Şahin Öner Davası İzleme Raporu –30 Nisan 2024

Deniz Tekin, Esra Kılıç – 30 Nisan 2024

Mahkeme: Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi

Esas No: 2024/13

Diyarbakır Merkez Yenişehir İlçesinde 10 Şubat 2013’te bir gösteriye yapılan polis müdahalesi sırasında 19 yaşındaki Şahin Öner, Shortland tipi zırhlı aracın çarpması sonucunda hayatını kaybetti. Dönemin Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, Öner’in elindeki bombanın patlamasıyla hayatını kaybettiğini iddia etti. Zırhlı aracın çarptığı Öner’in ağır yaralı olmasına rağmen hastaneye değil Yenişehir Polis Karakolu bahçesine götürüldüğü, yarım saat burada tutulduktan sonra ambulans ile hastaneye götürüldüğü ortaya çıktı. İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu, Şahin Öner’in ölümünün ‘patlamayla mümkün genel beden travmasına bağlı çok sayıda kot kırığı ve yaygın akciğer hasarına bağlı iç kanama sonucu meydana geldiği’ne dair rapor hazırladı.  Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, zırhlı aracın sürücüsü Selahattin Korkmaz hakkında “taksir öldürme” suçlamasıyla 2017 yılında iddianame hazırladı.  Davaya bakan Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın eyleminin TCK 81 ile düzenlenen kasten öldürme suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek, dosyayı Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Yaklaşık 4 yıl süren yargılamanın ardından 23 Kasım 2021’de davayı karara bağlayan Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi, oy çokluğuyla aldığı kararla sanık polis memuru Selahattin Kaygusuz’u ‘bilinçli taksirle ölüme neden olma’ suçundan 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırdı.

Öner ailesi avukatlarının karara itirazı üzerine, istinaf taleplerini inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin verdiği hükmü esastan bozdu. İstinaf Mahkemesi, cinayete dair hazırlanan bilirkişi raporunun kusur değerlendirmesi içermediği,  bilirkişi raporları arasında açık çelişkiler bulunduğu, çelişkilerin giderilmediği ve kararın gerekçesinde hangi rapora üstünlük tanındığına dair nedene yer verilmediği, sanık ile Şahin Öner’in kusur durumlarını ortaya koyacak yeni bir rapor aldırılması gerektiği nedenleriyle bozma kararı verdi. Bozma kararı ardından yeniden başlayan Şahin Öner Davası’nın ilk duruşması 30 Nisan 2024’te Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Duruşma Öncesi

Duruşma günü Diyarbakır Adliyesi önünde iki polis aracı dışında herhangi bir güvenlik tedbiri yoktu. Adliye girişindeki arama noktasındaki x-ray cihazından ve GBT (Genel Bilgi Toplama) kontrolünün yapıldığına dair pusula aldıktan sonra adliye binasına girebildik.  Davanın görüleceği salon, adliyenin giriş katındaki Ağır Ceza Mahkemeleri duruşma salonlarının bulunduğu koridordaydı. Mübaşir bize tutuklu yargılanan sanıkların dosyalarının duruşmaları öne alınacağı için Şahin Öner Davası duruşmasının gecikebileceğini söyledi. Duruşmayı izlemek için gelenler de bu sürede aynı korisdorda görülen başka bir duruşmayı izlemeye gitti. Saat 09.20’de görülmesi kararlaştırılan duruşma saat 10.00’da başladı.

Duruşmaya Katılım

Duruşmada katılan avukatı ve İHD Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu üyesi Av. Yakup Güven hazırdı. Şahin Öner’in babası Mehmet Şirin Öner ise bu duruşmaya katılmadı. İstinaf Mahkemesinin bozma kararına karşı beyanda bulunmaları için çağrı kâğıdı gönderilen sanık Selahattin Korkmaz ve avukatı Av. İbrahim Kaygusuz da hiçbir mazeret bildirmeyerek duruşmaya katılmadı.  İHD Diyarbakır Şube yöneticileri, Hafıza Merkezi, DEM Parti Diyarbakır Milletvekilleri Adalet Kaya ve Sevilay Çelenk ile bir kaç avukat da duruşmayı izleyici bölümünden izledi.  Artı Gerçek Haber ve Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri de duruşmayı izleyen gazeteciler arasındaydı. Daha önce görülen duruşmaların aksine duruşmanın görüldüğü salonda ve önünde güvenlik önlemi için gelen polis bulunmuyordu.

Duruşmanın Seyri

Mahkeme Başkanı, yaptığı yoklamanın ardından Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin bozma ilamı, celse arasında taraflara gönderilen çağrı kağıtlarına gelen cevapları tutanağa geçirdi.  Mahkeme, İstinaf Mahkemesinin bozma ilamı doğrultusunda sanık ve maktulün kusur durumlarının tespiti ve dosya arasında yer alan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için İTÜ Trafik Kürsüsü’nden oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor aldırılması için celse arasında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine yazdığı talimata rağmen bilirkişi heyeti oluşturulmadığını tutanağa geçirdi. Ardından ilk sözü alan savcı, dava dosyasındaki eksikliklerin giderilmesine yönünde mahkemeye görüş sundu.  

‘Dosyanın Faili Cezalandırma Amacından Uzak Sürdürülmesi Cezasızlık Politikasına Hizmet Ediyor’

Katılan vekili Av. Yakup Güven beyanda bulundu.  İstinaf Mahkemesinin bozma ilamında yer alan aleyhteki hususları kabul etmediklerini belirten Güven, devamında şunlar söyledi: Dava ile alakalı bozma ilamında uzun uzun savunmada bulunduk. Dosyanın bu kadar süredir faili cezalandırma amacından uzak bir şekilde sürmesinin cezasızlık politikasına hizmet ettiğini beyan etmek istiyoruz. Bozma ilamından sonra bu sürecin toparlanmasını istiyoruz. 2013 yılında meydana gelen olay akabinde maktul yaşamını yitirmiştir. Olayın ilk anından itibaren savcılığın görevi, suç şüphesi üzerine soruşturma başlatma, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına aracılık etmektir. Ama ne yazık ki sıcağı sıcağına henüz suç şüphesi ortaya çıkmışken Diyarbakır Valiliği polise patlayıcı madde ile saldırmak isteyen bir göstericinin elindeki patlayıcının patlaması sonucu hayatını kaybettiğine ilişkin açıklama yapmıştır. Bu şekilde maddi gerçek ortaya çıkması engellenmiş, deliller karartılmaya çalışılmış, esasında suçu işleyen faillerin korunması çabası içerisine girmişlerdir. Adli raporlarda, bu olayın bir patlama olayı değil, araç çarpması, ezmesi sonucu olduğu ortaya çıkıyor. Diyarbakır Valiliğine o dönem bu olay ile ilgili neden bu açıklamayı yaptığı, bu bilginin kedisine nereden geldiğinin sorulmasını istiyoruz” dedi.

‘Bu Bir Trafik Kazası Değildir’ 

Olayı gören ve mahalle sakini olan tanıkların daha sonra ortaya çıktığını hatırlatan Güven, “Tanık Yılmaz beyanında ‘sokağa panzer girdi, aracın farları yanıyordu, dükkan ışığı da vardı, aracın bu şahsı görmemesi mümkün değildi’ şeklinde beyanda bulunmuştur.  Ölüm olayı araç çarpması sonucu meydana gelmiştir, bu bir trafik kazası değildir. Tanık Yılmaz ifadesinde ‘ölen hastaneye kaldırıldığında beni de götürdüler. Bana çocuğun elinde molotof var de dediler’ demiş. Yılmaz ile olayın tarafları arasında bir bağı yoktur. Tanık gerçeği anlatmasına rağmen yalancı tanıklık yapması hususunda uyarıda bulunmuşlardır. Yine bir tanık beyanında ‘çocuk durdu, iki elini havaya kaldırdı, panzer çocuğu görmesine rağmen durmadı ve çocuğu altına aldı, araç yavaşlamadan devam etti. Akabinde bir süre sonra araç durdu, araçtan inip çocuğa küfür ettiler, bir polis amirini aradı. Amirim çocuğun elinde ses bombası patladı’ şeklinde beyanda bulunmuş. Biz çarpmanın kasten meydana geldiğini düşünmekteyiz. Sokak ışıkları ve zırhlı araç farları sokağı aydınlatmaktadır.  Zırhlı aracın maktulü görmemesi hayatın olağan akışına aykırı. Olaydan sonra ağır yaralı olan maktulün, hastane yerine karakola götürülmesi, maktulün yaralanmasının polis tarafından önemsenmediğini gösteriyor. Hatta ölümünün arzulandığı anlaşılıyor.” Diye belirtti.  

‘Zırhlı Aracın Silah Olarak Kullanıldığı Neden Değerlendirilmiyor?’

Kolluk görevlilerinin dosyadaki delilleri karartmaya çalıştığına işaret eden Güven, şöyle devam etti “Bozma ilamından önceki hükmün gerekçe kısmında adalet duygusunu zedeleyen bir husus bulunuyor Sanık olması gereken polisler dosyaya tanık olarak eklenmişler, bu polisler, bu şekilde hem kendilerini hem de asıl faili olan arkadaşlarını mümkün olduğunca suçtan kurtarmaya çalışan beyanlarda bulunmuşlardır. Diğer tarafta da dosyada hiç kimse ile alakası olmayan iki bağımsız tanık vardır. Mahkeme hüküm kurarken kolluk personelinin tanıklığına itibar edilebilir tanıklık niteliği biçmiş. Bu olayın kasıt olmadığını gerekçeli kararında kabul etmiş. Mahkeme neden böyle bir kabulde bulunur? Mahkemenin işi, maddi gerçeği aramak ve ortaya çıkarmaktır. Yargı sahibi olmadan tüm görüşlere açık bir şekilde elde ettiği delilleri vicdani süzgeçten de geçirerek karar vermesi gerekir. Biz bunu şaşkınlıkla karşılıyoruz ama belki de şaşırmamak lazım. Bu ölümün zırhlı araç çarpması sonucunda yaşandığının değerlendirme imkanı bize sunulmamıştır. Zırhlı aracın silah olarak kullanıldığı neden değerlendirilmiyor. Her araç ile çarpma olayını bir trafik kazası olarak değerlendirilecek ise toplumsal olaylara müdahale eden kolluk, insanlara araç ile çarpsın, trafik polisi gelsin tutanak tutsun. Bunun önü açılmamalıdır. Biz bağımsız tanıklar ile polis tanıklar arasında bir fark araya konduğunu da görmekteyiz. Sanığın bu olaydan sonra normal hayatına devam etmesi maktulün ailesinde derin yaralar açmaktadır. Kasıtlı olarak bu suçu işleyen şahsın tutuklanmasını talep ederiz” diye kaydetti.

Ara Kararlar

Güven’in beyanları ardından Mahkeme duruşmaya ara vererek, herkesin salonda çıkmasını istedi. Yaklaşık 5 dakika süren aranın ardından ara karar açıklandı. Katılan avukatları ve duruşmayı izlemek için gelenler ara kararı, salonun kapısında öğrendi. Sanığın tutuklanması yönündeki talebi reddeden Mahkeme, bilirkişi raporunun hazırlanmasının beklenilmesine karar verdi.  Ara kararlar şöyle:

  • “İstanbul ACM’ye talimat yazılarak, istinaf ilamında gösterildiği şekilde sanık ve maktulün kusur durumlarının tespiti ve dosya arasında yer alan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için İTÜ Trafik Kürsüsü’nden oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor aldırılmasının istenilmesine. Dosya aslının yazılacak talimata ek yapılmasına, yazılacak talimata davanın suç tarihinin 2013 yılı olduğu, yargılamada gecikmeye sebebiyet verilmeden işlem yapılmasına dair şerh düşülmesi. İstinaf ilamlarının kesin olması ve istinaf ilamında İTÜ Trafik Kürsüsünden rapor aldırılması yönünde karar alındığı hususu belirtilerek gerekirse bilirkişi kota uygulamasında bu dosya nazarında vazgeçilmesi hususunun belirtilmesine,
  • Diyarbakır Valiliği’ne müzekkere yazılıp olay ile ilgili ihbarın ne şekilde meydana geldiği, bu açıklamanın hangi delile dayandığı,  yapılan açıklamanın yargılamaya etkilemeye yönelik olup olmadığına dair talep ve iddiaların dava konusu ile doğrudan bir ilgisi bulunmadığı mahkememizce değerlendirilmekle bu husustaki tevsi tahkikat taleplerinin reddine,
  • Mahkememiz önceki kararında yapılan tespitler ve istinaf ilamının içeriğine göre tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı heyetimizce değerlendirilmekle sanığın tutuklanmasına dair taleplerin reddine,
  • 1 numaralı ara kararın ikmali sonrasında Dosyanın varsa tevsii tahkikat yoksa esas hakkında mütalaasını sunmak üzere iddia makamına tevdiine, mütalaanın sunulması halinde taraflara tebliği ile gelecek celseye kadar süre verildiğinin ihtarına.”

Bir sonraki duruşma 9 Ekim 2024 günü saat 09.00’da görülecek.

 

Yayınlanma tarihi

27 May 2024

Kategori Listesi

Etiket Listesi