Barış Kerem ve Oğuzhan Erkul Davası İzleme Raporu – 13 Şubat 2020

Filiz Gazi – 13 Şubat 2020

Mahkeme: İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2017/ 309 Esas

 

14 Nisan 2017 günü, İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki Kent Ormanı çıkışında, polislerin “dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyle ateş açtığı araçta, yaşları 15 ila 18 arasında olan beş çocuk bulunuyordu. Oğuzhan Erkul ve Barış Kerem polislerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybederken; Demirhan Erkul, Ramazan Altürk ve Birkan Yüksel yaralandı. Savcılığın gizlilik ve yayın yasağı kararları altında yürüttüğü soruşturma neticesinde polisler Erkan Ekmekci, Kenan Akıl, Zafer Sağlam ve Davut Bakır hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek” suçlamasıyla açılan davanın 8. duruşması 13 Şubat 2020 tarihinde İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma Öncesi ve Duruşmaya Katılım

Duruşma günü son celse olduğu gibi yine Perşembe günü görüldü. Çağlayan Adliyesi’nin en yoğun olduğu günlerden biri olduğu için adliye girişinde dışarıya taşan uzun bir sıra vardı.

Salon önüne geldiğimde mağdur avukatlarının da gelmiş olduğunu gördüm. Birkaç dakika sonrasında Adli Tıp Uzmanı Ümit Biçer salon önüne geldi. Mağdur vekillerinin, Biçer’i uzman görüşü vermesi için otopsi raporlarını ve dosyadaki bilgileri incelettiği anlaşıldı. Duruşmanın başlamasının beklendiği bu dakikalarda incelediği rapordaki tespitleri mağdur avukatlara anlatıyordu.

İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 09:30’da başlayacağı duyurulan duruşma için 09:42’de salona alındık. 24 izleyici sandalyesi bulunan salonda katılan mağdur yakınlarıyla birlikte 30’a yakın kişi vardı.

Bir önceki celsenin aksine duruşmayı izleyen basın mensubu yoktu. Bu tip davalarda karara doğru basının ilgisinin azalmasına nadiren rastlanır. Salondaki bu durumun üzücü olduğunu belirtmek isterim.

Mağdur avukatları Av. Ümit Sisligün, Av. Meral Hanbayat, Av. Seyit Sönmez,  Av. Leyla Han Tüzel, Av. Deniz Tuna Dink, Av. Ayşenur Demirkale, Av. Kıvanç Kayaolu, Av. Diren Yeşil ve Av. Fırat Çiçek duruşmada hazırdılar.

Mağdur yakınları Veli Erkul, Hamza Yüksel, Birkan Yüksel, Demirhan Erkul, Gülizar Erkul, İsmail Erkul, Seyran Erkul, Figen Erkul, Ayşe Altürk, Sadık Altürk, Melike Taş salonda yerlerini almışlardı.

Sanık avukatı Av. Tolga Yurdakul katılan vekilleri, yakınlar salona alındıktan birkaç dakika sonra yerini aldı.

Mahkeme, Adli Tıptan yanıt geldiğini bildirerek duruşmayı başlattı.

Duruşmanın Seyri 

Biçer: Atışlar Arkadan ve Her İki Yandan Atılmış

 

Mübaşirin çağrısıyla, Adli Tıp Uzmanı Ümit Biçer salona alındı. Mahkeme başkanı, “Ölümlerle ilgili değerlendirmeniz sonucunda tespitleriniz nelerdir?” diye sordu. Biçer duruşmada incelediği dosya için şunları söyledi:

“Yaptığım tespitlere göre özellike Ramazan’ın bacağından giren mermi çekirdeğinin daha sonra Barış’ın bacağına girdiği kanaatine vardım ve bu çekirdeğin yiv ve set izi bulunduğunu ve hangi silahtan atıldığının tespit edilebileceği düşüncesine vardım. Ayrıca atışların büyük çoğunluğunun aracın arka ve yan kısımlardan (sağdan ve soldan) atılmış olduğunu söyleyebilirim. Bütün yaralanmalar arkadan ve yanlardan atışlarla olmuş. Giysilerdeki atış artıklarını bakıldığında yöntem belli. Ramazan’da atış artığı var. Tüm bunlar tanığın aktarmış olduğu ifadelerin tutarlı olduğunu gösteriyor.”

Biçer’in tespitlerinin beyanından sonra mahkeme başkanı “Sizden rapor talep etmiyoruz. Mâkul gördüğüm için kabul ettim. Rapor vermenizin faydası yok” dedi.

Sanık avukatı Av. Tolga Yurdakul, Biçer’e beyanı esnasında silahların kalibre bilgisini nasıl verdiğini sordu. Biçer, “Balistik uzmanı değilim. Dosyadaki bilgilerle anlattım” dedi.

 

Dink: Sanıklar Kasten Öldürmüştür

 

Adli Tıp Uzmanı Ümit Biçer’in beyanından sonra mağdur vekillerinden Av. Deniz Tuna Dink söz aldı. Dink savunmasında şunları söyledi:

“Tanıkların anlatımını bir kenara bıraksak bile, olay yeri inceleme raporu, polis fezlekesi, otopsi tutanakları gösteriyor ki, olay büyük oranda Ramazan’ın anlattığı şekilde gelişmiş. Aracın hızı 5- 10 km düşmüş durumda. ‘Polisler üzerimize küfür ederek geldiler. Önden taradılar’ diyor. Rapor, Ramazan’ın önden giriş aldığını doğruluyor. Mağdur Ramazan’ın sağ üst bacak önden kurşun girişinin olması, Ramazan’ın anlatımını doğruladığı gibi, müvekkillerin bulunduğu aracın durduğu sırada sanık polislerce ateş edildiğini kanıtlamaktadır.

Sanık ve tanık anlatımlarından anlaşılmaktadır ki, sanıklar uyarı atışı yapmadan, müvekkilleri göz yaşartıcı gaz vb gibi yaşamsal tehlike yaratmayacak araçlarla durdurmaya çalışmadan ve araç içindekilerin yaralanıp yaralanmayacaklarını, ölüp ölmeyeceklerini umursamadan silah kullanmışlardır.

Her ne kadar sanık polislerin tamamı sadece lastiklere ve havaya ateş ettiklerini söylemiş olsa da, dosyadaki tespit tutanaklarından ve fotoğraflardan açıkça görüldüğü üzere, aracın lastiklerine tek bir mermi dahi isabet etmemiş; tüm atışlar bagaj ve arka camda, yani araç içindekilerin yaşamsal organlarının denk geldiği yerlerde yoğunlaşmıştır. Nitekim maktullerin kafa bölgelerinde, mağdur Ramazan’ın ensesinde yaşamsal risk doğuran yaralanmalar bu şekilde meydana gelmiştir.”

 

Dink:  Silah kullanılmasını Gerektirecek Koşullar Yoktu

 

Dink beyanına şöyle devam etti: “Sanıklar, görevde oldukları sırada, her biri ayrı ayrı defalarca ateş ederek öldürme fiilini gerçekleştirmişlerdir. Nitekim soruşturma da bu tespit üzerinden yürütülmüş, suç tanımı soruşturma evraklarında ‘kasten öldürme’ olarak yer almış ve şüpheliler bu vasıflandırma ile tutuklamaya sevk edilmişlerdir.

Sanıklar kasten öldürmüştür. Kaçma hali direnme olarak değerlendirilemez. Zira yasaya göre sadece ‘kaçmak’ polise silah kullanma izni vermemektedir. Güç kullanımının bir sıralaması vardır. Gaz ve suyla müdahale edilebilirdi. Silah kullanılmasını gerektirecek koşullar yoktu. Müdahale için amirin talimat vermesi lazım. Hiç bir polis emir talimat beklememiş.”

 

Dink: Olay Yerinde Bulunan 35 Kovandan 23’ü Araca İsabet Etmiş

 

Dink’in beyanında “Olay yerinden 35 kovan elde edilmiştir. Bunların 23 adedi araca isabet etmiştir” ifadesi dikkat çekiciydi.

Dink savunmasına şu sözlerle devam etti:

“Bu atışların bir tanesi bile lastiklere isabet etmemiştir. Hepsi öldürücü bölgelere atılmıştır. Kafa ve ense… Bu kadar deneyimli olan şahısların nereye ateş ettiklerinde sonucunu bilmemeleri mümkün değil. 

İhbara konu aracın bu araç küçük siyah bir araç. Karıştırmak mümkün değil. Sanık polislerin yapması gereken halihazırda hareket halindeki arabayı durdurmak için basınçlı su, göz yaşartıcı gazlara başvurmaktı. Sanıklar, daha önce örneklerini defalarca gördüğümüz gibi göz yaşartıcı gaz kullanarak şoförün görüş kabiliyetini zorlaştırıp durmasını sağlayabilirlerdi, gerçekten lastiklere ateş edebilirlerdi ve canlı yakalamak istiyor idiyseler 500 metre ilerideki Gazi Karakolundan yolunun kesilmesini sağlamak üzere destek isteyebilir, mobeseler aracılığıyla takip edip gittikleri yerde yakalayabilirlerdi.”

Dink son olarak “Her yerde mobese kamerası var. Bütün bu imkanlar varken sanıklar öldürmeyi tercih etmişlerdir” dedi.

 

Hanbayat: Polislerin Fail Olduğu Dosyalarda Cezasızlık Pratiği Var

 

Söz alan mağdur vekillerinden Av. Meral Hanbayat “En başta ne söylüyorsak onu söylüyoruz” diyerek beyanına başladı.

“Soruşturmanın başında, olaydan 5 gün sonra sanıklar kasten öldürme suçunu işlediklerine dair kuvvetli şüphe bulunduğu gerekçesiyle sulh cezaya sevk edilmişler. Sulh Ceza, evet demiş. Polislerin fail olduğu dosyalarda bir cezasızlık pratiği var. Bu yargılama cezasızlık pratiğini ortadan kaldıran bir yargılama olabilir.”

Avukat Hanbayat, benzer bir olayın 2015 yılında Mardin’de yaşandığını beyan etti:

“3 kardeş akşam babalarından gizli gezmeye çıkıyorlar. Yargılama aynı bizim iddianamemizdeki gibi başlamış. Mahkeme çok da güzel değerlendirme yapmış. Maktulün kaçma dışında bir eylemi yok. 700 metre ilerde İlçe Emniyeti var. Hedef gözetilerek ateş edilmiş denilmiş. Bu bağlamda çok yeni bir karar olan Mardin 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/209 E., 2019/194 K. Sayılı kararını Mahkemenizin dikkatine sunmak istiyoruz.” 

Avukat Meral Hanbayat’ın beyanından sonra Av. Ayşenur Demirkale söz alarak İstanbul Barosu adına katılma talebinde bulundu. Bir önceki celse de bu talepte bulunulmuştu.

 

Sanık Avukatının Sözleri Mağdur Yakınlarının Tepkisini Çekti

 

Sanık avukatı Av. Tolga Yurdakul, olayın geçtiği Gazi mahallesini suçların yaşandığı bir bölge olarak değerlendirdi. “Bölge diğer bölgelerle kıyaslanacak gibi değil. 1 yıl içinde 65 tane olay oldu. Bu aşamada mütalaa verildikten sonra detaylı savunma vereceğiz.” 

Avukat’un Yurdakul’un sözleri Oğuzhan Erkul’un annesi Seyran Erkul’un tepkisine neden oldu.  Seyran Erkul, feryat figan avukat Av. Tolga Yurdakul’a “Sana da adalet lazım olacak. Nasıl avukatsın sen? Oğlum öldürüldü. Adalet istiyorum” diyerek bağırdı. Sinir krizi geçirdiği anlaşılan anneyi, mağdur avukatları ve yakınları sakinleştirmeye çalıştı. Oğuzhan Erkul’un ablası da bu esnalarda ağlıyor, annesini sakinleştirmeye çalışıyordu. Mahkeme heyeti üyelerden biri “Niçin bağırıyorsun? Karar vermedik” deyince mağdur avukatlardan Av. Kıvanç Kayaolu ile üye arasında tartışma yaşandı.  Av. Kayaolu, mahkeme heyeti üyesinin mağdur yakınına bağıramayacağını söyledi.

Tartışma esnasında sanık avukatı Av. Tolga Yurdagül, savcı, hakim ve üyelerin kullandığı çıkış kapısından salon dışına götürüldü.

Duruşma 11:20 gibi bitti.

Salon dışına çıktığımızda mağdur yakınlarının davanın sonucuna ilişkin umutsuz oldukları diyaloglarına tanıklık ettim.

Ara Kararlar

  • Esas hakkındaki mütaalanın hazırlanması için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine,
  • Av. Ayşenur Demirkale’nin İstanbul Barosu’nun katılma talebinin İstanbul Barosu’nun direkt zarar uğramadığı anlaşıldığından yeniden reddine,

Bu nedenle duruşmanın 10 Temmuz 2020 günü, saat 10:00′a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi.

Yayınlanma tarihi

17 February 2020

Kategori Listesi