Deniz Tekin – 11 Mayıs 2023
Mahkeme: Cizre 1. Asliye Ceza Mahkemesi
Esas No: 2022/1151
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 9 Ekim 2009 tarihinde yapılan protesto gösterilerine müdahale eden kolluk görevlilerinin kullandığı gaz fişeğinin, evlerinin balkonunda annesinin kucağında iken başına isabet sonucunda ağır yaralanan 18 aylık Mehmet Uytun, tedavi için kaldırıldığı Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde 10 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 19 Ekim 2009 tarihinde yaşamını yitirdi. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı, Uytun’un ölümüne neden olan gaz fişeğini kullandığı tespit edilen sanık jandarma uzman çavuş hakkında soruşturma izni talebinde bulunduğu Cizre Kaymakamlığı izin vermedi. Yaklaşık 11 süren hukuki mücadelenin ardından Cizre Kaymakamlığı’nın soruşturma izni vermesi üzerine, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, sanık Uzman Jandarma hakkında kendisine zimmetlenmiş tamburlu bomba atar ile dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde ateş ederek Mehmet Uytun’un ölümüne sebebiyet verdiği suçlamasıyla iddianame hazırladı. Cizre Asliye Ceza Mahkemesinde ilk duruşması 8 Şubat 2021’de görülen davada 7 Haziran 2021 kararını açıklayan mahkeme, Sanığı “taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıl hapis cezasına çarptırarak, daha sonra bu cezayı 18.200,00 TL adli para cezasına çevrilmesine karar verdi. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, katılan avukatlarının istinaf taleplerini yerinde görerek, eksik araştırma ve değerlendirme yapıldığı gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozma kararının ardından Cizre Asliye Ceza Mahkemesinde eksiklikleri gidermek üzere yeniden başlayan Mehmet Uytun Davası’nın 4’üncü duruşması 11 Mayıs 2023 günü görüldü.
Duruşma Öncesi
Davayı izlemek için Diyarbakır’dan yaklaşık 4 saat süren yolcuğun ardından Cizre ilçesine vardık. Adliyenin önünde ve girişinde nöbet tutan polisler dışında çevrede göze çarpan herhangi güvenlik önlemi yoktu. Adliyenin girişindeki güvenlik noktasındaki X-Ray cihazından geçtikten sonra giriş katta avukatlar için ayrılan baro odasında duruşmanın başlayacağı saati beklemeye başladık. Oturduktan kısa bir süre sonra Mehmet Uytun’un anne ve babası bulunduğumuz yere geldi. Mahkemenin kararlaştırdığı duruşma saati gelmesine rağmen, salonda herhangi bir mahkeme görevlisi yoktu. Kısa bir süre sonra katılan avukatını arayan mahkeme mübaşiri, mahkeme heyetinin geç geleceğini söyleyerek duruşmanın saat 14.30’da başlayacağı haberini verdi. Yaklaşık bir saat süren bekleyişin ardından saat 14.18’de duruşmanın başlayacağı haberini almamız üzerine, adliye binasının birinci katında bulunan duruşma salonunun önüne geldik. Salonun önünde duruşmayı izlemek için gelen ve polis olduğunu düşündüğüm 3 sivil giyimli kişi bulunuyordu. Hakim ve savcının olmadığı duruşma salonunda ise katip, duruşmaya katılanları ve celse arasında dava dosyasına gelen evrakları duruşma tutanağına geçirmekle meşguldü. Mahkeme salonunun önündeki banklarda yaklaşık 10 dakika bekledikten sonra duruşma salonuna alındık.
Duruşmaya Katılım
Duruşmaya katılan anne Kevzer Uytun ve baba Turan Uytun ile vekilleri İHD MYK üyesi ve Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Ercan Yılmaz ve Av. Yakup Güven duruşmada hazırdı. Sanık Hakan Alkan’ın hiçbir mazeret bildirmeden katılmadığı duruşmaya, müdafii ise talimat mahkemesi olan Ankara 68. Asliye Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS ile bağlandı. Ancak, SEGBİS ekranı küçük olduğu için sanık avukatı zorlukla görülüyordu. Hafıza Merkezi dışında, Mezopotamya Ajansı muhabiri ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Cizre Temsilciliği temsilcisi duruşmayı izledi. Salonunun önündeki banklarda bekleyen sivil polis olduğunu düşünülen kişiler ise duruşma salonuna girmedi.
Duruşmanın Seyri
Hakimin geç gelmesi nedeniyle duruşma kararlaştırılan saatten 27 dakika geç başladı. Hakim, katibin duruşma tutanağına geçirdiği bilgileri önündeki monitörden bakıp tek tek teyit ettikten sonra, katılan Uytun ailesine bakarak mübaşire “Tercümanlık için gelen var mı? Anne, Türkçe bilmiyor.” dedi. Hâkimin talimatı üzerine mübaşir, Adalet Komisyonu Başkanlığı’nın bilirkişi listesinde bulunan Kürtçe tercümanı çağırdı. Hakim, önceki celsede verilen esas hakkındaki mütalaadan bahsettikten sonra “Savcım basit taksir miydi?” diye sordu. Ancak savcının ne cevap verdiği anlaşılamadı. İddia makamı, sanığın “taksirle ölümüne neden olma” suçundan cezalandırılması yönündeki esas hakkındaki mütalaasını tekrar etti.
‘Çocuğum Annesinin Kollarında Öldürüldü’
Hakim, esas hakkındaki mütalaayı özetledikten sonra buna karşı beyanını sorduğu katılan Kevzer Uytun, tercüman aracılığıyla Kürtçe verdiği beyanda mütalaayı kabul etmediğini söyledi. Hakim, katılanın sözünü keserek beyanını tutanağa “Mütalaada aleyhe olan hususları kabul etmiyoruz, sanık hakkında kasten adam öldürme suçundan cezalandırılmasını talep ediyorum.” şeklinde geçirdi. Turan Uytun ise Türkçe verdiği beyanında mütalaayı kabul etmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu belirtti ve cezalandırılmasını istedi. Hakim, Uytun’un beyanında geçen “Hiçbir olay olmamasına rağmen çocuğum annesinin kollarında öldürüldü. Bu nasıl olur?” sözlerini tutanağa geçirmedi.
İhsas-ı Rey Olacağı Gerekçesiyle Görevsizlik Talebi Değerlendirilmedi
Ardından söz alan katılan vekili Av. Ercan Yılmaz, bu davada görevsizlik kararı vererek, dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi yönündeki taleplerinin bir önceki celsenin ara kararında değerlendirildiğini hatırlattı. Hakim, buna ilişkin karar vermesinin ihsas-ı rey olacağını söyleyerek, önceki duruşmanın ara kararına iyi bakıldığında bu talebinin reddedildiğinin anlaşılacağını söyleyerek, esasa ilişkin beyanda bulunduktan sonra bunu tekrar değerlendireceklerini belirtti. Av. Ercan Yılmaz, görevsizlik talebiyle ilgili değerlendirme yapmanın ihsas-ı rey olmayacağını vurgulaması üzerine, iddia makamının mütalaada görevsizliğe dair herhangi bir değerlendirme yapmadığını söyledi. Bunun üzerine Av. Yılmaz “Savcı değil, biz talepte bulunuyoruz.” cevabını verdi. Hakim ise “Görevsizlik talebine ret verirsem, siz de itiraz ederseniz.” dedi.
‘AYM’nin Nihat Kazanhan Kararı Bu Davada Emsal Olmalı’
Esas hakkında beyanda bulunan katılan Av. Ercan Yılmaz, esas hakkındaki mütalaaya karşı celse arasında mahkemeye gönderdikleri dilekçeyi özetleyeceğini belirtti. Yılmaz, dosyanın olası kastla insan öldürme suçu yönünden görevsizlik kararı verilerek, ağır ceza mahkemesine gönderilmesi talebini yeniledi. İstinaf Mahkemesi’nin bu davada verdiği bozma kararlarının gerekçelerine yer veren Yılmaz, Uytun’un ölümüne neden olan silahın nişangahı olduğuna ve atış yapılmadan önce nişan alınması gerektiğine dikkat çekti. Bu davada, 2009 yılından beri cezasızlıkla mücadele ettiklerini vurgulayan Av. Yılmaz’ın sözlerine kesen hakim “Ben iki celsedir bu davadayım.” dedi. Av. Ercan Yılmaz da bu tür olaylar olmasın diye dosyanın sefahati ve cezasızlıktan bahsettiğini belirtti. Anayasa Mahkemesi’nin Cizre’de 2015 yılında öldürülen Nihat Kazanhan Davası’nda verdiği ihlal kararında kolluk görevlilerin neden ölümlerde haksız tahrik indirimi hükümlerinin uygulanmayacağına hükmettiğini hatırlatan Yılmaz, Kazanhan Davası’nın bu davada emsal olması gerektiğini vurguladı. Yılmaz “Bu dosya açısından mütalaada belirtilen taksirle insan öldürme suçu, sanığın fiili ile orantılı değildir, buna ilişkin taksir değerlendirilmesinin hafif kalacağını düşünüyoruz” dedi.
‘Mahkeme Failleri Aklayan Bir Yargılama Yapıyor’
Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunan Av. Yakup Güven, davanın yaklaşık 14 yıldır sürdüğüne dikkat çekerek, “Etkili ve katılan ailenin acısını dindirecek bir yargılama yapıldığını düşünmüyoruz. Bizim uğraşlarımız sonucu kamu davası açılmıştır.” dedi. Olayın yaşandığı yerde keşif yapılması, maktulün ölümüne neden olan gaz fişeğini kaybeden kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulması yönündeki taleplerinin mahkemece reddedildiğini hatırlatarak, mahkemenin failleri aklayan bir yargılama yaptığını ifade etti. Güven, sanığın ifadesinin alınması için Diyarbakır’da açılan talimat duruşmasının kendilerine haber verilmeden, gizli bir şekilde yapıldığı belirtti. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) sanığın savunmasının aksine Uytun’un gaz fişeği ile öldürüldüğü şeklinde rapor düzenlediğini vurguladı. Benzer yargılamalarda mahkemelerin, yurttaşların beyanlarına itibar ettiğini ancak bu davada mahkemenin sanık olan kolluk görevlisinin beyanlarını daha çok dikkate aldığını belirten Güven, dosyanın kasten veya olası kastla insan öldürme suçu yönünden görevsizlik kararı verilerek, ağır ceza mahkemesine gönderilmesini talep etti.
‘Maktül, Taş Veya Sapanla Atılan Bir Cisimle Hayatını Kaybetti’
Katılan avukatlarının beyanları ardından sanık müdafi Av.Yalçın Torun esasa ilişkin söz alarak, 10 sayfalık savunma dilekçesini celse arasında mahkemeye gönderdiğini hatırlattı. Hakimin savunma dilekçesini incelemek için bilgisayar çıktısını alıp ve duruşma sırasında okumasına tepki gösteren sanık avukatı “Gönül isterdi ki bunları daha önce okusaydınız.” dedi. Hakim ise “Arada okuduk.” cevabını verdi. Sanık avukatının, Ankara’dan bağlandığı SEGBİS ile bağlandığı salonda sık sık açılan kapının gürültüsünden dolayı konuşmasını anlamak zorlaşıyordu. Av. Torun, olay yerinde keşif yapılmasını, katılan avukatlarından daha çok istediklerini belirtti. Bu davada İstinaf Mahkemesi’nin bozma nedenlerinde görevsizlik kararı bulunmadığını aktaran Torun, Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde olan gaz fişeğinin jandarma tarafından kullanılmasının mümkün olmadığını savundu. Olaya dair tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, bozma ilamı sonrasında mahkemenin bu eksiklikleri tamamladığını belirtti.
‘Müvekkilim Kanunun ve Amirinin Emrini Yerine Getirmiştir’
Av. Yalçın Torun, Uytun’un taş ya da sapanla atılan bir cisim nedeniyle hayatını kaybettiğini ileri sürdü, “Olayı görenler merminin duvara çarptığını ve yere düştüğünü söylüyor. Müvekkilim kolluk görevlisidir, kanunun ve amirinin emrini yerine getirmiştir, amiri gaz fişeğini atmasını söylemiş ve müvekkil bir adet gaz fişeği atmış ve görevini yerine getirmiştir” dedi. Katılan avukatların savunmalarında kolluk görevlileri hakkında sarf ettiği bazı sözleri için “saçmalık” ifadesini kullanan Torun, “Kolluk kuvvetleri çocuk düşmanı mıdır?” diye sordu. Katılan avukatlarının AYM’nin Kazanhan Davası’nda verdiği ihlal kararını bu davada emsal göstermesine karşı çıkan Torun, AYM’nin başka bir davada verdiği kararın müvekkilinin suçlu olduğunu göstermediği, kendilerinin adil bir yargılama istediğini söyledi. ATK’nin, Uytun’un ölümüne neden olan gaz fişeğiyle ile ilgili dava dosyasını incelemeden ve yetkisini aşarak rapor hazırladığını savunarak, raporu kabul etmediklerini söyledi ve beraat kararı talep etti.
Ardından tekrar söz alan katılan Av. Yakup Güven, sanık avukatının savunmasında kendilerine hakaret ettiğini söyleyerek, buna karşı söz alacağını söyledi. Hakim, sanık avukatının savunmasını tutanağı geçirdikten sonra söz vereceğini söyledi. Bu sırada söz alan Av. Yalçın Torun, hakaret kastının olmadığını söyleyerek, avukatlardan özür diledi.
Ara Kararlar
Hakim, karar için duruşmaya 20 dakika ara verildiğini söyleyerek, herkesin duruşma salonundan çıkmasını istedi. Yaklaşık 50 dakika süren duruşmanın ara kararları şöyle:
- Her ne kadar sanık Hakan Alkan hakkında ‘Taksirle Ölüme Neden Olma’ suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de; sanığın eyleminin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK’nın 81, 21/2 maddelerinde düzenlenen ‘Olası Kastla Adam Öldürme’ suçunu oluşturup oluşturmayacağı hususundaki delilleri takdir ve değerlendirme yetkisinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından CMK’nın 3,4,5. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesine,
- Karar kesinleştiğinde, sanığın eyleminin sübutu halinde TCK’nın 81, 21/2 maddeleri gereğince yargılanmasının yapılması hususunda; dosyanın görevli ve yetkili Cizre Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildi.
Görevsizlik Kararının Gerekçesi
Görevsizliğe ilişkin 18 sayfalık gerekçeli hemen duruşma ertesinde açıklandı. Buna göre; yapılan yargılama, toplanan deliller, istinaf mahkemesinin bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, maktulün olay günü tüfeğini ateşledikten hemen sonra maktulün annesinin kucağında yaralanarak hayatını kaybettiği “tereddütsüz” tespit edildiği belirtildi. Olayla ilgili hazırlanan ayrıntılı bilirkişi raporunda, atış yapılan alanın, maktulün evini gören konumunda olduğu belirtildiği, bunun dosyada bulunan fotoğraflardan ve krokilerden de anlaşıldığı kaydedildi. Kararın devamında şu değerlendirmede bulunuldu “Tüm dosyadan sanığın taşlı saldırıda bulunan grubu dağıtmak maksadıyla gaz bombası kullandığı, atış yaptıktan sonra sekme sonucunda evinin balkonunda annesinin kucağında duran maktulün kafasına isabet ettiği, sanığın bu şekilde kendi zimmetinde bulunan tamburalı tüfeği kullanmak suretiyle maktulün ölmesine sebep olduğu sabit olduğu kanaatine varılmış” denildi.