Hrant Dink Davası İzleme Raporu – 27 Ocak 2021

Elif Akgül- 27 Ocak 2021 

Mahkeme: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2016/32

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin görülen, dönemin İstanbul ve Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, İstanbul ve Trabzon Jandarma Komutanlığı ve İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görevli kamu görevlilerinin yargılandığı 6’sı tutuklu, 13 firari, 76 sanıklı davanın 126. duruşması 27 Ocak’’ta görüldü.

15 Aralık’taki duruşmadan bir gün önce savcı Muhammed İkbal Anar esas hakkında mütalaasını açıkladı. Savcı Anar bir kısım sanıklar için beraat, bir kısım sanıklar için “FETÖ üyeliği”, bir kısım için “FETÖ yöneticiliği” ve bir kısmı içinse “görevi ihmal” suçlamalarından ceza istedi. Dava sanıkların esas hakkına mütalaaya karşı savunmalarıyla sürüyor.

27 Ocak’ta görülen 126. duruşmada sanıklardan Yüksel Avan, Yavuz Karakaya ve Ercan Gün esas hakkında mütalaaya karşı beyanda bulundu.

Duruşma Öncesi

Duruşma İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1. Kat C Blok’ta bulunan büyük salonda görüldü. Koronavirüsü pandemisi nedeniyle duruşma maskeli olarak yapıldı, duruşma salonundaki koltuklar sosyal mesafelenmeye uygun olarak kapatılmıştı.

Duruşma Salonu ve Katılım

Duruşma İstanbul Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nın büyük salonlarından biri olan 1. Kat C bloktaki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda görüldü. Duruşmada izleyici olarak az sayıda sanık yakını ile basın mensupları yer aldı.

Davayı Hrant’ın Arkadaşları, Diken, Evrensel ve adliye muhabirleri takip etti.

27 Ocak Tarihli 126. Duruşma

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma 10.26’da başladı. Tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Ercan Gün, Okan Şimşek, Volkan Şahin, başka suçlardan tutuklu sanıklar Mehmet Uçar, Hamza Celepoğlu ve Muharrem Demirkale tutuklu bulundukları cezaevlerinden, sanık Yüksel Avan Dörtyol Asliye Ceza Mahkemesi’nden, tutuklu sanıklardan Yavız Karakaya müdafii Ömer Karadeniz ile Demirkale müdafii Nalan Kelebek, Demirkale ile birlikte Sincan Yerleşme Büyük Duruşma Salonu’ndan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katılırken, ev hapsindeki sanıklardan Ali Öz, savunma avukatları ve Dink ailesi avukatları duruşma salonunda hazır bulundu.

Duruşmada ilk olarak önceki duruşmalarda esas hakkında mütalaaya karşı beyanda bulunmuş sanıklardan Mehmet Uçar ile Osman Gülbel’in avukatları söz aldı.

Uçar’ın vekili Av. Mecnun Şenel “Müvekkilim şoför olmasına rağmen büyük suçlamlarla karşı karşıya” diyerek Uçar’ın beraatini istedi.

Gülbel’in vekili Av.Mahsun Ağır ise “Müvekkilin raporların hepsini İstanbul’a gönderdiği başka rapor olmadığı açıktır. Müvekkil hakkındaki bütün hususların, üzerine atılı suçu bertaraf etmeye yönelik olduğu açıktır” diyerek beraat istedi.

Ardından cinayet döneminde Samsun İl Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Tim Komutanı olarak görev yapan Yüksel Avan esas hakkında mütalaaya karşı beyanda bulunmak için söz aldı.

Tetikçi Ogün Samast, Samsun’da yakalandıktan sonra Samsun otogarında jandarma yeleği giymiş olan jandarmalardan biri olarak “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” yazılı takvim önünde Samast’a Türkiye bayrağı açtırarak birlikte fotoğraf ve video çekilen Avan, söz konusu görüntüler ve görüntülerin basına sızdırılmasıyla ilgili savunmasında şunları söyledi:

“Samast yakalanmadan önce, Atilla Güçlüoğlu’nun, komutanın emriyle otogara geldim. Samsun terminale gelince yakalanmıştı. Savcı’nın talimatıyla parmak izi, fotoğraf, üstünde çıkan silah ve bayrağı poşete koyup bekledim. Beklerden Birol Ustaoğlu yanımıza geldi. ‘Samast ile fotoğraf çekecekler, size ihtiyaç olabilir, ekibi hazırlayın’ dedi. Operasyonda jandarmanın katkısı için fotoğraf çektirmemiz istendi. Sivil olduğumu söyleyip itiraz ettiğimde yelek getirildiği söylendi. O nedenle jandarma yeleklerini giyip fotoğraf çektirdim. O fotoğrafları savcı talimatı olmadan çıkartmamız imkânsız. Fotoğraflar hiçbir basın kuruluşuna verilmedi. Ben kimseye vermedim.”

Avan’ın ifadesi SEGBİS’den kaynaklı sorun nedeniyle yarım kaldı.

Avan’ın ardından cinayet döneminde İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nda İstihbarat Şube Müdürlüğü Aşırı Sağ Faaliyetler Unsur Komutanı olan Yavuz Karakaya esas hakkında mütalaaya karşı beyanda bulundu. “Günah keçisi ilan edilerek bu hale getirilmekten utanç duyuyorum. Lehe deliller görmezden gelerek, hukuk ihlali yapılarak hazırlanan bu mütalaayı reddediyorum” diyen Karakaya “Haksız hukuksuzca üzerime atılan iftira nedeniyle yaşıma ve sağlığıma uygun olmayacak şekilde hapishanelere götürülüp getirildim” dedi.

Ankesörlü telefon aramaları nedeniyle “FETÖ PDY üyeliği” ile suçlanan Karakaya ankesörlü telefon kayıtlarının hukuki bir analize tabi tutulmadığını söyledi. “Bu dosyada elde edilen deliller hukuksuz şekilde elde edilmiştir. Kiminle ne konuştuğum tespit edilmemiştir. Suçlama değil hakkımda yapılan iftiradır” diyen Karakaya şöyle devam etti:

“Dink cinayetinde ihmali görünen sanıklar bile benden önce tahliye edildiler.  Bana isnat edilen ve örgüt üyeliğine kanıt gösterilen ankesörlü telefon aramaları, Yargıtay kriterlerinde tarif edilen türde değildir. Kimin aradığı da belli değil. 15 Temmuz Darbe girişimi davasında yargılanıyor olmam bu dava için de hakkımda ağır bir gölge oluşturmaktadır. Bunun farkındayım.”

Karakaya’nın Ankara’daki darbe davası üzerine konuşmasını kesen Mahkeme BaşkanıBu davaya ilişkin beyanda bulunun” dedi.

“Darbecilik önyargısıyla suçlanıyorum” diye devam eden Karakaya şunları söyledi:

“İddia makamı hangi delille beni suçlamaktadır? Trabzon Jandarma Komutanlığı’ndan gelenlerle müşterek hareket etmem söz konusu değil. Kendilerini tanımam. Onlar da beni tanımaz. İstanbul’a geldiklerinde karşılaşmadım bile. Mahkemede de bu yüzleşme yapıldı. Bakırköy’de Hrant Dink için keşif yaptığım iddia ediliyor. Trabzon jandarma personeli ile irtibatım yoktur. Böyle bir keşfe katılmadım ve bilgim de yoktur. Bakırköy’de telefonum sinyal vermesi doğaldır. Burada bulunan eski jandarma binası çeşitli haber elemanları ile buluşmak veya o civarda saha görevi için araç park etmek gibi sıradan durumlarda da kullanılır. Buraya gidip gelmişimdir. Ayrıca bir süre Yenibosna’da ikamet ettim. Bakırköy’e yakındır. Oğlum Bakırköy’de okula gitti. Ailecek o ilçede çok vakit geçirdik. Telefonum sinyal vermesi bu sebepledir.”

Gürlek’in süre dolduğu gerekçesiyle savunmayı kesmesi üzerine Karakaya’nın vekili Av. Ömer KaradenizHukuki aykırı deliller var ve savunma bunun üzerine kurulu. Müvekkilimin savunması tamamlayamamış olmasının utancıyla başlıyorum söze” diyerek şöyle konuştu:

“Bu dosyanın karanlık yerlerine, aydınlatılmak istenmeyen yerlere odaklanmamız gerekiyor. Böylece Sayın Dink’in de ruhu huzur bulur. Masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır. TEM Şubenin tutanağı bir delil üretme belgesidir. Bu suçtur. TEM Şube Tutanağını hazırlayan personelin burada dinlenmesini talep ettik ama olmadı. Soruşturmada müvekkil lehine hiç delil toplanmadı. Darbe suçuyla Ankara’da yargılandığı için her şey mubahtır diye düşünüldü. Müvekkil olay günü 2 saat süreyle telefonun kapalı olması sebebiyle suça dahil edilmeye çalışılıyor. Sanki sadece o gün telefonu 2 saat süreyle kapalıymış gibi. Hayal mahsulüdür bu iddialar. Trabzon jandarma personeli ile müşterek hareket etme gibi bir suçlama var. Trabzon personeli müvekkili hiç tanımadığını hiç görüşmediğini mahkemede beyan etti. Peki nasıl müşterek hareket etmiş oluyorlar?”

“Bakırköy’de Keşif faaliyetine katıldığı iddia ediliyor müvekkilin ama o tarihte müvekkilimin orada olduğuna ilişkin kayıt da yok. Teşhiste “Andırıyor” ifadesi ile bir şahsın suçlanması hukuken de vicdanen de geçerli değildir. Müvekkilin Ogün Samast’ı takip ettiği iddiası da temelsizdir. 19 Ocak’ta HTS kaydı başka yerlerdedir. 2 saat boyunca baz kaydı vermediğinden hareketle olay yerine gittiği varsayımı yapmıştır iddia makamı. Bu hayali bir suçlamadır” diyen Av. Karadeniz beraat talep etti.

12.35’te öğle arası verilen duruşma saat 13.44’te sanıklardan Ercan Gün’ün esas hakkında mütalaaya karşı beyanıyla devam etti.

Zaman Gazetesi ve TGRT Fox kanalı muhabiri olarak Samsun’da çekilen bayraklı Ogün Samast görüntülerinin bir kısmını “FETÖ/PYD amaçları doğrultusunda algı oluşturmak için” yayınladığı iddia edilen Ercan Gün “Burada yargılanan ben değilim, fikir hürriyeti yargılanıyor” dediği savunmasında şunları söyledi:

“Haber yaptığım için yargılanıyorum. Haber yapmaktan başka eylemim yoktur. Buna rağmen anayasal düzeni yıkmakla itham ediliyorum. Ben fikir emerkçisiyim. Hayatım boynca demokrasiden yana kaldım devam edicem. 4 yıldır tutuklu olsam da hukuka inancımı yitirmedim. Adil karar vereceğiize inanıyorum.”

“Ogün Samast görüntüleri başka mecralarda yayınlandı. Genel Yayın Yönetmeni fotoğrafların bir video kaydından olduğu düşüncesiyle hepimize bu videoyu bulma talimatı vermişti. Daha sonra pek çok yayın kuruluşuna bu videolar iletildi; bize de kargoyla geldi. Samast’ın yakalandığı görüntülerde üniformalı jandarma görevlileri ve polis olduğu belirtilen sivil şahıslar bulunuyor. Haberi tamamlamak üzere Samsun’a çekim yapmaya haber merkezi kararıyla gittim. Haberin içeriği tamamen benim olmakla birlikte haber metni tümüyle bana ait değildir. Editöryel süreçten geçmiştir. Samsun’dayken jandarmayı aramış olmam da sadece habercilik dürtüsüdür. Ekrem Dumanlı, Faruk Mercan, Adem Yavuz Aslan ve diğerleriyle bir toplantıda bulunmadım. Bu sadece bir varsayımdır. HTS dahil böyle hiçbir kayıt yoktur.”

“Bu görüntüler Ali Fuat Yılmazer’e ulaştırılmadan evvel basına sızmıştı. 21 ila 24 Ocak tarih aralığında medya kuruluşlarına servis edilmiştir. İstihbarat Daire Başkanlığı’na ise 27 Ocak’ta iletilmiş. Yani benim İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan görüntü almam söz konusu olamaz. Kaldı ki cemaatin ellerinde Cihan Haber Ajansı gibi Ekrem Dumanlı’ya doğrudan bağlı bir ajans varken neden TGRT Fox tercih etsinler ki? O günkü ratinglerde son sırada olan bir kanal bunun için niye tercih edilsin? Ben bu hususta en başta ve süreçte ne ifade vermişsem şimdi de aynı ifadeyi veriyorum. O dönem kimseler FETÖ diye bir örgütün varlığını bilmezken, sadece bir muhabir olan benim bunu bilmem mümkün değildi. Bu halde nasıl örgüt amacına hizmet edebilirim?”

Duruşmada haber videosunu izlettiren Gün, “Rahmetli Hrant Dink, bir meslektaşının sanık sandalyesine oturtulmasına ne derdi acaba? Şimdi güvercin tedirginliğiyle ben bekliyorum. Söz konusu habere TGC yılın haberi ödülünü editoryal hataya rağmen vermiştir. Çünkü sadece haber değeri içermektedir” diyerek tahliyesini ve beraatini talep etti.

Gün’ün ardından avukatları söz aldı. Avukatlarından Uğur Güner, “Müvekkilinin FETÖ terör örgütü adına haber yaptığı, Ergenekon’a zemin hazırladığına ilişkin dosyada delil yok. Emniyet ve jandarma unsurlarının dahli olan bir cinayeti haberleştirmek gazeteciliktir. İsnat edilen tek eylem haber yapmaktır” diyerek tahliye ve beraat istedi.

Güner’in ardından söz alan Gün avukatlarından Ömer BayraktarYapılan haberi birlikte izledik. Bu haberle bir algı operasyonu yapılamadığı ortada. Dink yargılanırken karşısındaki ekibin ulusalcı gruplar olduğu açık. Kendisi hedef gösterildi bu gruplar tarafından bir nevi linç yaşandı” dediği beyanında tahliye ve beraat istedi.

Gün’ün üçüncü avukatı Köksal Bayraktar ise “Burada Bir gazetecilik davasının sanığı olarak karşınızdayız. Bunu da Namık Kemal ve diğerleri gibi tarih yazacak. Menfur bir cinayetin sanıklarından biri olarak müvekkilin huzurunuza getirilmesi kabul edilemez. Malum bir kişinin elini öpmek için sıraya girmemiştir. Bir Başbakan Yardımcısı gibi bir Meclis başkanı gibi Türkçe Olimpiyatları’na gitmemiştir. Amerika’ya gidenlerden de değildir. Müvekkile atfedilen TCK 309. maddesi bütün ülkeye yayılan bir şekilde cebir ve şiddet gerektirir. Müvekkilin hangi fiili ülke sathında cebir ve şiddet içerir?” diyerek tahliye ve beraat istedi.

Duruşmayı 14.42’de bitiren mahkeme tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. 1 Şubat’ta görülecek olan duruşmada Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ile Yüksel Avan’ın dinlenmesi bekleniyor.

Bir sonraki duruşma 1 şubat 2021 tarihinde görülecek.

Yayınlanma tarihi

2 March 2021

Kategori Listesi