SİBEL HÜRTAŞ
Ethem Sarısülük, 1 Haziran 2013’te Kızılay’daki geziye destek eyleminde polis Ahmet Şahbaz’ın silahından çıkan kurşunla öldürüldü. Aradan geçen bir yılda, tüm tanıklara, kamera görüntülerine, bilirkişi raporlarına rağmen onu öldüren polis tutuklanmadı.Ne anasının mahkeme salonunu çınlatan feryadı, ne yüzlerce arkadaşının Adliye duvarlarını zorlayan ısrarı ne de cinayeti gören, duyan insanların vicdanı Sarısülük davasında adaletin yerini bulmasını sağlayamadı. Herkesin gözü önünde işlenen cinayet davasındaki bu tutum, kuşkusuz sokaklarda süregelen polis şiddetinin devamına ilişkin bir mesaj oldu. Öyle ki Sarısülük’ün katil zanlısı polis hesap vermeye zorlansaydı belki de bir yıl aradan sonra cemevinde cenaze bekleyen Uğur Kurt polis tarafından öldürülmeyecekti.
Ethem Sarısülük, 1 Haziran 2013’te Kızılay’daki Gezi eylemlerine katıldığı sırada 26 yaşındaydı. Ahmet Şahbaz adlı polis memuru tarafından başından vurularak, ağır yaralandı. Kaldırıldığı Numune Hastanesi’nde 14 gün yoğun bakımda kaldı. 14 Haziran günü hayatını kaybetti. Otopsi raporuna göre mermi çekirdeği beyninin içine kadar girmişti[1]. Emniyet Müdürlüğü, Sarısülük’ün katil zanlısı olan polis memuru Ahmet Şahbaz’ın ismini 18 Haziran 2013’te Savcılığa bildirdi. Bu sırada Şahbaz çoktan başka bir ile gönderilmişti. 24 Haziran’da Ankara’da Nöbetçi Mahkemeye çıkarıldı. Göstericilerin arasında kaldığını ve kendisini korumak için havaya ateş açtığını anlattı, meşru müdafaa gerekçesiyle serbest bırakıldı.
Oysa Ethem Sarısülük’ün vurulma anına ilişkin görüntüleri inceleyen Sarısülük ailesinin avukatı Kazım Bayraktar, polisin vur kaç taktiği ile Ethem Sarısülük’ü öldürdüğünü söylüyordu. Basın yayın organlarından topladığı görüntüleri kare kare inceleyen Bayraktar, olay anını şöyle anlatıyor[2]:
“Bu polis kendi arkadaşlarının arasından ileri doğru fırlıyor. Kin ve nefret dolu bir saldırı halinde. Önüne çıkan ilk göstericiyi tekmeliyor. Bunun arkasından silahını çekiyor havaya ateş ediyormuş gibi göstericilerin üzerine bileğini bükerek ateşliyor ve o sırada Ethem vuruluyor. Sonra kaçıyor. Görüntülerden net olarak ortaya çıkan şu ki polis vur-kaç taktiği uyguluyor. O sırada bütün polislere geri çekilme emri verilmiş durumda. Hem bu emir veriliyor hem de düşmanca bir saldırı ile vuruyor, kaçıyor. …Hakim bu görüntülere ve tanık ifadelerine bakmadan sadece bu kişinin verdiği ifadeye dayanarak, serbest bırakma kararı veriyor.”
Avukat Kazım Bayraktar’ın incelediği görüntüler arasında Mobese kameraları da bulunuyor. Ancak bu kamera saldırının hemen ardından önce gökyüzüne ardından bekleyen polislere sabitleniyor. Bayraktar, bu kamerayı yöneten memurların da açık bir şekilde delil kararttığını söylüyor.
Sarıüsülük’ün vurulmasına ilişkin polis raporunda, Ahmet Şahbaz’ın kaçmak için arkasını döndüğü sırada silahının yere paralel hale geldiği ve Sarısülük’ün ölümüne neden olan kurşunun bu esnada ateşlendiği öne sürülüyor. Sarısülük ailesinin talebi üzerine Ankara Üniversitesi’nden uzmanların hazırladığı rapordaysa; sanık polis memuru Ahmet Şahbaz’ın kaçma imkanı varken tabancasını çıkararak göstericilerin üzerine doğru gittiği, üçüncü atışın Şahbaz’ın göstericilerle yüz yüzeyken, yani dönüş hareketinden önce yapıldığı belirtiliyor[3].
Tüm bu görüntüler ve raporlara karşın, polis memuru Ahmet Şahbaz hakkında 12 Temmuz 2013’te hazırlanan iddianamede, Şahbaz’ın “kasıt olmadan meşru müdafa sınırının aşılması suretiyle adam öldürmek” suçundan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi.[4] Savcının bu iddianamesi doğrultusunda mahkeme istenilen en yüksek cezayı bile verse 2 yıla kadar olan cezalarda cezaevine girilmediğinden Şahbaz yine tutuklanmayacaktı. Dolayısıyla Sarısülük’ün öldürülme davası aslında iddianamenin hazırlandığı 12 Temmuz günü zaten başlamadan bitmişti.
İlk duruşmanın görüldüğü 23 Eylül 2013’ten, bugüne kadar geçen beş duruşmada da adil bir yargılamanın yapıldığı söylenemez. Örneğin Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya polis Ahmet Şahbaz, peruk, gözlük ve takma bıyıkla katılırken, salonda çıkan olaylar nedeniyle duruşma kapalı yapıldı. İkinci duruşmaya gelmeyen Ahmet Şahbaz, üçüncü duruşmaya telekonferans yöntemiyle katıldı. Şahbaz, mahkeme salonundaki televizyondan konuşurken mahkeme başkanı uyudu. Dördüncü duruşmada Şahbaz’ın mahkemeye gelmesi için çağrı kâğıdı yazılmasına beşinci duruşmada ise mahkemeye gelen Şahbaz’ın tutuklanma talebinin reddine karar verildi.
Sarısülük cinayeti davasının birinci yılında bunlar yaşanırken; Ethem Sarısülük’ün kardeşleri Cem ve İkrar Sarısülük’ün de aralarında olduğu 23 kişi için altı yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı[5]. Sarısülük’ün cenazesinin kalktığı gün yüze yakın kişi gözaltına alındı, iki kişi kafasına gelen gaz kapsülü ile yaralandı, duruşmalara desteğe gelenler polis müdahalesi ile karşılaştı.
Dahası Sarısülük’ün öldürülmesinin ardından son bir yıl içinde Türkiye’de Abdullah Cömert, Mehmet İstif, Berkin Elvan ve son olarak Uğur Kurt, polis şiddeti sonucu hayatlarını yitirdi. Bu olaylar yargının toplumsal olaylarda kamu görevlilerinden yana takındığı tutumunun ve idarenin sorumluluğu kabul ederek hesap verme mekanizmasını sağlamamaktaki ısrarının sokak cinayetlerine nasıl davetiye çıkardığını gözler önüne sermektedir.