Cansu Pişkin – 18, 19, 20, 21 Aralık 2018
Mahkeme: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2016/32 Esas
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin devam eden, 6’sı tutuklu, 10’u firari 85 kişinin yargılandığı davanın sanıkları arasında Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, dönemin Trabzon İl jandarma Komutanı Ali Öz, dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler gibi isimlerin yanı sıra dönemin jandarma ve emniyet görevlileri ile ana dava hükümlüleri de yer alıyor. 18 Aralık Salı günü başlayan 25. celse haftası 4 gün sürdü. Duruşmalar boyunca zamanın İstanbul İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Şammaz Demirtaş, zamanın Terörle Mücadeleden Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Hakan Aydın Türkeli, zamanın İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Selim Kutkan, zamanın Trabzon Jandarma Asayiş Şube Müdürü Ali Oğuz Çağlar, zamanın Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir‘in de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi tanık olarak dinlendi.
Duruşma Öncesi
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1. Kat C Blok’ta bulunan büyük salonunun bulunduğu koridor girişine güvenlik bariyeri çekiliydi. Tutuksuz sanıklar, sanık yakınları, taraf avukatları, Hrant’ın Arkadaşları ve basın mensupları duruşma başlayıncaya kadar bu bariyerlerin önünde bekledi. Duruşma salonu açıldığında bariyerin gerisinde duran özel güvenlik görevlileri bariyeri açarak önce taraf avukatlarını ve tutuksuz sanıkları, ardından da basın mensupları, sanık yakınları ve izleyicileri salona aldı.
Duruşma Salonu
Duruşma, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin büyük salonunda görülüyor. Salonda izleyiciler için ayrılan sandalyeler sağlı sollu şekilde ikiye ayrılıyor. Mübaşir, mahkeme başkanının talimatı doğrultusunda her iki kısımda da ön sıralarda izleyici oturmasına müsaade etmiyor. Ancak izleyici sayısının az olması sebebiyle salonda yer sıkıntısı yaşanmıyor. Hrant’ın Arkadaşları, sanık yakınları ve basın mensupları 25. celse haftası boyunca duruşmaları takip etti. Dava kapsamında tutuklu olan zamanın İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Başkanı Ali Fuat Yılmazer ile zamanın İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek sanık sandalyelerinin ön kısmında jandarmalar eşliğinde otururken, davanın tutuksuz sanıkları en arka iki sırada oturmayı tercih ediyor.
Duruşmadaki Gelişmeler
Birinci Gün / 18 Aralık 2018
Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 84. duruşması 1 saat gecikmeli başladı. Avukatlar ve tutuksuz sanıklar 10:45’te, izleyiciler ve basın 10:48’de salona alındı. Mahkeme heyeti ise salona 11:11’de geldi. Dava kapsamında tutuklu yargılanan sanıklar Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, ev hapsindeki Ali Öz ile tutuksuz sanıklar Reşat Altay, Ali Öz, Emre Cingöz, Okan Şimşek, Yakup Kurtaran, Erhan Tuncel, Ahmet İlhan Güler, Faruk Sarı duruşmada hazır bulundu. Celse haftalarının ilk günleri izleyici ve basın mensubu sayısı nispeten fazla oluyor. Sonraki günlerde sayısı büyük oranda azalıyor. İlk gün duruşmayı izleyenler arasında Demirören Haber Ajansı, Cumhuriyet Gazetesi, Agos Gazetesi, Bianet, Hürriyet Gazetesi, Mezopotamya Ajansı, Evrensel Gazetesi, Habertürk, Anadolu Ajansı, TRT muhabirleri ile bağımsız gazeteciler, HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Hrant’ın Arkadaşları vardı.
Mahkeme başkanı Emre Efe Şimşek, duruşma başında üye hakimlerin değiştiği bilgisini verdi. Celse arasında gelen belgelerin okunmasının ardından Dink cinayetinin tasarlandığı dönem İstanbul İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı (2003 Mart’tan 2006 Ağustos sonuna kadar), cinayetin işlendiği dönem de Rize İl Emniyet Müdürü olan (2006 Eylül’de Rize’deki görevine başlamış) Şammaz Demirtaş tanık olarak dinlendi.
Olayın aydınlatılmasını sağlayacak bilgiye sahip olmadığını belirten Şammaz Demirtaş, Hrant Dink’in öldürülmesini ve cinayet sürecine ilişkin bilgileri basından öğrendiğini ifade etti. Şammaz Demirtaş, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nce İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gönderilen ve Yasin Hayal’in Dink’e yönelik “ses getirici eylem” hazırlığında olduğuna ilişkin yazıyı cinayetten 3-4 ay sonra gördüğünü söyledi: “Bu yazıyı Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişleri Rize’ye geldiğinde gördüm. Bu yazı şubeden şubeye yazılmış. Hiyerarşi gereği benim önümden geçmez. Olaydan 3-4 ay sonra müfettişler gösterince haberdar oldum. İstihbaratta böyle bir yazışma usulü vardır. Böyle bir yazı yazıldığında istihbarat şube müdürüne gelir. Koordinasyon merkezi olan istihbarat yazıyı konusuna göre ilgili birime gönderir,” dedi. Mahkeme başkanı, Demirtaş’a, böyle bir yazı geldikten sonra süreçin nasıl gelişeceğini sordu. Demirtaş, “Böyle bir yazı geldikten sonra arkasının gelişmesi beklenir. Sözlü olarak bilgi verilir ilgililere. Bilgi alındığı andan itibaren ilgili birimlerim Yasin Hayal’i teknik ve fiziki takip etmeleri gerekirdi,” yanıtını verdi. Mahkeme başkanı Şimşek, Demirtaş’a, “İstihbarata ‘ses getirici eylem’ bilgisi gittikten sonra mağdura yönelik koruma tedbiri alınması gerekmez mi?” sorusunu yöneltti. Demirtaş, “Tanık koruma yönetmeliği çerçevesinde işlem yapılıp yakın koruma tesis edilip edilmeyeceği konusunda kimin hareket edeceğini bilmiyorum şu an. Mağduru koruma işini istihbarat yapmaz emniyet koruma şube müdürü yapar. İstihbaratın bilgi paylaşması gerekir,” cevabını verdi. Mahkeme başkanı, Demirtaş’a önceki ifadelerini hatırlatarak, “Önceki ifadelerinizde kanaat bildirmiş Trabzon’un işi İstanbul’a bıraktığını düşündüğünüzü söylemişsiniz,” dedi. Tanık Demirtaş bunun sebebini şöyle açıkladı: “Trabzon İstihbarat Şube haberi aldıktan sonra İstihbarat Daire Başkanı’na bildirmiş ama İstanbul Emniyet’e bildirmemiş. İstihbarat Daire Başkanlığı bu eksikliği gördüğünde İstanbul Emniyet’e bildirebilirdi fakat o da bildirmemiş.”
“Sansasyonel Eylem Neyi Kapsar?”
Mahkeme heyetinin sorularının ardından Dink Ailesi avukatlarından Av. Hakan Bakırcıoğlu ile Av. Bahri Belen’in sorularına geçildi:
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Yasin Hayal’in Dink’e yönelik ‘ses getirici eylem’ hazırlığında olduğu yönündeki yazı İstihbarat Şube Müdürü tarafından size aktarılmalı mıydı?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Teknik olarak gelmez ama Şube Müdürü’nün takdiri ile iletilir.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Müfettişlere verdiğiniz ifade de, ‘Yazı benimle ve İl Emniyet’le paylaşılmalıydı demişsiniz.”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Evet bu benim düşüncem.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Müfettişlere, ‘Hrant Dink’in mahkemelere gidip gelişinde biz koruma vermiştik. Mahkemelere gelen gidenler takip edilirdi. Dink hedef olarak değil sansasyonel durumlarda ilgi alanımıza girmekteydi’ demişsiniz. Neden sansasyonel olarak ilgi alanınızdaydı Dink?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Mahkemelerde yumurta, slogan atma, taşlama gibi bir şey olabilir kastıyla söyledim. Yani duruşmalarda olabilecek olayların önüne geçmek için alınmış bir tedbirdi.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Sansasyonel eylem neyi kapsar?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Bilemem ama şahsa hakaret olabilir, yumurta atılır bunun gibi.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Öldürülmesi de sansasyonel eylemin içine girer mi?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Evet öldürülmesi büyük bir sansasyon.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Dink’e eylem yapacak kişilere ilişkin bir operasyon yapılması için Ahmet İlhan Güler’e talimat verdiniz mi?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Benim talimatımın adli bir yanı yoktur. Herhangi hareket kabiliyetim yok o konuda. Şube Müdürü benim söyleyeceklerimi emir telakki etmez. Türkiye’nin o dönem içinde bulunduğu dönem göz önünde bulundurulduğunda Dink’in öldürülmesi sansasyon için yapılmıştır.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Mekansal koruma tedbiri ve Agos’u arayarak telefonla ölüm tehdidinde bulunan kişiler konusunda bilgi sahibi miydiniz?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Değildim.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Dink’e somut bir tehdit olup olmadığıyla ilgili müdürlerden bilgi talebinde bulundunuz mu?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Hayır. Sadece mahkemeler ve duruşmalarda alınacak tedbirler ve bunların koordinasyonunda bilgi sahibiydim. Tehdit edilmesiyle ilgili bilgi ulaşmadı bana.”
Av. Bahri Belen: “Hrant Dink’in yargılandığı duruşmalar sırasındaki müdahalelerden ve saldırılardan bilginiz olduğunu söylediniz.”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Bununla ilgili şubeler arasında bilgi alışverişi olur.”
Av. Bahri Belen: “İl İdaresi Kanunu’na göre haftalık olarak Valilik’te gerçekleşen güvenlik toplantılarında bu tür sansasyonel olay ve güvenlikle ilgili konular konuşulur. Ama Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen yazıdan bilginiz olmadığını söylüyorsunuz. İstanbul İstihbarat Dairesi’nin böyle önemli istihbari bilgi konusunda eksiklik ya da sorumluluğu var mı?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Ben bunu değerlendiremem.”
Av. Bahri Belen: “Siz bilmezseniz kim bilecek? Haber vermesi gerekmez miydi?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Haber verseydi iyi olurdu.”
Av. Bahri Belen: “Emniyet Müdürü’nün Valilik’teki toplantıda ileteceği bilgilerin ancak sizin kanalınızdan gideceğini söylediniz. İstihbarat Şube Müdürü’nün bunu size bildirmesi gerekmez miydi?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Teknik açıdan değil yazıların hiyerarşisi gereği benim önümden geçmez onun takdirine kalmış. Her gün yüzlerce olay oluyor bir de İstanbul burası böyle bilgilerin sayısı çok. Bilgilerin devamı gelseydi olayın vahameti yükselirdi tek bir yazıdan bu vahamet anlaşılmazdı. Can güvenliğine yönelik eylemle protesto bir tutulamaz bunun için daha fazla bilgi lazım.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Dink’e yönelik ‘ses getirici eylem’ konulu istihbarat notu tedbir alınması için yetmez miydi?”
Tanık Şammaz Demirtaş: “Gerekirdi. Eğer böyle bir bilgiyi almış olsaydım kayıtsız kalmak mümkün olmazdı. Konuyla ilgili koruma tedbiri alacak mekanizmaların harekete geçirilmesi gerekirdi.”
Okan Şimşek’in avukatı da Demirtaş’a, “İstanbul Emniyet Müdürü ve Müdür Yardımcısı protokol görevi mi yapar?” sorusunu yöneltti. Demirtaş bu soruyu “Bu kişilerin yalnızca protokol görevi vardır” diye yanıtladı.
Tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer, Demirtaş’a, “Emniyet müdürünün ya da istihbarattan sorumlu müdür yardımcısının denetleme yetkisi yok mu?” sorusunu yöneltti. Demirtaş, “Somut bilgi olur ve biri bana talimat verirse denetlerim,” dedi. Yılmazer, “Söyleyeceklerim şube müdürünce emir telakki etmez’ dediniz. İstihbarat şube müdürüne emir veremeyecek pozisyonda mı görev yaptınız?” diye sordu. Demirtaş, “Benden emir alamaz yönetmelikte bellidir bu,” dedi. Yılmazer bunun üzerine, “Bunlar ibretlik ifadeler. Kayıtlara geçmesi çok önemli benim için,” dedi.
Cinayet işlendiği dönem İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan tutuksuz sanık Ahmet İlhan Güler, Demirtaş’a, “Cinayet yazıdan 11 ay sonra gerçekleşiyor ve öldürüleceğine dair bilgi yok. Teknik takip olduğu açık olan bir durum var. Böyle bir yazı söz konusuyken sadece telefon üzerinden mi konuşulur?” sorusunu yöneltti. Tanık Demirtaş şöyle yanıtladı: “Bilgilerin İstanbul’a aktarılması gerekirdi. Bir tek yazı ile yetinilmemeli ve ilgili birimlere dağıtımı yapılmalıydı.” Güler, “Bir kişi korunacaksa koruyun diye yazı yazılmaz mı? Yazmak yerine anlam çıkarılmasını mı beklersiniz?” diye sordu. Demirtaş, “Öldürüleceğine ait bilgi varsa açık şekilde belirtilmesi ve korumaya alınması için ilgili yerlere yazılması gerekirdi.”
“Bilgilerin Basına Emniyet Tarafından Sızdırıldığı Düşünüldü”
Tanık Şammaz Demirtaş’ın dinlenmesinin ardından duruşmaya 13:00’da 1 saatlik ara verildi. 14:07’de başlayan duruşmada dönemin Terörle Mücadeleden Sorumlu il Emniyet Müdür Yardımcısı Tanık Hakan Aydın Türkeli’nin dinlenmesine geçildi.
Cinayetin işlendiği yılın Haziran ayında terfi ettiğini söyleyen Türkeli, cinayetten sonra failin kimlik bilgilerini bulamadıkları için olay anına ilişkin görüntüleri basına servis ettiklerini anlattı. Failin yakalama tahkikatını TEM’in yaptığını söyleyen Türkeli şöyle devam etti: “Ogün Samast yakalandıktan sonra, çevresindekiler kim diye bakınca Yasin Hayal ortaya çıktı. Yasin Hayal ile çevresindekiler toplanıp İstanbul’a getirildi. Yasin’in ön mülakatında ‘Elazığlı Erhan’ ismi geçti. Ön mülakata ben de dinleyici olarak katıldım. Elazığlı Erhan konusu geçince TEM Şubesi’ne soruldu. Açık kimliği bilinmezken Erhan yakalanıp paket halinde bize getirildi. Erhan mülakatında kendisinin Trabzon İstihbarat Elemanı olduğunu söyledi, Dink konusunu bize geniş bir şekilde anlattı, bunları Trabzon’a da bildirdiğini kendisinin azmettirici olmadığına yönelik beyanda bulundu. Benim anladığım kadarıyla Erhan’ın sahiplenilmemesinden ve yakalanmasından dolayı bir kırgınlığı vardı Trabzon İstihbarat’a. Mülakattan sonra Erhan’ın yalan söylediği kanaati oluştu bizde. Trabzon’daki McDonalds olayında Yasin’e bombayı veren, kanlı pantolonu saklayan, hedef gösteren Erhan’dı. ‘Yasin, Erhan’ın sözünden çıkmaz’ gibi bilgiler geliyordu çevresinden. Suça karışan bir adam istihbarat elemanı olamaz diye düşündük. Yasin, Dink’i çok bilmiyor ama Türkçü, ulusalcı, dini hassasiyetleri yüksek bu konuda bir şartlanmışlığı var. Sanki Dink’in söylediklerinin Türk milletine zarar verdiğini düşünen bir kafa yapısına sahip. Erhan’ın oda arkadaşı Tuncay Uzundal, Dink’in fotoğraflarını Erhan’ın çıkarıp Yasin’e verdiğini, ‘ileride çok büyük adam olacağız’ dediğini söyledi. Tuncay, ‘Erhan’la Yasin’in enteresan bir ilişkisi vardı, onun kanatları altında gibiydi. Duygusal anlamda seviyordu yani’ demişti. Bunun üzerine Erhan’ın üzerine yoğunlaştık. Tuncel sözlü ifadesinde her şeyi açıkça anlatıyordu ama yazılı ifadeye geçildiğinde susma hakkını kullandı. Biz de anlattıklarının hepsini döküp imzalayıp kapalı zarfla savcılığa gönderdik.”
Türkeli, Tuncel’in tutuklanmasının ardından “Büyük abi tutuklandı” gibi ifadelerin yazıldığını hatırlatarak, “Önce başka tetikçi olduğunu ardından değiştiğini sonradan öğrendik. Araştırmamız için HTS kayıtları hiçbir zaman bizim kullanımımıza sunulmadı. Sonra garip garip şeyler olmaya başladı. Basında o bilgiler çıktıktan sonra sanki İstihbarat Daire Başkanlığı ile İstanbul Emniyeti’nin bir husumet varmış, Daire Başkanı Emniyet’in altını oyuyormuş gibi bir hava oluşturuldu. Basına sızdırılmasının ardından bunu İstanbul Emniyeti’nin yaptığı düşünüldü ve sonrasında bu istihbari bilgiler bize kapandı. Basında çıkan haberlerden sonra hakkımızda idari ve adli soruşturma açıldı. Takipsizlik kararı çıktı. Daha sonraki yıllarda müfettişlik de yaptım,” diye konuştu.
Türkeli beyanlarını şöyle sürdürdü: “Benim çalıştığım zamandaki TEM ile sonra soruşturmayı yapan arasında çok fark vardı. TEM istihbarat şube haline gelmişti. Biz sadece tahkikat yapardık. İstihbarat çalışamaz hale gelince teknik çalışma imkânımız kalktı. Hiçbir bilgi alamıyorduk. Erhan yakalandıktan sonra birtakım dinleme kararları aldık ama bir şey çıkmadı. Sonra ulusalcı grupların bağlantılarını gösteren bir şema çıktı. Şemada çok zayıf bağlantılar vardı, mesela aynı benzin istasyonundan görüşme yapılmış. ‘Bu kadar zayıf bağlantı olur mu?’ dedik. Bu şemada da Muzaffer Tekinler vardı. Ben aynı şemanın Danıştay’la irtibatlananı gördüm. Aynı zayıf şema Dink için de vardı. Nereden geldi dediğimizde İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan geldi dendi. Bana ‘yukarıdan’ dediler ama ben böyle algılıyordum. Trabzon Emniyeti’ne güvenmediğimiz için İstanbul’dan ekip oluşturup Trabzon’a yolladık. İstanbul polisinin kendi bölgeleriyle ilgili çalışma yapılmasından Trabzon Jandarma hoşlanmadı. Biz elde ettiğimiz tüm bulguları evrağa koyduk ama çok da hoş olmadı. Çünkü birileri bazı şeylerin, mesela bu elemanın evrakta olmasını istemiyor gibiydi ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü bu kişilerin ayağını kaydırmaya çalışıyormuş gibi algı yarattılar.”
Duruşma savcısı Mehmet Yeşilkaya, Türkeli’ye, “Tutuklu sanık Ramazan Akyürek’in, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın kendisini arayarak, Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen ve Yasin Hayal tarafından ‘ses getirici eylem’ yapılacağı yönündeki yazının imhasını istediği yönünde iddiası var. Böyle bir şeye şahit oldun mu?” diye sordu. Türkeli, “Hayır,” diye yanıt verdi.
Tutuksuz sanıklardan Okan Şimşek’in avukatı da Türkeli’ye, “Yasin Hayal’in eniştesi olan Coşkun İğci’nin Trabzon Jandarma’nın haber elemanı olduğunu biliyor musunuz?” sorusunu yöneltti. Türkeli, “Evet. Jandarmadan istihbarat aldığını kendisi söylüyordu ama resmi belge görmedim,” dedi.
Türkeli’nin ardından söz alan Ali Fuat Yılmazer, Çarşamba ve Perşembe günkü duruşmalardan vareste tutulmak istediğini söyledi. Mahkeme Yılmazer ve Akyürek’in 19-20 Aralık günündeki duruşmalara SEGBİS ile katılmalarına karar vererek 16:45’te duruşmayı bitirdi.
İkinci Gün / 19 Aralık 2018
Duruşma saat 10:42’de başladı. Tutuklu sanıklar duruşmaya bulundukları cezaevlerinden SEGBİS aracılığıyla katıldılar. Ev hapsinde tutulan Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz ile dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi Müdürlerinden Ahmet İlhan Güler, Erhan Tuncel‘in de aralarında bulunduğu tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları duruşmada hazır bulundu. Dink cinayeti yaşandığı dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Selim Kutkan‘ın tanık olarak dinlendiği duruşmayı Hrant’ın Arkadaşları ve çeşitli kurumlarda çalışan basın mensupları da izledi.
Halen Emniyet Başmüfettişi olarak görev yapan Selim Kutkan, 2005-2008 yılları arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Müdürü olarak görev yaptığını ve Dink cinayeti soruşturmasının başında olduğunu söyledi. Dink’e dönük tehditlerden ve istihbarat raporlarından haberdar olmadığını öne süren Kutkan, cinayetten sonra yürütülen soruşturmayla ilgili süreci anlattı: “Cinayeti duyar duymaz olay yerine gittim. Bütün birimler oraya yönlendirildi. Biz gittiğimizde ilçe emniyet görevlileri olay yerindeydi, gerekli tedbirler alınmıştı. Emniyet müdür vekiliyle bir değerlendirme yaptık. Henüz nedenini bilmemekle birlikte bu olaya bizim şube tarafından bakılması ve bizim değerlendirmemiz gerektiği, ilgilendirmediği noktada diğer birimlere aktarılması kararı alındı. Tüm kamera kayıtlarının ve olayı gören görgü tanıklarının toplanmasını emrettim. Agos etrafında çok büyük kalabalık vardı. Saray Kumaşçılık adlı bir iş yerinde Ogün Samast’ın görüntülerinin oduğunu söylediler. Arkadaşlar bana kaçış anını gösterdi. Arkadaşlardan, bu görüntülerin bulunduğu bilgisayarın komple hard diskini götürmelerini istedim. Basın da ilgi gösteriyordu önüne geçmeye çalıştım. Bu arada olay yerinde inceleme yaparken dönemin valisi Muammer Güler beni aradı. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah yurt dışında olduğu için telefonla arayarak sürekli bilgi alıyordu. Güler olayla ilgili bilgileri sordu. Ben de aldığım bilgileri aktardım ve kamera kayıtlarından bahsettim. Güler, Bakanların geldiğini ve acele valiliğe gitmemi istedi. Valiliğe gittiğimde İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Başsavcı, Ordu Komutanı, MİT Bölge Başkanı, Emniyet, İstihbarat ve Terör Daire Başkanları hazır bulunuyordu. Ben elimizdeki verileri söyledim. Kamera kayıtları olduğunu ve buradan sonuca gidebileceğimizi, şahsı yakalayabileceğimizi söyledim. Bakanlar basına bilgi verdi sonra emniyete geçildi. Cerrah yurt dışından döndü, havaalanında karşıladım. Kısaca olayı değerlendirdik. Olay mahalline gittik, olayın oluşu, vurulduğu nokta, kaçış güzergâhını gösterdim. Daha sonra emniyete döndük. Valilikteki devlet erkânı emniyete gelmişti ve toplantı emniyette devam ediyordu. Ben buradaki toplantıya katılmadım, şubeye gittim. Tanık ifadelerini ve kamer kayıtları inceledik. Ertesi gün öğlene kadar İstihbarat Şubesi şahsın kimliğini tespit edemedi. Daha sonra toplantı yapıldı ve görüntüleri basınla paylaşılması kararı verildi. İhbar hattı kuruldu. Valimiz tarafından basına açıklama yapılarak kamuoyuna duyuruldu. Birkaç saat içinde Trabzon’dan bir bilgi geldi ve Ogün Samast’ın babası Ogün’ün kimliğini beyan etti. Soruşturma Ogün üzerinden devam etti. Akrabalarına operasyon yapıldı. Bir önceki gün kaldığı yere ve çeşitli adreslere operasyon yapıldı. Otogar istasyon ve il dışı çıkış yerleri kontrol edildi. Akşam saatlerinde otogar ekiplerinden biri ‘Ogün Bey’ isimli birinin bilet aldığını söyledi. Otobüs Samsun’a gidiyordu. İstihbarat Müdürü Samsun İstihbarat Müdürü’yle görüştü. Jandarma bölgesiymiş. Gerekli tertibatı almışlar ve yakalandı. Ogün Samast ertesi sabah özel uçakla İstanbul’a getirildi. Yaşı küçüktü. Savcı çocuk şubesiyle soruşturma yürüttü. Kamera kayıtları ve savcı nezaretinde ifade alındı. Ogün Samast gelmeden bir gün önce bakanlar yakından takip ediyordu. Başsavcı vekili ve iki özel yetkili savcı görevlendirildi. Her gün bizimle beraber şubemizde çalıştılar. Beraber değerlendirdik.”
“Erhan Tuncel’in Kendini Deşifre Etmesi Dikkatimi Çekti”
“Özenle takip ettik. Ogün’den sonra Yasin Hayal ve arkadaşlarına ulaşıldı. Olaya dair detaylı bilgisi ve olayın yönlendiricisi olduğu yönünde ifadeler olan ‘Elazığlı Erhan’a ulaşıldı. Gece geç saatte Trabzon Emniyet’e yazdık. ‘Elazığlı Erhan’ı tespit edin’ dedik. Sabah saatlerinde Erhan Tuncel bize gönderilmişti. Sonrasında mülakata başladıklarında kendisinin istihbarat elemanı olduğunu beyan etti. Arkadaşlar mülakata ara verip bana geldiler. Ben de bu saatten sonra benim bilgim olmadan kimse görüşmeyecek dedim. Şahsı Emniyet Müdür Yardımcısı’nın odasına çıkarttık. Orada dinledik. Ahmet İlhan Güler, Hakan Aydın Türkeli, Sağ Örgütler ve TEM Büro Amiri vardı odada. Şahsı dinlemeye başladık. Ben de geçmişte istihbaratçılık yapmıştım. İstihbarat elemanın kendisini istihbarat elemanı olarak tanıtması dikkatimi çekti. Genel kurala göre elemanın kendini deşifre etmemesi gerekir. Ben elemanım dediğinde normal olmayan bir durum vardır. İstihbarat elemanının bir suça karıştıktan sonra eleman yapıldığını iddia etmesi de yönergelere uygun değildi. Yöntem olarak istihbarat elemanı gizliliği çok önemlidir. Bu elemanı sadece görevli tanır itinayla yapılır. Şubeye gelip gitmez. Güvenliği esastır. Ama verdiği bilgilere bakıldığında şahıs tüm Trabzon Emniyeti, MİT’i ve jandarmayı tanıyordu. Böyle birinin elemanlığı zaten sorgulanır durumdaydı. Konuyu Emniyet Müdürü Cerrah’la paylaştık. Trabzon İstihbarat Şubesi’yle koordine kuruldu. Ne olduğu soruldu. Cerrah, Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay’ı aradı ve ‘Bu gerçek midir?’ diye sordu. Birkaç gün herhangi bir bilgi gelmedi. Yanıt alamadık. Sonra yeniden sorduk. Konu valiyle paylaşıldı. İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’yla da paylaşıldı. Bilgi gelmediği. Bakan Aksu İstihbarat Daire Başkanlığı’na talimat verdi. Diğer taraftan şahıs ifadesinde, ‘Ben bu konuda düzenli bilgiler verdim. Bu işin içinde olduğumu biliyorlardı. Her türlü bilgiyi verdim’ dedi. Bunu teyit etmeye çalıştık. Daire Başkanı, Bakan talimatıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne geldi. Akyürek’le görüşüleceğini benim de olmamı istedi. Cerrah, Türkeli, Akyürek ve ben bir araya geldik. Erhan Tuncel’in anlattıklarından bahsettik. Akyürek, ‘Bu şahıs elemanlıktan çıkartılmış ancak bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Yapabiliyorsanız siz eleman yapın’ dedi. Ben toplantıdan ayrıldım. Ne demek istediğini anlamadım. Sonra Erhan Tuncel’in anlattıklarını savcılara detaylıca anlattım. İfade aşamalarına geldiğinde avukatıyla görüştü Erhan. Görüşme sonrasında ifade vermeyeceğini, susma hakkını kullanacağını söyledi. İddianın vahametini göz önünde bulundurularak savcılara durumu anlattık. Tutanak tutulmasına karar verildi ve bize beyan ettiklerini tutanak altına aldık. Kapalı bir zarf içinde savcılığa gönderdik. İlk mülakatta Hakan Aydın Türkeli, Ahmet İlhan Güler vardı. Savcılara da anlattık. Savcılar Erhan Tuncel’i dinlemek istedi. Tuncel savcılara da anlattı birebir. Savcılar da duydu anlattıklarını. Ortaya çıkartacağız durumu dediler. Normalde ifade vermek istiyordu Tuncel. Ama avukatıyla görüştükten sonra susma hakkını kulandı. Mevcut durumu değerlendirdiğimizde olayın Trabzon’da planlandığını buradan erişimin zor olacağını düşündük ve Trabzon’a ekip gönderdik. Ekip TEM Şube’yle beraber çalıştı. Jandarmayla çalışırken jandarma müdahale etti. ‘Çalışamazsınız’ dediler. Savcılığın yazılı emrini gönderdik. ‘Trabzon’dan İstihbarat Şube Müdürü ve ilgili görevlisi kimse o gelsin’ dediler.”
Olay yerini gören kameralardan Dink’in failini bulmaya çalıştıkları sırada Erhan Tuncel’in Trabzon Emniyeti’nde olduğunu aktaran Kutkan şöyle devam etti: “Tuncel ifadesinde ‘Ben gece Trabzon’a getirildim sabaha kadar Trabzon Emniyeti’nde tutuldum’ dedi. Biz sabaha kadar fail yakalamaya çalışıyorduk. Bu işte gerçekten bir elemanlık var mı yok mu bunu anlamaya çalışıyorduk.”
“Akbank Kayıtlarını Kim Aldıysa Ortaya Çıkartılmalıdır”
Dink Ailesi avukatları beyanlarını tamamlayan Kutkan’a sorularını yöneltti:
Av. Bahri Belen: “Başka görüntülerin olabileceği hard diskler konusunda bilginiz olmadı mı?”
Tanık Selim Kutkan: “Çevreden bütün kameraları toplayın dedim. Akbank’ın kayıtlarını olayın ertesi günü alabildik. Olay anında değil ama sonrasında Akbank kayıtlarını izledim. Bizdeki sistem şudur, teknik büro tek tek incelerler, şüpheli durumları not ederler ilgili birim amirleri. Saatlerce izleyemem kamera kayıtlarını. Görüntüleri Başbakanlık ve savcılık talimatlarıyla Dink avukatlarıyla beraber izledik.”
Av. Bahri Belen: “Dink cinayetinin gerçekleştiği günün öğleden öncesine ait Akbank Pangaltı Şubesi’nin kamera kayıtları kayıp. Akbank Şube Müdürü, görüntüleri iki İstihbarat Şubesi Polisi’ne verdiğine dair ifade vermişti. 19 Ocak 2007 gününün öğleden öncesine ait görüntülerin daha sonra tahrip edildiği tespit edildi. Akbank görüntü kameralarında bir eksiklik hissettiniz mi?”
Tanık Selim Kutkan: “Ben sonradan öğrendim, saat 12:00’dan sonrasını almışlar. Savcılık bizim tarafımızdan birileri tarafından da alındığını sordu bana. Savcılıkta öğrendim. Her olayda görüntüleri Terör Şubesi toplar ve daha sonra İstihbarat Şubesi’ne görüntülerin kopyasını gönderir. İstihbarat Şubesi görevlilerinin görüntü toplamaları normal değil. Akbank kayıtlarını kim aldıysa ortaya çıkartılmalıdır. Davanın geldiği nokta açısından kayıtları alanların kim olduğu önemlidir. Biz o dönem Akbank’ın iç kamera kayıtlarını da aldık kimin aldığını tespit edebilmek için. Ancak kayıtlar yok. Olaydan sonra görüntüler ortadan kalkmış.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Ermeni Konferansı nedeniyle oluşan gerginlikler ve sonrasında Dink’le ilgili ihbarın geldiğine dair bilgi geldi mi?
Tanık Selim Kutkan: “Ben TEM’deyken elimizde iş yoksa toplumsal olaylara giderdik, orada bulunurduk. Ermeni Konferansı’nda da oradaydık. Geçmişte Dink’le ilgili herhangi bir tehdit veya benzeri bir yazı bize ulaşmadı. Her olayda arşiv incelemesi yaparız. Dink öldürüldükten sonra TEM Şubesi olarak arşivi inceledik. Ancak Dink’e dair bir bilgi yoktu. Biz sadece TEM Şubesi’nin arşivlerinde inceleme yapabildik. Bize hiçbir şekilde eylem yapılacağına dair bir bilgi olmadığını söylediler. Bu konuda bilgi veren de olmadı. Dink’le ilgili hiçbir bilgi bizimle paylaşılmadı. İstihbarat Şubesi’nin doğal olarak elindeki bilgiyi paylaşması gerekirdi.”
Av. Hakan Bakırcıoğlu: “Cinayet öncesinden size şifahi olarak aktarıldı mı?”
Tanık Selim Kutkan: “Hayır. Bize İstihbarat’tan baz istasyon kayıtları da gelmedi. Cinayet öncesinde Dink’le ilgili bir bilgi yoktu.”
Duruşmaya 13:45’ten 14:30’a kadar ara verildi. Verilen aranın akabinde duruşma 14:54’te tanık Galip Taşkın‘ın beyanlarıyla devam etti.
Yalan Tanıklıktan 1 Ay Hapis Cezası Verilen Gökhan Arslan Yeniden Dinlendi
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Galip Taşkın, cinayetin ardından BİMER’e yazı yazarak olaya ilişkin bilgisini paylaşmıştı. Taşkın, “Yazmış olduğum yazı 2007-2008’deydi sanırım. Daha önce yemek yemiş olduğumuz bir yerde Trabzon Jandarma İstihbarat görevlileri Okan Şimşek ile Veysel Şahin’i cinayeti işleyen kişilerle aynı masada görmeme ilişkindi yazı. Okan ve Veysel’i simaen tanıyordum. İş yerine gelip giden arkadaşlardı. Bunları istihbarat elemanı olarak biliyorum.” dedi. Mahkeme başkanı Şimşek araya girerek, “İstihbarat elemanı söyler mi istihbaratçı olduğunu?” diye sordu. Tanık Galip Taşkın, “Bunların istihbarat olduğunu bilmeyen yoktu hakim bey Trabzon’da. Veysel ve Okan’dı bunlar. Biri başçavuş biri uzman çavuştu. 2005-2006’da ağabeyimle işlettiğim inşaat firmasına geliyorlardı. Yazdığım yazıda cinayetten önce Maçka-Trabzon yolu üzerinde et-köfte yapan bir lokantada Veysel ve Okan ile birlikte Dink cinayetine karışan çocukları yemek yerken gördüm. Bağlantıları varsa devlet bunu araştırsın yazdım. Bir masada 2-3 kişi ile oturuyorlardı. Yemek yedikleri kişileri Ogün Samast, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’e benzettim. İsim olarak tanımıyorum televizyon ve gazetede gördüğüm kişilerdi bu üçü.” diye yanıtladı. Aradan geçen zaman sebebiyle pek çok şeyi hatırlamadığını ifade eden Taşkın, “Kimse benim yazdıklarımdan zan altında kalsın istemem benim dediğim devlet bunu araştırsın şeklindeydi,” dedi.
Daha sonra geçtiğimiz celselerde yalan tanıklık yaptığı için eski mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan tarafından tazyik hapsi verilen Trabzon İl Jandarma Terör TİM Komutanı Gökhan Arslan yeniden dinlendi. Arslan duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Cinayetten önce Dink’e yönelik eylem olabileceği yönündeki bilgiyi alan jandarma istihbarat görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin’in bilgilendirmesinin ardından komutanları Metin Yıldız’ın her sabah yapılan istihbarat değerlendirme toplantısında durumu Ali Öz’e aktardığı biliniyor. Gökhan Arslan da o toplantıya katılan komutanlardan biri. Ancak Arslan o toplantıya kendisinin katılmadığını, unsur komutanı Hüseyin Yılmaz’ın katıldığını ileri sürdü. “O toplantıya benim unsur komutanım katılmıştı. Benim bu olaydan haberim yok. Ben varken konuşulmadı ben çıktıktan sonra konuşulmuş olabilir. İhbar asayişlik olaydı terör ilgilenmiyor,” dedi. Dink Ailesi avukatlarından Av. Hakan Bakırcıoğlu, “Gökhan Arslan TEM Kısım Amiri, ASAF, BÖF ona bağlı. Bu alanlarda çalışanlar kısım amiri olarak ona bilgi vermek durumunda. Geçen celse bu sebeplerle disiplin cezası uygulanmıştı bugün aynı şeyi yapıyor yeniden tedbir uygulanmasını talep ediyoruz,” dedi. Mahkeme bu talebi reddetti.
Arslan’ın ardından 2005-2007 arasında Trabzon Jandarmasında Asayiş Şube Müdürü olarak görev yapmış olan Ali Oğuz Çağlar tanık olarak dinlendi. Çağlar, Dink cinayetinden önce İstihbarat değerlendirme toplantısında İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız’ın haber elamanından Dink’in öldürüleceğiyle ilgili olarak aldığı haberi İl Jandarma Komutanı’na gayet açıklıkla anlattığını söyledi: “İstihbarat değerlendirme toplantısında İstihbarat Şube Müdürümüz Metin Yıldız haber elemanından almış olduğu Dink’in öldürüleceği ile alakalı haberi İl Jandarma Komutanı Ali Öz’e bildirdi. Konu arz edildikten sonra Ali Öz, ‘Başka konu var mı?’ diye sordu. Biz de şaşkınlıkla birbirimize bakıp olmadığını söyledik sonra kaçakçılık ile ilgili brifing toplantısına geçildi. Alınan istihbarat Ali Öz’e söylendikten sonra bir daha hiç konusu olmadı biz bu duruma şaşırmıştık. Nasıl böyle bir haberi umursamaz diye düşündüm. Hatta ben toplantıda olan diğer arkadaşlara, yarın öbür gün tahkikat yapılırsa tüm her şeyi Alay Komutanımıza söylediğimizi söyleyeceğim siz de söyleyin dediğimde beni sonraki hiçbir brifinge almadı Ali Öz.”
Duruşma 16:40’da sona erdi.
Üçüncü Gün / 20 Aralık 2018
Duruşma 10:20’de başladı. Tutuklu sanıkların SEGBİS ile bağlandığı duruşmada, ev hapsindeki Ali Öz ile dönemin Trabzon Jandarma görevlileri Okan Şimşek ve Metin Yıldız’ın da aralarında bulunduğu 10 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Hrant’ın Arkadaşları ve basın mensupları da duruşmayı izleyenler arasındaydı. Duruşmada önceki gün tanık olarak dinlenen dönemin Trabzon Jandarma Asayiş Şube Müdürü Ali Oğuz Çağlar’ın sorgusuna devam edildi.
Dink Ailesi avukatlarından Av. Hakan Bakırcıoğlu, Çağlar’a Dink cinayetini nasıl ve ne zaman öğrendiğini sordu. Çağlar, cinayetin olduğu akşam evinde televizyon izlerken gördüğünü söyledi. Çağlar bu soru dışında Bakırcıoğlu’nun tüm sorularına “Bilmiyorum, hatırlamıyorum,” diye yanıt verdi.
Tutuksuz sanıklardan dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz de, Çağlar’a Coşkun İğci’ye “haber elemanı” demesinin sebebini sordu. Çağlar, Yasin Hayal’in Dink’i öldüreceği yönündeki bilgiyi Coşkun İğci’nin jandarma görevlileri Veysel Şahin ve Okan Şimşek’e verdiğini hatırlatarak, “Bu bilgiyi İstihbarat Değerlendirme Toplantısı’nda size aktaran Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız arz ederken ‘Haber elemanımız Coşkun İğci’ diye arz etti. Buradan dolayı biliyorum.” yanıtını verdi. Çağlar da Öz’e, “Toplantıda size bilgi verilmesine rağmen neden hiçbir şey söylemeyip toplantıyı bitirdiniz?” diye sordu. Öz, “Daha sonra görüşürüz deyip kalkmışım çünkü başka işlerimiz de vardı toplantıyı hangi konuyla ilgili bitirdiğimi hatırlamıyorum ama mutlaka bir şey vardır,” cevabını verdi. Ali Öz, Çağlar’a, “Cinayetten sonra ihbar telefonu ile cinayeti işleyenin Ogün Samast olduğu bildirilmiş. Asayiş Şube Müdürü olarak bundan haberin var mı?” diye sordu. Çağlar şöyle yanıtladı: “Sayın hakim, Komutan Öz bizi tüm görevlerden pasifize etti odamızdan çıkamıyorduk hiçbir toplantıya katılamıyorduk dolayısıyla bu bilgiden haberdar olmamam normal. İhbar hattının başında nöbet tutan bir görevli başçavuş bekliyor. Önemli konularda doğrudan alay komutanını arayabiliyor doğrudan. Bu da önemli bir bilgi olduğu için doğrudan alay komutanını aramış olabilir. Normalde sıralı olarak bildirilir ama beni es geçip doğrudan alay komutanını aramış olabilir.”
“Gökhan Arslan Dink Cinayetiyle İlgili Toplantının Başından Sonuna Oradaydı”
Dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü olan tutuksuz sanık Metin Yıldız, Çağlar’a, “İl Jandarma’da herhangi bir kuruma dijital ya da fiziki gitmesi gereken yazıları gönderme yetkisi kime aittir?” diye sordu. Tanık Çağlar bu yetkinin yalnızca tek kişiye yani il jandarma komutanına ait olduğunu söyledi. Yıldız’ın, “Dink’in öldürüleceği yönündeki haber kayıt formunun yetkili yerlere gitmemesi benim suçum mu?” sorusuna Çağlar, “Yönetmelik açık; askerlik hiyerarşisinde kendi kendine göndermen mümkün değil.” dedi. Bu sırada Av. Hakan Bakırcıoğlu Metin Yıldız’a daha önce dinlendiği sırada yalan tanıklıktan tazyik cezası alan Gökhan Arslan’ın dünkü beyanlarda hiçbir şeyi hatırlamadığını anımsatarak, “Gökhan Arslan terör olayları kısım amiri miydi?” diye sordu. Yıldız da, “Evet doğrudur. İnsanın kendi emrindeki kısım amirlerini tanımaması mümkün değildir.” yanıtını verdi. Mahkeme başkanı araya girerek, “Aslan’ın bir rahatsızlığı var mı? Hiçbir şey hatırlamıyor” diye sordu. Yıldız, Aslan’ın hiçbir rahatsızlığı olmadığını belirterek, “Geçen de buna benzer şeyler söylediği için tazyik cezası aldı, ben de çok yadırgadım. Aslan, Dink cinayetinin konuşulduğu toplantıda başından sonuna oradaydı. İstihbarat değerlendirme toplantısını terk ettiğini söylüyor ama jandarma komutanı oradayken kimse toplantıyı terk edemez. Başından sonuna kadar kalınır komutan ayrılın diyene kadar ayrılamaz. Aslan o toplantıdaydı başından sonuna kadar. Dolayısıyla Dink’in öldürüleceği yönündeki bilgiye vakıftır böyle olayı hatırlamama ihtimali yok beyanları doğru değildir Gökhan Aslan’ın,” dedi.
Dönemin Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir de tanık olarak dinlendi. Yavuzdemir, Dink öldürüldüğü gün dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın evine davetli olduğunu ve cinayeti televizyonda gördüklerini söyledi. Yavuzdemir, cinayeti gören Reşat Altay’ın, “Bu cinayetin arkasında bir Trabzonlu olabilir” dediğini anlattı. Dink öldürüldükten sonra 27 Ocak’ta merkez valiliğine atandığını söyleyen Yavuzdemir, “Dink’in öldürüleceği yönündeki bilgiye dair ne sözlü ne de yazılı bir bilgi iletilmedi bana. Güvenlik ve istihbarat makamları bu konuda bir bilgi sahibi idiyse benimle paylaşmamışlardı. Bana neden bilgi verilmedi diye hesabını soramadan merkeze alındım. Hatta tutuklanmadan önce Ankara’da Ramazan Akyürek ile görüşmüştük bana niye bilgi vermediniz diye serzenişte bulundum kendisine. O da ‘keşke verseydik’ dedi,” diye konuştu. Yavuzdemir, Av. Hakan Bakırcıoğlu’nun sorusuna cevaben, günlük asayiş ve aylık güvenlik toplantılarında Dink cinayeti tasarısının konuşulmadığını söyledi. Yavuzer: “Eğer bana bilgi verilmiş olsaydı dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’e kişiye özel yazı yazardım o da önlem alırdı,” dedi.
Trabzon Emniyeti’nden Yasin Hayal’in İstanbul’daki ağabeyi Osman Hayal’in araştırılması için İstanbul Emniyet’e yazı gönderildiği dönemin masa amiri Volkan Altunbulak FETÖ suçlamasıyla tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS ile dinlendi. Altunbulak, aradan çok zaman geçtiği için hatırlamadığı gerekçesiyle birçok soruyu yanıtsız bıraktı. Altunbulak, Osman Hayal ile ilgili saha çalışması yaptıklarını ancak herhangi bir şey bulamadıklarını söyledi. Av. Hakan Bakırcıoğlu, “Trabzon’dan yazının gelmesinden aylar önce Yasin Hayal ile bir araştırma yapılmasını istemişsiniz, neden?” diye sordu. Altunbulak, Hayal’in McDonalds eyleminden sonra yaptığını söyledi. Bunun üzerine Av. Bakırcıoğlu, “Araştırmayı 19 Eylül 2005’te yapmışsınız ancak McDonalds eylemi 2004’teydi,” deyince Altunbulak hatırlamadığını söyledi. Duruşma savcısı da Altunbulak’a, yazıdan sonra Trabzon ile görüşüp görüşmediğini sordu. Trabzon ile görüştüğünü söyleyen Altunbulak, “Görüşmede Dink’e yönelik eylem planıyla ilgili ‘Yardımcı elemanlarımız var bilgi alıyoruz gelişme olursa ayrıntılı bilgi vereceğiz, yazacağız’ dediler” yanıtını verdi. Daha sonra duruşmaya SEGBİS ile katılan tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer, “Resmi yazıyla gelen talebe neden resmi yazıyla cevap vermediniz?” diye sordu. Altunbulak, “Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. Keşke yazılsaydı,” dedi.
Duruşmaya 11:50’den 13:00’a kadar ara verildi. 13:21’de tekrar başladı. Daha sonra duruşma savcısı ara mütalaasını vererek, tutulu sanıkların tutukluluklarının devamını istedi. Ercan Gün’ün avukatı İlkay Koyuncu, “Müvekkilim o dönem TGRT FOX TV’nin muhabiriydi. Bugün itibariyle FOX TV haber müdürüdür. Müvekkilim ‘Vatan toprağı kutsaldır kaderine terk edilemez’ haberi nedeniyle tutuklu. Suç tarihi Şubat 2007. Hangi örgüt? FETÖ. O tarihte örgütse bu örgüte kimler yardım etmiştir saymakla bitmez. FETÖ öyle bir yapı ki böyle küçük bir haberle jandarmayı itibarsızlaştırma algısı yaratmaya uğraşmaz 1 valizle 367 subay görevinden olmuştur. Müvekkilim üyelikten tutuklu. İstanbul Valisi örgüte yardım etmekten 3 sene ceza aldı.” dedi. Av. Koyuncu’nun savunma sırasında sesi yükselince mahkeme başkanı Şimşek, “Avukat bey gerilmeyin niye yükseliyorsunuz? Şahsımı geriyorsunuz,” diye araya girdi. Bunun üzerine avukat “Affedersiniz,” diyerek müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Ardından sanıkların taleplerine geçildi. Tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer, hiçbir talebi olmadığını ancak dördüncü gün görülecek duruşmadan vareste tutulmak istediğini söyledi. Tutuksuz sanık Erhan Tuncel dördüncü gün görülecek duruşmadan vareste tutulmak ve yurtdışı yasağının kalkmasını istedi. Tutuksuz sanık Niyazi Malkoç da “Yurtdışına çıkış yasağım kalktı ama çıkamıyorum,” dedi. Mahkeme başkanı Şimşek, “Biz kaldırdık yazı da yazdık bizim yapacak bir şeyimiz yok valiliğe gidip idare ile konuşacaksın,” dedi.
Tanıkların dinlenmesine devam edildi. Zamanın İstanbul Emniyeti İstihbarat C Şube görevlisi İbrahim Pala “FETÖ üyeliği” suçlamasıyla tutuklu olduğu cezaevinden SEGBİS ile bağlandı. Pala: “Yasin Hayal’in Hrant Dink’e eylem yapacağıyla ilgili Trabzon’dan gelen evrak bana da geldi. Evrak silsile yoluyla geldi. Hrant Dink’e yönelik eylemi gerçekleştirecek olan Yasin Hayal’in İstanbul’a gelip abisi Osman Hayal’de kalacağı bilgisi üzerine ilgili arkadaşları yönlendirdik. Araştırma yapıldı bulunamadı. Trabzon’a bilgi verildi. Daha sonra oradan haber beklendi. Osman Hayal tahkikat evrakı zamanında yazıldı. Şahıs bulunamadığı için Trabzon’dan ek bilgi gelmesi gerekirdi,” dedi.
Duruşma 16:47’de bitti.
Dördüncü Gün / 21 Aralık 2018
Duruşma 10:37’de başladı. Tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale, Yavuz Karakaya, Hamza Celepoğlu ve Ercan Gün’ün SEGBİS ile bağladığı duruşmada, ev hapsindeki Ali Öz ve 4 tutuksuz sanık hazır bulundu. 25. duruşma haftasının son gününde tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatlarının talepleri alındı.
Cinayetten önce Trabzon Emniyet Müdürü, cinayetin işlendiği dönem de Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı olan tutuklu sanık Ramazan Akyürek, Dink’in öldürülmesinin ardından dönemin İstanbul Emniyet Genel Müdürü Celalettin Cerrah’ın kendisini arayarak, 17 Şubat 2006’da Trabzon’dan İstanbul’a gönderilen ve Dink’e yönelik “ses getirici eylem” yapılacağını belirtilen belgeyi imha etmesini istediğini hatırlattı. Akyürek, Cerrah aradığı sırada yanında olan dönemin İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Vedat Yavuz, Personele Bakan Şube Müdürü Coşkun Çakar, Personele Bakan Şube Müdür Yardımcısı Aydın Patan ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in tanık olarak dinlenmelerini talep etti.
Tutuklu yargılanan gazeteci Ercan Gün de “Benden önce yayınlanmış bir haber sebebiyle yargılanıyorum. Bu haberle ilgili o dönem Jandarma Genel Komutanlığı’ndan dava açılmıştı ben oradan beraat etmiştim. Şimdi o davanın iddianamesine benzer bir iddianame ile tutuklu yargılanıyorum,” diyerek tahliye talebinde bulundu.
Dönemin İstanbul İl Jandarma Komutanlığı görevlisi Muharrem Demirkale de masum olduğunu ifade ederek tahliyesini istedi.
Dönemin İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Yavuz Karakaya, savcının tutukluluğun devamı yönündeki mütalaasını reddederek tahliyesini talep etti. Karakaya, “Sıradan bir astsubayım ben, cinayetle ilgim yok,” dedi.
Tutuklu sanıklardan eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ise, “Bugüne kadar kendimi savunmak için dilekçe vermedim, tahliye talep etmedim. Çünkü savunma yapmak için suç olur ortada ben suçlu değilim. Hukuksuz bir süreçtir. Tutuklu sanık değil, tutuksuz değil, tanık olarak bile ben bu cinayetin neresindeyim?” diye sordu.
Tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer de, dünkü duruşmada herhangi bir talebi olmadığını belirtmişti.
Ramazan Akyürek’in avukatı, Dink’i korumak için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün kılını bile kıpırdatmadığını savunarak, “Dink Ailesi avukatı Hakan beyin 2016 yılındaki taleplerinin ‘bilahare değerlendirilecek’ denilerek halen değerlendirilmediğini görünce biz şok olduk. Müşteki avukatlar ne talep ediyorsa biz de aynısını talep ediyoruz ve bu cinayetin aydınlatılmasını istiyoruz,” diyerek müvekkilinin tahliyesini istedi.
Tutuksuz sanıklardan Ali Öz ise ev hapsinin kaldırılmasını talep etti.
Tutuklu ve tutuksuz sanık avukatlarının taleplerinin ardından Dink Ailesi avukatlarından Av. Hakan Bakırcıoğlu taleplerini dilekçe ile mahkemeye sundu. Av. Bakırcıoğlu, cinayetin işlendiği dönemde İstanbul MİT Bölge Başkanı Ahmet Köksoy’un tanık olarak dinlenmesi yönündeki talebini yineledi. Ardından 11:50’den 14:30’a kadar duruşmaya ara verildi.
İki Jandarma Görevlisi Tahliye Edildi
Duruşmaya 15:42’de devam edildi. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti,
- Tutuklu yargılanan eski Astsubay Yavuz Karakaya ile eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu’nu tutuklulukta geçirdikleri süreyi gerekçe göstererek tahliye etti.
- Tutuksuz sanıklardan Ahmet Faruk Aydoğdu’nun yurtdışına çıkış yasağının kaldırılmasına karar veren mahkeme Ali Öz’ün ev hapsinin devamına hükmetti.
- Hakan Bakırcıoğlu’nun cinayetin işlendiği dönemde İstanbul MİT Bölge Başkanı olan Ahmet Köksoy’un tanık olarak dinlenmesi yönündeki talebinin reddine karar verdi.
- Akyürek’in tanık olarak dinlenmesini talep ettiği Coşkun Çakar’ın mahkemenin yakalamalı sanığı olduğu için reddine karar verdi.
- Önümüzdeki celse Özcan Özkan, Vedat Yavuz, Necmettin Emre ve Aydın Patan’ın tanık olarak dinlenmesine karar verdi. Duruşma 15.55’te sona erdi.
Bir sonraki duruşma 12, 13, 14 Mart 2019 günü saat 10.00’da görülecek.