Dargeçit Davası İzleme Raporu – 5 Aralık 2016

Çizen: Vardal Caniş

 

Mahkeme: Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2015/125
Duruşma Tarihi: 05 Aralık 2016
İzleme Ekibi: Özlem Zıngıl, Selim Gezer, Enise Askın, Fatma Özkaya
Çizim: Vardal Caniş

Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında biri uzman çavuş, üçü çocuk, sekiz kişinin zorla kaybedilmesiyle ilgili, aralarında dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren ve Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire’nin de bulunduğu 18 kişinin yargılandığı Dargeçit Jitem Davası’nın 6’ncı duruşması 5 Aralık 2016 tarihinde saat 10:15’te Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma Öncesine Dair İzlenimler

İzleme ekibi saat 09:10 itibari ile duruşma salonu önünde hazırdı. Duruşma salonunun önünde resmi kıyafetli altı-yedi polis memuru ile mağdurlardan yaklaşık on kişinin, sanık müdafilerinden üç, katılan vekillerinden iki kişinin bulunduğu görüldü. Duruşma salonunun bulunduğu koridordaki diğer mahkeme salonlarında atılı duruşma yoktu, koridor tenha idi.

Duruşma öncesinde izleme ekibinden Özlem Zıngıl, hazır bulunan tanıkların kimliklerini alan mübaşire kendisini tanıtarak izleme ekibinin gözlemci olarak duruşmayı izlemek üzere salonda bulunduğunu ve dosyaya girmek üzere görev mektubunu sunacaklarını belirtti. Bu beyanın üzerine, orada bulunan diğer basın çalışanları da kendilerini tanıtarak duruşmayı izleyeceklerini belirtti.

Mübaşirin duruşmanın başlamak üzere olduğunu duyurması sonrası, duruşma salonu önündeki polisler, duruşma salonuna cep telefonu ve ses kayıt özelliği bulunan herhangi bir cihaz ile girmenin yasak olduğunu ve cep telefonlarının içeri alınmayacağını ifade ettiler. Bunun üzerine de duruşma salonuna girmek isteyen izleyicilerin üstlerini aramak istediler. İzleme ekibinden Özlem Zıngıl ve Selim Gezer bu uygulamaya itiraz etti ve mahkeme heyeti ile görüşmek istedi. Müşteki vekili Erdal Kuzu tarafından Mahkeme heyeti ile yapılan görüşme üzerine, izleyicilerin cep telefonlarını kapatarak salona girmesine izin verildi. Duruşma salonunun dışında gerçekleşen bu görüşmeler, duruşmanın başlamasını geciktirmedi, herhangi bir olumsuz etkisi olmadı.

Duruşmaya Dair İzlenimler

Duruşma saati 09:30 olarak tayin edilmiş olmasına rağmen, SEGBİS’in hazırlanmasının uzaması nedeniyle, duruşma saat 10:15’te başladı. Duruşmanın başlamasının hemen öncesinde izleme ekibinden Selim Gezer, mübaşire gözlemci olarak duruşmayı izlemek üzere salonda bulunulduğunu bildiren görev mektubunu sundu. Mübaşir görev belgesini alarak mahkeme heyetine iletti.

Çizen: Vardal Caniş

Duruşma Salonunun Genel Görünümü

Duruşmaya izleme ekibi, bir bağımsız gazeteci, bir çizer ve Dihaber çalışanı muhabir dışında, katılan vekillerinden Av. Erdal Kuzu ve Av. Eser Çeçen’in; sanıklar Kerim Şahin müdafii Av. Ömer Faruk Özbey, Hüseyin Altunışık müdafii Av. Deniz Çilcan ile Fethullah Çelik müdafii Av. Osman Yılmaz Çerçiler’in hazır bulundukları, sanık Mehmet Tire müdafiileri Av.Kürşad Veli Eren ve Av. Erhan Tokatlı’nın ise Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldıkları görüldü.

Duruşma salonu küçüktü ve müşteki tarafında sadece vekiller için ayrılmış bir masa ve dört sandalye bulunmaktaydı. Duruşma salonunun küçük olması nedeniyle bazı tanıkların sanıklar için ayrılmış bölümde beklemek durumunda kaldığı, Adıyaman’dan stajyer bir avukatın da izleyici bölümünde bulunduğu gözlemlendi.

Mahkeme Heyetinin Tutumu

Mahkeme heyetinin Ceylan Baltalı (Başkan), Fatih Sevinç (Üye) Fatma Yenikaya (Üye) olmak üzere üç hakimden oluştuğu, duruşmada Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gezgin Çam’ın bulunduğu tespit edildi. Mahkeme başkanının genel itibariyle soğukkanlı bir duruşu vardı ve duruşmayı eşit bir şekilde yürütme gayretindeydi. Ancak katılanlarla ve sanıkla konuşurken belirsiz bir “siz-sen” gidişleri mevcuttu.

Mahkeme başkanı, sanık Mehmet Tire’nin savunmasını hiç bölmeden dinleyip not alırken, tanık Hayat Altınkaynak’ın ifadesinin başlangıcında tercümanın yaptığı çevirinin ardından sıklıkla Altınkaynak’a sorular sordu. Bu, ifadenin bir süre soru-cevap şeklinde ilerlemesine neden oldu. Fakat, bir süre sonra tanığı hiç bölmeksizin dinledi. Mahkeme heyeti üyelerinden Fatma Yenikaya ise duruşmaya aktif katılım sağlamadı, diğer üyenin aksine sanık ve/veya tanıklara soru yöneltmedi.

Duruşma Sırasında Polis Memurlarının Tutumu

Duruşma salonunda bulunan polislerin izleme ekibini yakından takip etmesi ve yer yer baskıcı bir tutum içerisinde olmaları dikkat çekti. Tüm bunların, duruşmanın başlangıcında izleyicilerin üstlerinin aranmasının istenmesi üzerine yapılan itirazlardan kaynaklandığına kanaat getirildi. Duruşma esnasında, bir polis memuru mahkeme heyeti üyesi Fatih Sevinç’in yanına gitti ve aralarında salonda bulunanların duyamayacağı sesiz bir konuşma geçti. Ardından, aynı polis memuru duruşma salonunu resmeden Su Vardal’ın yanına gelerek, mahkeme heyeti üyesinin çizim yapılamayacağına yönelik uyarısı olduğunu belirtti. Yapılan uyarı üzerine, Su Vardal çizim yapmayı bıraktı. Bundan sonra, Su Vardal’ın oturduğu yerin arkasına üç polis memuru oturdu ve duruşma seyri boyunca Vardal’ın çizim yapıp yapmadığını takip ettiler.

Mahkeme heyeti üyesinin yanına giden polis memurunun zaman zaman savunma avukatlarının yanında oturduğu gözlemlendi. Aynı polis memuru, duruşma devam ederken sesli bir şekilde salonda bulunan diğer polislerle, kimi zaman ise duruşma salonu kapısına çıkarak koridordaki polislerle sesli şekilde konuştu. Bunlar, SEGBİS sistemi ile savunmasını sunan sanık Mehmet Tire’nin konuşmasının izleme ekibi tarafından duyulabilmesini zorlaştırdı, bazen imkansızlaştırdı. İzleme ekibi, birkaç defa konuşmaları duyamadıklarını belirterek sessiz olunmasını rica etti.

Sanık Mehmet Tire’nin ifadesi

Duruşmaya sanıklardan yalnızca Mehmet Tire, SEGBİS aracılığıyla katıldı. Önceki duruşmada ifadesinin alınması için zorla getirilmesine karar verilen Tire ifadesinde ve savunmasında, temel olarak belirtilen tarihlerde görevde olmadığını belirtti ve Temmuz 1994 ila Ağustos 1996 tarihleri arasında Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığını, iddianamede okunan şahıslardan yalnızca uzman çavuş Bilal Batırır’ı tanıdığını, 3 Kasım 1995 günü BTR üzerindeki silahın ateş alması neticesinde gözünden yaralandığını, bu nedenle Mardin Devlet Hastanesi’ne sevk edildiğini, ameliyat olması gerektiğinin anlaşılması nedeniyle önce Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde ameliyat olup 4 Kasım’da askeri uçakla Ankara’ya götürüldüğünü, 5 Kasım’da da GATA’ya yatırıldığını, 17 Kasım’da hastaneden taburcu edildiğini, o tarihten sonraki iki ay için kendisine hava değişim raporu verildiğini, hava değişimi içerisindeyken sağlık problemleri nedeniyle tekrar ameliyat olduğunu ve ameliyattan sonrası için de 1 buçuk ay hava değişimi raporu verildiğini, hava değişimi izinlerinden sonra ilk kez 17 Mart 1996 tarihinde Dargeçit’e döndüğünü ifade etti. Hava değişimi izinleri süresince Bodrum’da olduğunu söyleyen Tire, bununla ilgili kanıt olarak belirtilen tarihlerde maaşını Bodrum Ziraat Bankası’ndan çekmiş olduğuna dair belgeleri mahkemeye sunacağını kaydetti.

Dargeçit’e döndükten sonra uzman çavuş Bilal Batırır’ın eşinin kendisine Bilal Batırır’ın kaybolduğunu beyan ettiğini söyleyen Tire, bunun üzerine yaptıkları araştırmalar sonucunda Batırır’ın örgüte katıldığına dair duyumlar aldıklarını, bunun dışında bir bilgi edinemediklerini savundu. İddianamede adı geçen şahısların gözaltına alındığından hiçbir şekilde haberinin olmadığını iddia eden sanık Tire, sonradan okuduğu tutanaklardan edindiği bilgilere göre iki kişinin 6 Kasım’da gözaltına alınıp Mardin İl Jandarma Komutanlığı’na gönderildiğini öğrendiğini, ancak bu şahısların isimlerini hatırlamadığını ifade etti.

O dönem Mardin İl Jandarma Komutanı olarak görev yapan Hurşit İmren isimli şahsın “sadece ilçede operasyon yapıldığı zaman ilçeye geldiğini”, bunun dışında Dargeçit’e geldiğine şahit olmadığını söyleyen Tire, “Hurşit İmren ile zaman zaman görüşürdük. Ancak bu konularla ilgili kendisinden herhangi bir bilgi almadım, onun da haberinin olduğunu zannetmiyorum,” dedi.

Sanık Tire, raporlu olduğu süre boyunca Dargeçit Jandarma İlçe Komutanlığı görevini kendisinin yerine vekaleten Muhammed Demirel isimli şahsın yürüttüğünü, ancak Demirel’in de, raporun başlangıcından yaklaşık 4-5 gün sonra Dargeçit’e geldiğini ifade etti.

İddianamede adları geçen Haydar Topçam, Kerim Şahin, Mahmut Yılmaz isimli şahısları jandarma komutanlığı personeli olmaları sebebiyle tanıdığını belirten Tire, göreve başladıktan sonra kayıplarla ilgili komutanlığa yapılan şikayetlerden dolayı bu şahıslarla görüşüp gözaltı işleminin olup olmadığını sorduğunu, ancak yaptığı görüşmelerde onların da bilgi sahibi olmadığını öğrendiğini söyledi. Mahkeme başkanının bu şikayetlere ilişkin araştırma yapıp yapmadıklarını sorması üzerine Tire, “Bahsettiğimiz dönem terörün en yoğun olduğu dönemlerden biriydi. İlçede zaten her gün çatışma yaşanıyordu. Araştırma yaptık ama herhangi bir şey elde edemedik. Olayla ilgim yoktur. Suçlamaları kabul etmiyorum,” dedi.

Çizen: Vardal Caniş

Katılan vekili Av. Erdal Kuzu, Tire’ye “Hurşit İmren resmi görevle mi Dargeçit’te bulunuyordu?” sorusunu yöneltti. Tire, “Tabi ki. Operasyonlara iştirak ediyordu.” dedi. Kuzu’nun “Dargeçit’te öğretmenlerin kaçırılmasından sonra kaç kişi gözaltına alındı?” sorusuna Tire, “Benim dönemimde gözaltına alınma olayı olmadı. Ancak daha önce de dediğim gibi, 3 Kasım’da yaralandım ve tekrar ilçeye 17 Mart’ta döndüm.” şeklinde cevap verdi.

Avukat Kuzu sanığa Tevfik Ural, Ali Arısoy, Kaya Tuncer, Mahmut Ayaz, Fevzi Çelik, Arif Topçu isimli şahısları tanıyıp tanımadığını, husumetinin bulunup bulunmadığını sordu. Sanık Tire, “Bana sormuş olduğunuz şahıslardan Tevfik Ural isimli şahsı tanıyorum. O dönem ilçe belediye başkanlığı yapıyordu, kendisi ile herhangi bir husumetim yoktur. O dönem uzman çavuş olarak görev yapan Ali Arısoy isimli şahsı da tanıyorum, onunla da husumetim yoktur. Sorduğunuz Kaya Tuncer, Fevzi Çelik, Arif Topçu isimli şahısları tanımıyorum. Görsem belki tanırım ancak üzerinden uzun yıllar geçmesi nedeniyle hatırlamıyorum. Mahmut Ayaz isimli şahıs ise o dönem korucu olarak görev yapıyordu. Kendisi ile herhangi bir husumetim yoktur,” diyerek cevap verdi.

Dargeçit’te gözaltına alındığı kaydı bulunan iki maktül Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’un kemiklerinin Kızıltepe’de bulunduğunu hatırlatan Av. Kuzu, sanık Tire’ye Atilla Uğur’u tanıyıp tanımadığını sordu. Tire, “Atilla Uğur isimli şahsı tanırım. Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yapıyordu,” dedi. Kuzu’nun “Gözaltı emirlerini siz vermediyseniz kim verdi?” sorusuna cevaben Tire, görev yaptığı sırada kimsenin gözaltına alınmadığını tekrar etti. Avukat Kuzu ise, iki öğretmenin kaçırılmasından sonraki döneme dair hazırlanan MİT raporunda söz konusu dönemde 15 kişinin gözaltına alındığının teyit edildiğini hatırlatarak, sanığa “MİT raporu mu yalan söylüyor, siz mi?” sorusunu yöneltti. Sanık Tire, “Bu soruya cevap vermek istemiyorum,” şeklinde cevap verdi. Tire, “Her ne kadar 29 Ekim tarihinde 2 öğretmenin öldürülmesi olayından sonra MİT tarafından 15 kişinin gözaltına alındığı belirtilmiş ise de ben o dönemde yaralanmamdan dolayı Dargeçit ilçesinde değildim. Bu nedenle gözaltı işlemlerinden benim haberim yoktur. Yine sormuş olduğunuz Bağözü köyü o tarihlerde birçok ilçenin teröristlerin yoğun olmasından dolayı halkın köylerden kaçması nedeniyle boşaltılmış ise de gözaltına alındığı bildirilen şahısların Bağözü köyünden olup olmadığına ilişkin bir bilgim yoktur. Daha önce beyan ettiğim gibi ben o dönemde ilçede değildim. Benim ilçede bulunduğum tarihlerde bu olayla ilgili gözaltına alınma olmamıştır. Orada olmadığım dönemle ilgili yorum yapmam ise mümkün değildir. Ayrıca Bağözü köyü hatırladığım kadarıyla ilçe jandarma komutanlığına mesafesi 5-6 kilometredir. O dönem ilçede kaymakamlık yapan şahsın ismi Talip Yel’dir.” ifadelerinde bulundu.

Sanık Mehmet Tire’nin ardından müdafisi Av. Erhan Tokatlı söz alarak, tarihler itibarıyla söz konusu iki gözaltının müvekkilinin bilgi ve yetkisi dahilinde gerçekleşmiş olmasının ve 10 Kasım tarihinde müvekkilinin Dargeçit’te görülmüş olabilmesinin mümkün olmadığını savundu. Av. Tokatlı, “Bu davanın özü itibari ile FETÖ kapsamında görülen kumpas davalarının benzeri olduğunu düşünüyoruz. Bu hususun dikkate alınmasını talep ediyoruz.” dedi. Tokatlı’nın “Dosyadaki savcıların bir kısmı PDY operasyonu kapsamında gözaltına alındığını, isim benzerliği yoksa 2 hakimin mahkeme heyetinin içerisinde bu nedenle bulunmadığını” hatırlatarak mahkeme heyeti üyesi Fatih Sevinç’i işaret etmesi üzerine hakim Sevinç’in, mahkeme heyeti başkanının önünde bulunan mikrofonu hızlı bir şekilde alarak “Ben mahkeme salonundayım. Konuyu saptırmayın.” uyarısında bulunduğu görüldü.

Sanık Tire’nin bir diğer müdafii Av. Kürşad Veli Eren ise Tire’nin belirtilen tarihte izinli olması sebebiyle bu davanın ölü doğduğunu dile getirdi ve “Söz konusu MİT raporunu hangi polisler hazırlamışsa bunu öğrenmek istiyoruz. 3 Kasım tarihinden 17 Mart tarihine kadar Dargeçit ilçesinde bulunmadığı halde bu tarihler arasında gerçekleştiği belirtilen olaylardan müvekkilimin sorumlu tutulması insan haklarının ihlal edilmesidir. Müvekkilim Dargeçit ilçesinde çalıştığı dönemde terör örgütü ile mücadele etmiştir. Bu nedenle üzerine atılı suçları işlememiştir. Bu hususların dikkate alınmasını talep ederiz.” ifadelerinde bulundu.

Sanık Tire’nin haricindeki sanıkların duruşmada hazır bulunan müdafileri bir savunma yapmadılar.

Tanık Hayat Altınkaynak’ın ifadesi

Mağdurlardan Hayat Altınkaynak, 13 yaşındaki oğlu Davut Altınkaynak’ın kaybedilişine dair tanıklıklarını duruşmada Kürtçe tercüman Abdullah Turan aracılığıyla anlattı.

Korucu olduklarını bildiği, başlarına siyah bir şey geçirmiş bazı şahıslar ile askerler tarafından panzere bindirilerek gözaltına alındığını söyleyen Altınkaynak, “Aralarında tanıdıklarım da vardı. Tanıdıklarım korucuydular. İsimleri Naif ve Feyzi. Soyadlarını hatırlamıyorum Demir miydi, Çelik miydi. Beni evimden dışarı çıkardılar. Başka bir evden başka birini daha aldıklarını gördüm. Bizi tabura götürdüler,” dedi. Taburda kendisinden oğlunu getirmesinin istendiğini ifade eden Altınkaynak, “Beni tekrar panzere bindirdiler. Yanıma korucular oturdu. Eşimin kardeşinin evine götürdüler. Kapı kapalıydı, kapıyı kırarak içeri girdiler. Çocuk yatağında uyuyordu. Davut’u sordular. Baktılar ki orada yatıyor, yatağından çıkarıp panzere bindirdiler, tabura getirdiler,” ifadelerinde bulundu. Ardından Taburda işkence gördüğü ve gözaltında kaldığı ilk üç gün boyunca gözleri kapalı şekilde tutulduğunu ve oğlu Davut (Altınkaynak) ile Nedim Akyön’ün yanında bulunduğunu aktaran Hayat Altınkaynak, “Oğlum Davut’un ellerinden asılı bir şekilde kanlar içinde olduğunu gördüm. Burada bulunduğum süre içerisinde bana ‘Senin çocuğunu öldüreceğiz’ dediler. Gözaltından çıkarıldıktan sonra ben bir daha oğlumu görmedim. Haber alamadık. Dağlık bir alanda derin bir yerden cenazesini çıkardık,” dedi. Hayat Altınkaynak, “Ne olursa olsun davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını” ifade etti.

Tanık Emin Coşkun’un ifadesi

Kasım 1995’te kayıtlı olarak gözaltına alındıktan sonra 2014 yılında Kızıltepe’de cenazesi bulunan Abdurrahman Coşkun’un ağabeyi Emin Coşkun da tanık olarak ifade verdi.

Coşkun, kardeşinin kar maskeli 5-6 kişi tarafından gözaltına alınmasının ertesi günü Dargeçit Savcılığı’na gidip kardeşinin durumu hakkında bilgi istediğini ancak savcıdan Abdurrahman Coşkun’un ifade vermesi gerektiği cevabını aldığını kaydetti. Savcıyla bir sonraki görüşmelerinde savcının bir telefon görüşmesi yaptığını, Abdurrahman Olcay ile Abdurrahman Coşkun’un taburda gözaltında olduğu ve mahkemeye çıkarılacakları bilgisini aldıklarını söyleyen Emin Coşkun, söylenen günde adliyeye gittiklerini ancak herhangi bir duruşmanın görülmediğini ifade etti. Coşkun, “Tekrar Savcı Bey ile görüştüğümde, kardeşimin Mardin’e götürüldüğü söylendi. Ben de bunun üzerine Mardin Savcılığı’na gittim. Ancak bu şahısların getirilmediğini, bu isimde kimsenin olmadığını söylediler. 2014 yılında kardeşimin kemikleri Kızıltepe ilçesinin Aysu köyünde bulundu,” dedi.

Tanık Abdulkerim Kaya’nın ifadesi

Kaybedilenlerden olmasına rağmen davaya dahil edilmeyen Hikmet Kaya‘nın ağabeyi Abdulkerim Kaya ise, sanık Tire’nin iddialarının doğru olmadığını belirterek, Tire’nin söz konusu tarihlerde ilçede bulunduğunu söyledi. Babasıyla birlikte Savcılığa dilekçe vermeye gittiğini aktaran Kaya, “Savcının yanında Mehmet Tire de vardı. Babama hitaben; ‘Bir daha dilekçe yazarsan seni de oğlunun yanına göndereceğim’ dediğine şahit oldum. Bu hususun da tutanaklara geçmesini isterim,” dedi.

Mağdur ailelerinden Davut Akyön ve Abdülaziz Altınkaynak adalet taleplerini yinelerken, Osman Seyhan buna ek olarak, “Tabur komutanı Mehmet Tire’nin her olaydan haberi vardır,” vurgusunda bulundu.

Katılan Vekillerinin Talepleri

Müşteki avukat Erdal Kuzu tanıklar Ali Arısoy ve Emir Gültekin’in beyanlarının tespit edilememiş olmasından ötürü haklarında zorla getirilme kararı çıkarılmasını, dönemin Cumhuriyet Savcısı ve kaymakamının ve sanık Mehmet Tire’nin beyanında geçen Muhammed Demirel’in duruşmada hazır edilerek ya da SEGBİS aracılığıyla beyanlarının alınmasını, olay tarihlerinde işlem yapılmaksızın gözaltına alınan Süleyman Asan’ın dinlenmesini, sanıkların örgüt kapsamında eylemlerini gerçekleştirmiş olduğunun anlaşılması sebebiyle bu hususta da yargılanma yapılmasını bundan dolayı da sanıklara ek savunma hakkı tanınmasını, sanıkların tutuklu yargılanmasını, tutuklanmamaları halinde bütün duruşmalarda hazır edilmelerini talep etti.

Ara Kararlar

Duruşmanın sonunda ara karar vermek üzere mahkeme heyeti salonun boşaltılmasını istedi. Daha sonra, ara kararların okunması için sadece taraf vekilleri duruşma salonuna çağrıldı. Ancak, müşteki vekili Erdal Kuzu’nun itirazı ile izleme ekibinden Selim Gezer duruşma salonuna girdi. Mübaşir, duruşmaya katılan avukatlara duruşma tutanaklarını sundu.

Sanıkların tutuklu yargılanması talebini “dosyaya yeni bir delil eklenmediği ve değişen bir durum bulunmadığı” gerekçesiyle reddeden mahkeme heyeti, sanıklar hakkında verilen yurtdışına çıkış yasağı ve adli kontrol kararının devamına, suç tarihinde Dargeçit’te Cumhuriyet Savcılığı yapan Adem Kul ve Kaymakamlık görevi icra eden Talip Yel’in bir sonraki duruşmada SEGBİS vasıtasıyla dinlenmesine, sanık Tire’nin savunmasında bahsedilen Muhammed Demirel’in tanık olarak beyanının SEGBİS ile tespitine, sanık müdafilerinin sanığın duruşmalardan bağışık tutulması talebinin reddine karar verdi.

Bir sonraki duruşma 13 Mart 2017’ye ertelendi.

 

*Bu rapor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen “Genç İnsan Hakları Savunucularının Cezasızlıkla Mücadele için Güçlendirilmesi” projesi kapsamında yargısal uygulamanın izlenmesi amacıyla Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği ve Şırnak Barosu’nun ortak yürüttüğü Dava İzleme çalışması kapsamında hazırlanmıştır.

Yayınlanma tarihi

16 December 2016

Kategori Listesi