Ali El Hemdan Davası İzleme Raporu – 25 Kasım 2021

Ayça Onuralmış – 25 Kasım 2021

Mahkeme: Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi

Esas No: 2020/157

Adana, Seyhan ilçesinde 27 Nisan 2020 tarihinde Ali El Hemdan isimli 18 yaşındaki Suriyeli gence polis tarafından kimlik kontrolü yapılmak istendi. Pandemi tedbirleri nedeni ile para cezası uygulanacağı endişesini taşıyan Ali El Hemdan, olay yerinden yürüyerek uzaklaşmak istedi. Ali El Hemdan, arama noktasının 150 metre kadar yakınında bulunan Sucuzade Mahallesi 30099 Sokak ile 30095 Sokak’ın kesiştiği noktada polis memuru Fatih Karaca tarafından göğsünden tek kurşunla vurularak öldürüldü. Polis memuru Fatih Karaca hakkında “kasten insan öldürmek” suçundan Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Davanın 6.duruşması 25 Kasım 2021 tarihinde görüldü.

Duruşma Öncesi

Duruşma öncesinde Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Adana Şubesi, Ali El Hemdan’ı öldüren sanık polis memuru Fatih Karaca’nın ceza almadan kurtulması için organize bir çaba içinde bulundukları gerekçesiyle dönemin Adana Valisi, Adana İl Emniyet Müdürlüğü, Polis Kriminal Laboratuvarı uzmanları ve sanık polis memurunun görev arkadaşı İ.K., Adana Valiliği Basın ve Halklar İlişkiler Müdürü, Demirören Haber Ajansı muhabirleri ve diğer sorumluların tespit edilerek cezalandırılması için Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun ardından adliye önünde basın açıklaması yapıldı. ÇHD adına açıklamayı okuyan Avukat Tugay Bek, sadece 2007-2020 yılları arasında 403 kişinin polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesi öldürüldüğünü vurgulayarak, şunları söyledi: “Bu cinayetlerin tamamında polisler cezasız bırakılmıştır. Ali El Hemdan dosyası polislerin yargı karşında nasıl aklandıklarını göstermektedir. Valilik, Emniyet, Kriminal Büro ve medya eliyle cinayet sanığı polis memurunu korunmak için ‘organize’ olmuşlardır. Baroların, biz avukatların davaya müdahillik talepleri mahkeme tarafından reddedilerek yargılama kamuoyu denetiminden kaçırılmak istenmektedir. Her şeye rağmen bizler Ali El Hemdan davasının peşini bırakmayacağız. Çünkü cezasızlığın kendisi yeni cinayetlerin kapısını aralamaktadır.”

Duruşmaya Katılım

Adliyeye girişlerde sabah saatlerinde HES kodu sorulurken, öğleden sonra sorulmadı.  Mahkeme salonunun önünde sivil ve üniformalı polislerin beklediği görüldü. Saat 11.00’de başlaması beklenen duruşmanın 13.30’da başlayacağı duyuruldu. 13.30’da avukatlar ve izleyiciler salona alındı ancak sanığın kaldığı cezaevinde boş SEGBİS salonu olmaması nedeniyle sanık duruşmaya bağlanamadı. 30 dakika sonra bir salonun boşalması ve sanığın yerini almasıyla saat 14.00’te duruşma başladı ve yaklaşık 1 saat sürdü.

Ali El Hemdan’ın babası Hasan Hemdan, avukatıyla birlikte hazır bulundu. Duruşmaya ÇHD, İHD ve Uluslararası Af Örgütü’nün yanı sıra, sanık polisin ailesi ve avukatı katıldı. Sanık polis Fatih Karaca, duruşmaya SEGBİS ile bağlandı.

Duruşmanın Seyri

İHD ve ÇHD’li avukatlar, önceki duruşmalarda davaya katılma taleplerinin reddedildiğini anımsatarak, gözlemci olarak duruşmaya katılmak istediklerini ifade ettiler. Avukatlar adına söz alan İHD Adana Şubesi Hukuk Komisyonu Üyesi Yasemin Dora Şeker, “Biz kurumlarımız adına Türkiye’deki bütün davalara katılabiliyoruz. Bir tek sizin mahkemenizde bunu kabul ettiremiyoruz. Gözlemci sıfatıyla hazır bulundurulmayacaksak ve tutanağa geçmeyecekse bu durum mahkemenin aleniyetin tartışılır hale geldiğini gösterir” dedi. Mahkeme Başkanı, “gözlemci” diye bir sıfat bulunmadığını belirterek, “İzleyici sıralarında oturup izleyebilirsiniz” dedi. Şeker, “O zaman talebimiz reddedilsin, tutanağa geçirilmesini istiyoruz. Duruşma anında söylediğimiz her şeyin tutanağa geçmesi lazım ama isterseniz talebimizi yazılı verelim” dedi. Mahkeme Başkanı, “Peki, yazılı olarak verirseniz tutanağa geçiririm, yazılı olarak verin talebinizi değerlendirelim” dedi.

Bunun üzerine İHD adına Avukat Yasemin Dora Şeker, Avukat Zelal Demiray, Avukat Serhat Ökmen ve ÇHD adına Avukat Songül Yıldız, aleniyetin sağlanması için gözlemci sıfatıyla duruşmalara katılma talebiyle bir dilekçe yazarak mahkemeye sundu. Duruşmada okunan dilekçe, dosyaya konuldu. Savcı, CMK 182’ye göre, duruşmaların herkese açık olduğu ve “gözlemci” diye bir sıfat bulunmadığı için talebin reddini talep etti. Mahkeme Heyeti, dilekçe sahibi avukatların, salonda izleyici bölümünde hazır bulundukları, duruşmanın açık şekilde yapıldığı, kapalılık kararı bulunmadığı, bu avukatlar dışında duruşmayı seyirciler kısmında izleyen başka kişiler de olduğu ve CMK’ya göre, gözlemci sıfatıyla gelenlerin duruşmaya geldiklerinin kayıt altına alınmasına ilişkin yasal düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdi.

‘Sanık Polisin Cezai Ehliyeti Var’ 

Önceki duruşmada sanık polis Fatih Karaca, epilepsi hastası olduğunu öne sürmüştü ve sanık avukatının talebi üzerine Niğde Devlet Hastanesi’nde ve Adana Devlet Hastanesi’nde tedavi gördüğüne ve epilepsi hastası olduğuna dair belgelerin istenmesine, cevap geldiğinde sanığın hastaneye sevkine, cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti konusunda Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yazı yazılmasına karar verilmiş; oruç tutması ve yorgun olmasının epilepsi hastalığı kapsamındaki ani kasılmaları tetikleyip tetiklemeyeceği konusunda ayrıca görüş bildirilmesi istenmişti. Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden gelen raporda, sanığın cezai ehliyetinin olduğu, ilaçların bu durumu etkilemeyeceği belirtildi. Rapora ilişkin söz alan sanık avukatı, Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından müvekkilinin epilepsi hastası olup olmadığına dair bir değerlendirmenin yapılmadığını belirterek, “Bunun tespiti için hastaneye yazı yazılmasını talep ediyoruz. Ayrıca müvekkilimin epilepsi hastası olduğuna dair Adana Şehir Hastanesi’nden alınan raporu ve kullandığı ilaçların reçetelerini ibraz ediyoruz” dedi. Mahkeme Heyeti, talebi reddetti.

Savcı, esasa ilişkin mütalaasında şu ifadelere yer verdi: “Maktulün dur ihtarına uyduğu, yüzünü sanığa dönerek geri geri yürüdüğü sırada sanığın tabancasını çıkartarak maktule ateş ettiği anlaşılmıştır. Maktul ile sanık arasındaki mesafenin yaklaşık 10 metre olduğu ve sanığın mesleki tecrübesi gereği vücudun farklı bölgelerine de hedef alarak maktulün kaçmasını engelleyebilecek pozisyonda olduğu, sanığın yerine getirdiği polislik mesleğinin zor ve silah kullanımı yetkisinin Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun 16. maddesinde belirtildiği şekilde hakkında yakalama, tutuklama, gözaltı emri bulunan veya suçüstü hallerinde öncelikle dur ihtarında bulunulması, kaçmaya devam etmesi halinde uyarıda ateşinde bulunulması, kaçmaya devam etmesi ve yakalanmasının imkansızlaşması halinde yakalamaya dönük amaçla silah kullanma yetkisi verilmiş olup olayda herhangi bir bedeni ya da maddi güç kullanımını gerektirecek bir hal ve kolluk personelinin kendisine, başkalarına, işyerlerine veya insanların toplu olduğu kalabalıklara yönelik yakıcı yanıcı silah, patlayıcı madde vs. eşyalarla saldırı yapılması veya saldırıya teşebbüs edilmesi halinde silah kullanılabileceği, bu olayda ise böyle bir durumun gerçekleşmediği, bunun yanında cezayı azaltan veya ortadan kaldıran hallerin olmadığı nedeniyle sanığın TCK 81/1 (kasten öldürme) maddesi gereğince cezalandırılması talep ve mütalaa olunur.”

Hemdan ailesinin avukatı, sanığın yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle TCK 82/g’den (nitelikli hal) ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmasını isteyerek, “Sanık vazife sırasında ve kamu görevlisi olmasa müvekkil o şekilde kaçmaz. Şahıs, kamu görevlisi olmasının gücünü kullanarak karşıdaki insanın iradesini kırıyor ve durmasını sağladıktan sonra eylemi gerçekleştiriyor. Kamu görevlisi olmasa belki de müvekkilim ona müdahale edecek, kaçacak, tepkisiz kalmayacaktı” dedi.

Sanık avukatı da mütalaayı kabul etmediklerini ve savunma için ek süre istediklerini belirterek, müvekkilinin tutuklu kaldığı süre ve suç vasfının değişmesi ihtimalinin göz önüne alınmasını ve tahliyesini talep etti.

Mahkeme Başkanı’nın söyleyeceği bir şey olup olmadığını sorması üzerine sanık Fatih Karaca, pişman olduğunu ve vicdan azabı çektiğini söyledi.

Ara Kararlar

Mahkeme, sanığın tutukluluk halinin devamına ve savunma için ek süre verilmesine karar vererek, duruşmayı 21 Aralık 2021 günü saat 11.00’e erteledi.

Duruşma Sonrası

İHD Adana Şubesi Hukuk Komisyonu Üyesi Yasemin Dora Şeker, Faili Belli için yaptığı değerlendirmede, davanın ilk duruşmasında İHD, ÇHD, Adana Barosu ve İzmir Barosu olarak katılma talebinde bulunduklarını anımsatarak, şöyle konuştu: “Ali El Hemdan’ın ailesi de duruşmada bizim vekilliğimizi kabul etmişti, onları temsil etmemizi talep etmişti ve mahkeme tutanaklarına da bu geçmişti. Ancak mahkeme, ailenin vekilliğimizi kabulüne rağmen bizi davaya katılan sıfatıyla kabul etmedi. Yani dernekler ve barolar olarak başvurduğumuzda ve mahkeme başvurumuza ret verdiğinde biz bu kez avukatlar sıfatıyla talepte bulunduk, Ali El Hemdan’ın babasından duruşma sırasında yetki istedik ve babası da yetki verdi, bu da tutanağa geçti. Mahkeme Heyeti, bu durumda vekilliğimizi reddedemedi ama kabul de etmedi. Vekalet sunmamız için süre verdi. Sonrasında aileye bir şekilde engel olunarak, ailenin bize vekalet vermesi engellendi. Daha sonraki aylarda ise vekaleti başka bir avukata verme durumu söz konusu oldu. Aile tarafından görevlendirilen avukat, kendinden yetki belgesi isteyen diğer avukatlara yetki belgesi vermedi.

Bugünkü duruşmada da kurumlarımız adına gözlemci sıfatıyla tutanağa geçirilme isteğimiz yine reddedildi. Biz bu haliyle mahkemenin aleniyet ilkesinin hayat bulması yönünde herhangi bir çaba göstermediği kanaatindeyiz. Bizim ısrarla hazır bulunmuş olmamız, mahkemenin istediği bir şey değildi. Biz hak savunucuları olarak, insan hakları savunucuları olarak ısrarla katıldık. Zira bir mülteci, sığınmacı var, hayatını kaybetmiş bir genç var. Hem ayrımcılık ilkesi zedelendiği hem de yaşam hakkı ihlal edildiği için hak savunucuları olarak bunu yapmak durumundaydık. Israrımız hak mücadelesi temelindeydi ve bu davaya bu nedenle katılmak istedik, hala da ısrarımız bu yöndedir. Doğru, adil bir kararın tesis edilmesi için çaba veriyoruz.”

Yayınlanma tarihi

8 December 2021

Kategori Listesi

Etiket Listesi