12 Haziran 2017
Venue
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi
8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinin dağınık mezralardan oluşan (Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir ve Şuşan) Alaca köyü ve Muş’a bağlı Kayalısü köyü (Licik mezrası) civarında General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiden bir daha haber alınamadı. 5 Kasım 2004’te zorla kaybedilen 11 kişiye* ait toplu mezar bulundu. 11 Ekim 2013 tarihinde konuyla ilgili düzenlenen iddianamede Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanması talep edildi. İddianame Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi; ancak dava daha sonra “güvenlik gerekçesiyle” Ankara’ya nakledildi.
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 10. duruşmada mahkeme heyeti, ön soruşturma sürecinde Bolu 2. Tugay Komutanlığı, duruşma sürecinde ise Genelkurmay Başkanlığı’ndan talep edilip ulaşılamayan personel arşivinin bu kez Kara Kuvvetleri Komutanlığı Arşiv Müdürlüğü‘nden istenmesine karar verdi.
Dönemin Diyarbakır Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı’nın tanık olarak dinlendiği 7 Mart 2016 tarihli duruşmada müdahil avukatların, o dönem operasyona çıkan askerlerin gazete ilanıyla aranması yönündeki talebinin değerlendirilmesine karar verildi.
20 Haziran 2016’daki duruşmada, operasyonda görevli askeri personelin dinlenmesinin yargılamaya katkısı olmayacağından bu talebin reddine karar verildi. Sanık Yavuz Ertürk’ün tutuklanma talebi yine reddedildi, ayrıca Dönemin Kulp İlçe Jandarma Komutanı Ali Ergülmez’in tanık olarak dinlenmek üzere zorla getirilmesine karar verildi.
31 Ekim 2016 tarihli duruşmada Ali Ergülmez SEGBİS aracılığıyla tanık olarak ifade verdi. Sanık avukatları 27 Ekim 2016 tarihinde mahkemeye görevsizlik kararı verilmesi için dilekçe verdiklerini belirterek, 6722 sayılı kanunda yapılan değişiklikle terörle mücadele nedeniyle gerçekleştirilen eylemlerin yargılanmasının Milli Savunma Bakanlığı’nın iznine tabi olduğunu savundu. Savcı mütalaasında yer alan “14/07/2016’da resmi gazetede yayınlanan 6722 sayılı Kanunun 12. maddesinin açık hükmü gereği askeri suçlardan sayılması sebebiyle görev hususunda kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılanın askeri mahkemede yapılması gerektiği, görevsizlik kararı verilerek dosyanın askeri mahkemeye gönderilmesi talep olunur” ifadesi sanık avukatları tarafından da desteklendi. Müşteki avukatları ise bu taleple ilgili yazılı beyanda bulunmak üzere süre talebinde bulundu.
16 Ocak 2017 tarihli duruşmada katılan vekillerinden Av.Erkan Şenses duruşma arasında sunduğu görevsizlik talebine ilişkin dilekçeyi tekrarlayarak dosyanın yeniden askeri mahkemeye gönderilmesinin yaşam hakkı ihlallerinin etkili soruşturulması yükümlülüğünün ihlali olduğunu vurguladı. Şenses ayrıca meclisteki anayasa değişikliğinin geçmesi halinde askeri mahkemelerin kapatılacağına dikkat çekerek bu durumun “bekletici mesele” yapılmasını talep ettiklerini belirtti. Sanığın daha önce Genelkurmay Başkanlığı’nın emriyle operasyona çıktığını belirttiğini hatırlatan Şenses, bu yüzden operasyonun 5442 sayılı Kanun kapsamında sayılamayacağını savundu. Mahkeme ara kararda operasyonun 5442 sayılı Kanun kapsamına girip girmediğini Genelkurmay Başkanlığı’na ve İçişleri Bakanlığı’na sorulmasına hükmetti.
25 Nisan 2017 tarihli son duruşmada Mahkeme askeri yargının kaldırılmasını da içeren 16 Nisan Referandum sonuçlarının Resmi Gazete’de yayımlanmasını bekleme kararı aldı. Bir sonraki duruşma 12 Haziran 2017 saat 11:40’a bırakıldı.