla kaybedilen Süleyman Abak ve Abdurrahman Abi’nin adları, 1993-96 yıllarında Mardin’in Kızıltepe ilçesinde yaşanan zorla kaybetmeler ve faili meçhul cinayetleri kapsayan iddianamede yer almamıştı.
20.11.2014 tarihinde, Yargıtay 5. Ceza Dairesi, davanın görülmesi gereken Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine, henüz ilk duruşma gerçekleşmeden davanın güvenlik gerekçesiyle Mardin’den Ankara’ya nakledilmesine karar vermiş ve gerekli incelemelerin yerinde yapılmasını ve mağdur yakınlarının duruşmaya katılımını engelleyecek olmasına rağmen dosyayı Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti.
Davanın ilk duruşması 03.03.2015 tarihinde Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşmişti. Ancak mahkeme heyeti ilk duruşmada verdiği ara kararında, suç tarihinde sanıklar Eşref Hatipoğlu‘nun Diyarbakır İl Jandarma Komutanı, Hasan Atilla Uğur‘un da Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığını belirtmişti. Davaya konu eylemlerin, 30.04.2014 tarihli HSYK Genelgesine göre, 2802 Sayılı Yasanın 82. maddesinde belirtilen “görevden doğan, görev sırasında işlenen suçlar” kapsamında olmaları nedeniyle yargılamayı durdurmuş ve kovuşturmanın devam edebilmesi için, kovuşturma şartının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun HSYK tarafından tespit edilmesi gerektiğine karar vermişti. Davanın 03.06.2015 ve 19.10.2015 tarihlerinde gerçekleşen ikinci ve üçüncü duruşmalarında, henüz HSYK’dan konuya ilişkin bir cevap gelmediğinden duruşmalar ertelenmişti.
HSYK, henüz dördüncü duruşma gerçekleşmeden verdiği 03.12.2015 tarihli kararında, Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsalar bile, bu tür suçlar için izin alınmasına gerek olmadığına, en üst düzey kolluk amirlerinin görevlerini kötüye kullanmaları ve görevlerini ihmal etmeleri iddia edildiğinden hâkimlerin kovuşturma yapabileceğine karar vermişti.
Bu nedenle 15.01.2016 tarihinde gerçekleşen dördüncü duruşmanın, sanıkların ve tanıkların dinleneceği ilk gerçek duruşma olması öngörülmüştü. Ancak müdahil avukatları, mahkeme heyetinin görülecek olan davaya ilişkin olarak devleti koruma refleksi taşıdığını ya da en azından mahkeme heyetinin sanıkların söz konusu suçu işlemediği yönündeki görüşünü farklı şekillerde beyan ettiğini, bu nedenlerle de mahkeme heyetinin çekilmesini talep ettiklerini bildirmişti. Söz konusu talebin üzerine mahkeme heyeti, çekilmelerini gerektiren bir durum olmadığını ve red talebinin değerlendirmek üzere yetkili merciiye gönderileceğini belirtmişti. Bu süre içerisinde mahkeme heyeti sadece gecikmesinde sakınca bulunan işleri yapabileceğini belirtmiş bu nedenle sanıkların savunması yine ertelenmişti.
Davanın 27-28.04.2016 tarihinde gerçekleşen beşinci duruşmasında ise sanıkların ifadesi ilk defa alınabilmişti. Sanıklardan Mehmet Emin Kurğa, Abdurrahman Kurğa, İsmet Kandemir, Ahmet Boncuk’un doğrudan, sanıklardan Eşref Hatipoğlu ve Hasan Atilla Uğur ise SEGBİS sistemi ile duruşmaya katılmışlardı. Sanık Ramazan Çetin’in Midyat’ta SEGBİS’le bağlanarak ifadesini vermek üzere hazır bulunmasına rağmen Midyat’ta o sırada başka bir duruşma görüldüğü için SEGBİS sistemi kullanılamamıştı ve savunmasının bir sonraki duruşmada alınmasına karar verilmişti.
Müdahil avukatlarından Av. Erdal Kuzu’nun talebi üzerine duruşmaya iddianamemin okunması ile başlanmış, akşam saatlerinde iddianamenin okunması ancak tamamlandığından duruşma ertesi güne ertelenmişti. Sanıkların tamamı verdikleri ifadelerde kendilerine isnat edilen suçları reddetmiş ve beraatlerini istemişti.
Sanıklardan Hasan Atilla Uğur’un savunması sırasında, görülen davanın “Fethullah terör örgütü, PKK terör örgütünün eliyle hazırlattırılmış tamamen siyasi amaçlı” bir dava olduğunu, davanın amacının “Türk polisinin, Türk ordusunun ve Cumhuriyet yargısının terörle mücadelesini gayri meşru ilan ettirmek, Türk vatanın bölünmesine zemin hazırlamak, Zekeriya Öz ve PKK terör örgütü eliyle Abdullah Öcalan’ın intikamını almak” olduğunu ifade etmesi müdahil avukatlarının tepkisiyle karşılanmıştı. Yine sanıklardan Ünal Alkan’ın savunması sırasında ilgili davanın “Fethullahcı terör örgütü ve PKK ile hazırlanmış bir komplo” olduğunu ileri sürmesi, davanın amacının “TSK’nin savaş suçlarını işlediği ve ceza aldığı bahanesi ile PKK terör örgütünün uluslararası zeminde legalleştirmek” olduğunu ifade etmesi dikkat çekmişti.
Aynı zamanda, müşteki avukatı Erdal Kuzu sanıklara soru sormak istediğinde, sanık Hasan Atilla Uğur “PKK yandaşlarının sorularına cevap vererek onların aletleri olmayacağını” ifade etmiş bunun üzerine, Av. Erdal Kuzu, mahkeme heyetine söz konusu beyanın bir suç isnadı olduğunu hatırlatmıştı. Daha sonra savunması sırasında sanık Hasan Atilla Uğur, “müdahil avukatları PKK’li olarak nitelendirmediğini ancak terör örgütünün işine yaracağını” düşündüğünü belirtmişti. Duruşmanın sonuna doğru, Av. Erdal Kuzu taleplerini sunduğu sırada, mahkemenin, sanıkların yaptığı savunmalardaki “paralel iddialarına” tepki göstermemesini doğru bulmadığını, mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olması gerektiğini vurgulamış ve sanıkların Cumhuriyet Savcılarını zan altında bırakmaları karşısında mahkemenin sessiz kalmasının ciddi anlamda endişe yarattığını söylemişti.
24 Haziran 2016 tarihli duruşmada neler oldu?
Kızıltepe JİTEM davasının 6. duruşması 24.06.2016 tarihinde Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, saat 10.00’da başladı. Sanık avukatları duruşma salonunda hazır bulunurken, sanıklardan Ramazan Çetin ve tanıklardan Fahri Ertaş ile Ahmet Aksoy da SEGBİS yoluyla duruşmaya katıldı. Katılanlar ve katılan avukatları ise duruşmaya gelmedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Erdal Ataş ise izleyici olarak duruşmaya katıldı.
Katılan Avukatları Duruşmaya Neden Katılmadı?
Katılan avukatlarından Erdal Kuzu’nun duruşmaya neden katılmadıklarına ilişkin gerekçelerini sunduğu dilekçesi mahkeme başkanı tarafından okundu.
Erdal Kuzu dilekçesinde, öncelikle şu ana kadar gerçekleşen duruşmaların görüntülü sistem ile kayıt altına alınmakta olduğunu ancak bugüne kadar duruşmaların çözümlendiğine ve dosyaya aktarıldığına dair UYAP sistemi üzerinde herhangi bir bilgiye ulaşamadıklarını belirti ve bu tutumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürdü.
Av. Erdal Kuzu, bununla birlikte bir önceki duruşmada sanıkların mahkeme heyeti ve Cumhuriyet Savcısı hakkında ithamlarda bulunduğunu ve üstü kapalı olarak Mahkemeyi tehdit ettiğini hatırlattı. Buna rağmen mahkeme heyetinin bu hususta hiçbir merciiye suç duyurusunda bulunmadığını veya bir ara karar almadığının altını çizerek “bu ağır ithamlar karşısında herhangi bir işlem yapmayan mahkemenin etkin bir yargılama yapacağından ciddi anlamda kuşkuları” olduğunu belirtti.
Son olarak, önceki duruşmada katılan avukatlarının sanıklar tarafından açıkça hakarete maruz kaldığını ve tehdit edildiğini, mahkeme heyetinin adli mercilere suç duyurusunda bulunmak için herhangi bir ara karar almadığı gibi sanıkların tehditleri ve hakaretlerini de duruşma tutanağına yansıtmadığını önemle belitti. Av. Erdal Kuzu, bu durumun mahkemenin tehdit ve hakarette bulunan sanığı koruma yönünde davrandığı ve mahkemenin etkin bir yargılama yapmayacağı hususlarında ciddi kuşkular uyandırdığını ifade etti.
Av. Erdal Kuzu, bu gerekçeler ile 24.06.2016 tarihinde görülecek duruşmaya adil bir yargılama yapılmadığına dikkat çekmek için katılmayacaklarını bildirdi ve yokluklarında sanık savunmalarının alınmamasını talep etti.
Tanıklar Fahri Ertaş ve Ahmet Aksoy İfadeleri
Bir dönem PKK’ye katıldığını, sonradan korucu olduğunu söyleyen tanık Fahri Ertaş, kimlik tespitinin ardından kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Maktullerden hiçbirini tanımadığını ve nasıl öldürüldükleri hakkında bilgi sahibi olmadığını söyleyen Ertaş, Eşref Hatipoğlu ve Ramazan Çetin haricinde diğer sanıkları tanıdığını belirtti. Önceki ifadelerini doğrulayan Ertaş, Bıçak Timi diye bir grubun olmadığını ileri sürdü.
Bir dönem PKK’ye katılan, 1993’te teslim olan Ahmet Aksoy da kimlik tespitinin ardından, kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Aksoy, Eşref Hatipoğlu haricinde diğer sanıkları tanıdığını belirtti. Sanıkların, maktullerin öldürülmelerine ilişkin bir talimat vermediğini belirten Aksoy, “Maktullerden Abdulvahap Ateş, zannedersem 1994’te Kızıltepe’de çatışmada öldürüldü. Ama çatışmalarda öldürülen kişilerin çoğunun isimlerini biz bilmeyiz,” dedi. Ahmet Aksoy’un, sanık Hasan Atilla Uğur hakkında “Hasan Atilla Uğur bana destek çıktı, bana abilik yaptı beni korudu. İsteseydi beni öldürebilirdi ama yapmadı” sözleri dikkat çekti.
Sanık Ramazan Çetin’in İfadesi
Katılan avukatlarının dilekçelerinde belirttikleri üzere, kendilerinin yokluğunda sanık ifadelerinin alınmaması yönündeki talepleri göz ardı edilerek, sanık Ramazan Çetin mahkeme heyeti tarafından dinlendi. Kimlik tespitinin ardından kendisine maktullerin isimleri okunan Ramazan Çetin, “Türk milletinin önünde yemin ediyorum ki benim ne onları tanıdığım ne bildiğim var. Hepsi de terörün oyunudur, hepsi de terörün maşasıdır, yalandır, iftiradır. Benim PKK’nin dışında hiçbir insana zararım olmamış. Kesinlikle ilişkim de yok, bilgim de yok, tanıdığım da yok. Bu olayı da ilk defa sizden duyuyorum.” şeklinde konuştu. Daha sonra mahkeme heyeti Ramazan Çetin’in, soruşturma aşamasında talimatla alınan ifadelerini okundu ve kendisine bu ifadelerini doğrulayıp doğrulamadığını sordu. Çetin, söz konusu ifadesinde, “Hiçbir zaman yargısız infazlarda yer almadım. Eski MHP İl Başkanı olduğum için beni pek sevmezlerdi, bu nedenle faili meçhul cinayetlerden sorumlu tutuyorlar, iftira atıyorlar.” dedi.
Ara Kararlar
Mahkeme heyeti, gizli tanıklardan “Aydos”un bir sonraki duruşmada hazır edilmesi, “Oğuz”un ise SEGBİS sistemi ile beyanının alınmasına karar verdi. Ayrıca tüm sanıkların duruşmalardan vareste tutulması kararı veren mahkeme, bir sonraki duruşmayı 18.11.2016 tarihine erteledi.