Recep Hantaş Davası İzleme Raporu (Karar Duruşması) – 21 Haziran 2022

Recep Hantaş

Deniz Tekin – 21 Haziran 2022

Mahkeme: Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi

Esas No: 2021/264

Diyarbakır Merkez Yenişehir İlçesi Şehitlik Mahallesi’ndeki Sümerpark’ta 14 Nisan 2019 tarihinde arkadaşıyla birlikte oturan atık kâğıt toplayıcısı Recep Hantaş, şüpheli hareketlerde bulundukları iddiasıyla yapılan ihbar üzerine olay yerine gelen polislerden kaçmaya çalıştığı sırada ensesine sıkılan tek kurşunla hayatını kaybetti. Hantaş’ın ölüm anına ilişkin MOBESE kamerası görüntülerinde, ateş ettiği tespit edilen sanık polis memuru Kazım Bozkurt “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan tutuklandı. Soruşturma devam ettiği sırada CİMER’e yapılan başvuru üzerine 40 gün tutuklu kalan sanık “delillerin toplanmış olması, tutukluluğun ölçülü ve orantılı olmayacağı” gerekçesiyle serbest bırakıldı. Olaydan 2 yıl sonra başlayan ve sanık polis memuru Kazım Bozkurt’un “olası kastla öldürmek” suçlamasıyla 18 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılandığı davanın beşinci duruşması 21 Haziran 2022 günü Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma Öncesi

Duruşmayı izlemek üzere geldiğim Diyarbakır Adliyesi önünde, daha önce görülen duruşmalara göre bu sefer  “güvenlik” için gelen polis ve  zırhlı araç sayısı azdı. Adliye girişindeki iki ayrı arama noktasından geçip Genel Bilgi Tarama (GBT) yapıldığına dair bir pusula aldıktan sonra adliyeye girebildim. Mesai saati başlamasına rağmen, kâtip ve mübaşir dışında kimsenin Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda olmadığını gördüm.  Duruşma listesinin yer aldığı panoya baktığımda duruşma en son sıra olan 11 sırada bulunduğunu gördüm. Duruşmanın geç görüleceğini düşünerek adliye binasında avukatlar için ayrılan bekleme odasına geçerek bekledim. Bir süre sonra tekrar geldiğim duruşma salonun önünde katılan Efe Hantaş bekliyordu.  Duruşma salonunun önündeki banklarda ise duruşma için geldiğini düşündüğüm 7 çevik kuvvet polisi bekliyordu. Mahkeme heyetinin gelmesiyle birlikte duruşmalar başladı. Duruşmanın ne zaman görüleceğini sorduğum mahkeme mübaşiri, öndeki duruşmaların çoğunun daha görülmediğini bu nedenle duruşmanın tahminen 1 saatlik gecikmeyle başlayacağı bilgisini verdi.  Heyetin geç gelmesi, öndeki dosyaların uzun sürmesi nedeniyle saat 09.50’da görülmesi kararlaştırılan duruşmanın saat 11.30’da başlayacağı haberini aldık.

Duruşmaya Katılım

Mahkeme mübaşiri, daha önceki duruşmalarda olduğu gibi bu duruşmada da izleyiciler için solonda ayrılan kısmın kapısını açmadı. Duruşmayı, iddia makamının bulunduğu bölümün önündeki merdivenlere oturarak izledim.  Recep Hantaş’ın abisi katılan Efe Hantaş ve vekili Av. Mehmet Öner ile İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu üyeleri Av. Ercan Yılmaz, Av. Yakup Güven, Av. Yusuf Erdoğan duruşma salonundaydı. Ayrıca duruşmayı Mezopotamya Ajansı muhabiri, bir avukat ve mahkeme başkanını koruma polisi de izledi. Salona girmeyen çevik kuvvet polisleri, duruşma salonunun kapısının önünde bekledi. Daha önce duruşmalardan vareste tutulan sanık polis memuru Kazım Bozkurt duruşmaya katılmadığı için sanık sandalyesi boştu. Sanık avukatı Av. Mustafa Demir ise duruşmaya salonunda kendisine ayrılan bölümdeydi.

Duruşmanın Seyri

Mahkeme Başkanı, davadaki tarafların yoklamasını yapıp isimlerini, celse arasında talimatla ifadeleri alınan tanıkların beyanlarını ve dava dosyasına geldiğini duruşma tutanağına geçirdi.

İddia makamı, sanık polis memuru Kazım Bozkurt’un olası kastla insan öldürme suçundan cezalandırılması için 31 Mart 2022’deki celsede verdiği esas hakkındaki mütalaayı aynen tekrar ettiğini belirterek, sanığın bu suç yönünden cezalandırılmasını talep etti.  Ardından mahkeme başkanı Efe Hantaş’a dönerek “Efe karar vereceğiz Söyleyeceğin bir şey var mı?” diye sordu. Efe Hantaş da “Ceza almasını istiyorum. Başka bir şey..”  şeklindeki sözlerini tamamlamadan sözleri tutanağa “Sanığın cezalandırılmasına karar verilmesini talep ederiz.” şeklinde geçti.

Mahkeme Yeni Bilirkişi Raporu Aldırılması Yönündeki Talebi Reddetti

Katılan vekili Av. Mehmet Öner,  esas hakkında savunma yapmadan önce celse arasında dava dosyasına gelen bilirkişi raporuna dair tevsii tahkikat taleplerinin olduğunu belirterek, bu talepleri değerlendirildikten sonra esas hakkında savunma yapacaklarını söyledi. Dosyada ATK, Ulusal Kriminal Büro ve en son hazırlanan bilirkişi raporu olmak üzere toplam üç adet rapor bulunduğunu belirterek, bu raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni bir rapor aldırılmasını talep etti. Daha önce hazırlanan raporlarda sanık ile maktul arasındaki yüksekliğin 22 mm olduğu tespit edilmesine rağmen son bilirkişi raporunda bunun 22 cm olarak gösterildiğine dikkat çeken Öner, bu farkın çok büyük olduğunu, bilirkişinin raporda sanığı aklamaya çalıştığını söyledi.  Raporda bilirkişinin görev alanına girmeyen konulara girdiğini ifade eden Öner, raporlar arasındaki bu çelişkinin giderilmesi ve yeni bir rapor alınması için dosyanın Yıldız Teknik Üniversitesine gönderilmesini talep etti.  Mahkeme Başkanı, savunmasını beklemeden ve heyet üyeleriyle müzakere yapmadan kurduğu ara kararda “Yapılan incelemede raporlar arasında herhangi bir çelişki olmadığı ve hükme esas alınabileceği değerlendirilerek yeniden rapor alınmasına ilişkin talebini reddine..” şeklinde ara karar kurdu.

Bilirkişi:  Görerek Ateş Etme İmkânı Zayıf, Hangi Silahtan Ateş Edildiğini Tespit Etmek Zor 

Recep Hantaş’ın hayatını kaybettiği olay yerinde 4 Ekim 2021 günü olay yeri inceleme uzmanı, balistik uzmanı, fen bilirkişisi ile sanık Kazım Bozkurt, katılanlar ve tanıklar ve naip hakim nezaretinde yapılan keşif sonucunda hazırlanan 8 sayfalık bilirkişi raporu aylar öncesinde hazırlanmasına rağmen bu celse arasında katılan avukatlarına tebliğ edildi. Raporun sonuç bölümünde şu iddia ve tespitlerde bulunuldu:

“Olay ile ilgili olarak maktul Recep Hantaş hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerin dosya içerisindeki görüntülerinin bir bütün olarak değerlendirdiğinde;

  • Maktul Recep Hantaş’ın Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan otopsisinde, merminin ensesinden girdiği ve aşağıdan yukarıya doğru bir yol izleyerek burun kısmından çıktığı tespit edildiğinden, olayda şüpheli olarak bulunan polis memuru Kazim Bozkurt’un, maktul Recep Hantaş’ın bulunduğu yerden 22 cm yüksekte bulunduğu, olay anında maktul ile aralarında süs bitkilerinin bulunduğu ve görüş alanını kısmen kapattığı, olay anını gösteren kamera görüntülerinin ilgili bilirkişiler tarafından incelendiğinde maktulün vurulma anında hangi şüphelinin ateş ettiğinin tespit edilmediğini, maktulün başındaki mermi giriş çıkış deliğinin alttan yukarıya doğru gidiş istikameti, maktul ile Kazim Bozkurt arasındaki yükseklik, aralarındaki süs bitkilerinin bulunması göz önüne alındığında, maktul ile şüpheli Kazim Bozkurt arasındaki görüş alanının zayıf olduğundan, şüpheli Kazim Bozkurt’un maktulü görerek ateş etme imkânının zayıf olduğu değerlendirilmiştir.
  • Maktulün ensesinden giren ve baş bölümünden çıkan merminin giriş ve çıkış istikametine göre (aşağıdan-yukarıya) değerlendirildiğinde, maktulün ölümüne sebep olan merminin yerden seken bir mermi de olabileceği kanaatine varılmıştır.
  • Yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı, maktule isabet eden merminin hangi şüpheliye ait silahtan atıldığının tespitinin yapılmasının zor olduğu kanaatine varılmıştır. Takdir yüce Mahkemenizin olmak üzere tespit ve bulguları içerir iş bu tutanak ile birlikte krokiler ve fotoğrafları saygılarımızla arz ederiz.”

Av. Ercan Yılmaz: Failin Kimliğinden Bağımsız Bir Yargılama Yapılmadı

Esasa dair ilk savunmayı katılan vekili Av. Ercan Yılmaz yaptı. Celse arasında mahkemeye sundukları esas hakkındaki savunmalarını tekrar ettiklerini ifade eden Yılmaz,  sanığın ve tanık olan polis memurlarının kovuşturma aşamasında beyanlarında ısrarlı bir şekilde maktulün üstünde “bomba” olduğu ve “bombayı patlatacağı” şeklinde bağırarak koştuğunu söylediklerini hatırlattı. Yılmaz, dava dosyasına gelen telsiz kayıtları incelediğinde böyle bir şeyin olmadığının ortaya çıktığını ifade ederek “Telsizden olay yerindeki polislere önce  ‘bir şey var mı?’ diye soruluyor. Ardından  ‘Silah kullanıldı mı?’ soruluyor. Polisler ‘Hayır’ cevabını veriyor. Olayın ilk anında yapılan telsiz görüşmelerinde maktulün herhangi bir silah kullanmadığı, üzerinde bomba olmadığı konuşmalarda sabittir. Failin kamu görevlisi olduğu dosyalarda olay yeri incelemesi yapan polisler ve diğer polislerin kendi meslektaşlarını korumak çabası içinde oluyor. Buna itibar edilmemelidir. Sanığın kolluk görevlisi olması nedeniyle bu tarz imtiyazlara sahip olduğunu görüyoruz. Sanığın tutukluluk incelemesi yapılıp hakkında tutukluluğunun devamı kararı verildikten sonra sanığın oğlu CİMER üzerinden başvuru yapıyor. Başvuruda maktulün ailesinin örgüte müzahir olduğu, kardeşinin dağda olduğunu söylüyor. Sonrasında dışarıdan bir müdahale ile çok hızlı işlem yapılıp sanık serbest bırakılıyor. Failin kimliğinden bağımsız bir yargılama yapılmadı. Sanık hedef gözeterek ateş ederek silah kullanma yetkisini aşmıştır. Doğrudan öldürme kastıyla hareket etmek suçunu işleyen sanığın tutuklanmasını ve bu suçtan cezalandırılmasını talep ederiz.” dedi.

Av. Mehmet Öner: Hantaş’ın Tek Kusuru O Gece Parkta Oturmasıdır

Ardından söz alan Av. Mehmet Öner,  ATK ve UKM’nin hazırladığı raporların, olayı her yönüyle ortaya koyduğuna işaret ederek, olay anına dair görüntülerde Recep Hantaş koştuğu sırada sanığın silahının namlusundan dumanlar çıktığına ve o sırada ateş eden başka kimsenin olmadığına dikkat çekti. Öner, görüntülerde bu cinayeti gerçekleştirebilecek tek kişinin sanık olduğunu söyledi.  Uzun yıllardır polis olan sanığın hangi durumlarda silah kullandığını bilen profesyonel biri olduğunu anımsatan Öner, ortada silah kullanmaya gerektirecek bir durum olmamasına rağmen sanığın hedef gözeterek Hantaş’ın kafasına ateş ederek kasten öldürdüğünü dile getirdi. Öner, görüntülerde ateş eden tek kişinin sanık Kazim Bozkurt olduğunu vurguladı.  Son hazırlanan bilirkişi raporunun bilimsellikten çok uzak olduğunu ifade eden Öner, “Sanığın avukatlığını yapan bir avukata müvekkilini kurtarmaya yönelik bir rapor hazırla denilse böyle bir rapor hazırlayamazdı. Raporda, bazı polislerin ve sanığın beyanlarına dayanılarak tespitte bulunmuştur” dedi. Raporda, sanık ile maktul arasındaki yükseklik farkı olan 22 mm yerine 22 cm olarak gösterilmesinin bir yanıltma olduğuna dikkat çeken Öner, bunun bir hata olmadığını, bilirkişinin gerçekleri çarpıtarak yaşananları sanığın lehine yorumladığını belirtti. Raporda, Hantaş’ın faili meçhul bir kurşuna kurban gittiğine dair bir algı oluşturulmaya çalışıldığını dile getirdi. Dava dosyasında her şeyin sabit olduğunu, Hantaş’ın tek kusurun o gece parkta oturması olduğunu dile getiren Öner, Hantaş’a yönelik ateş etme eyleminin kabul edilemez olduğunu söyledi. Mahkemenin bu davada vereceği kararla bundan sonraki benzer davalara etki edeceğine dikkat çeken Öner, sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına ve hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi.

Av. Yakup Güven: Bu Davada Normal Bir Vatandaşın Yargılanması Durumunda…

Av. Yakup Güven ise Kürt illerinde failin kamu görevlisi olduğu dava ve soruşturmalarda sürekli benzer uygulamalarla karşılaştıklarına dikkat çekerek,  iki vatandaş arasında geçen olaylarda kanunlara göre işlem yapılırken, faili devlet görevlilerinin olduğu davalarda bu hukuk kurallarının uygulanmadığına dikkat çekti. Güven, bu dava failin normal bir vatandaşın yargılanması durumunda halen cezaevinde olacağını,  kasten öldürme suçundan ceza alacağını söyledi.  Güven, sanığın kolluk görevlisinin olması nedeniyle tutuksuz yargılandığını, yargı zırhı ile korunduğunu belirtti. Güven, olayın faili kolluk görevlisi olduğunda davalarda cezasızlık politikasının uygulandığına ve yargı zırhı getirildiğine işaret ederek, bunun neredeyse sistematik bir hal aldığına tanıklık ettiklerini vurguladı. Sanığın, soruşturma ve kovuşturma aşamasında verdiği ifadelerde olaya dair tutarsız beyanlarda bulunduğunu söyleyen Güven, sanığın ilk ifadesinde parkın içinden çok sayıda silah sesi geldiğini, bir iki el havaya ateş ettiğini söyleyerek olay yerinde bir çatışma yaşandığı algısını oluşturmaya çalıştığını dile getirdi. Sanık mahkemede verdiği ifadesinde ise yere doğru ateş ettiği ve Hantaş’ı görmediği şeklinde ifade verdiğini hatırlatan Güven, sanığın ifadelerinde tutarsızlıklar bulunduğunu belirtti. Olay anına dair görüntü kayıtlarında sanığın hedef gözeterek maktule ateş ettiğini gösterdiğini aktaran Güven,  sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasını ve hakkında tutuklama kararı verilmesini talep etti.

Av. Mustafa Demir: Müvekkilim Yasaların Kendisine Verdiği Yetkiyi Kullandı

Son olarak söz alan sanık müdafii Av. Mustafa Demir, celse arasında mahkemeye gönderdikleri yazılı savunmalarını aynen tekrar ettiklerini söyleyerek,  müvekkilinin cezalandırılması yönündeki esas hakkındaki mütalaayı kabul etmediklerini belirtti.  Müvekkili hakkındaki suçlamalarla dosyadaki delillerin örtüşmediğini savunan Demir,  dosyada yer alan görüntü ve raporlarda Hantaş’ın kimin silahından çıkan kurşunla, ne şekilde öldürüldüğünün bilinmediğini savundu. Dosyada, müvekkilinin bu cinayeti en yüksek olasılıkla yapmış olabileceği ihtimali üzerine cezalandırılmak istendiğini savunan Demir, ‘şüpheden sanık yararlanır ilkesi’ doğrultusunda müvekkili hakkında beraat kararı verilmesini istedi. Hantaş’ın kaçtığı yön ve atış pozisyonuna bakıldığında müvekkilinin bu şekilde bir atış yapmadığını iddia etti. Olay günü iki şüphelinin parkta olduğuna dair yapılan bir ihbar üzerine olay yerine gidildiğini hatırlatan Demir, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli olan müvekkilinin destek isten

mesi üzerine olay yerine gittiğinin bilgisini verdi. Demir, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun 17/6 maddesinde kolluğun silah kullanma yetkisinin nasıl olduğunun açıkça belirtildiğini aktardı. Müvekkilinin görev yaptığı dönemde kolluk kuvvetlerine yönelik birçok bombalı saldırı ve “terör” saldırısı yaşandığını iddia eden Demir, müvekkilinin bu koşullarda çalıştığını söyledi.

Hantaş’ın hayatını kaybettiği olay sırasında elinden yaralanan amirin sadece maktulü durdurmaya yönelik ateş ettiklerine dair ifadesini hatırlatan Demir, Diyarbakır’da buna benzer bir olayın geçtiğimiz yıl yaşandığını, polisin dur ihtarında bulunduğu açtığı ateşte bir polisin hayatını kaybettiğini söyledi. Demir, polisin İstanbul Beşiktaş’ta 2016 yılında yapılan bombalı saldırının failini durdurmak istediği sırada yaşanan patlamada hayatını kaybettiğini olayı da hatırlatarak, burada unutmamaları gereken şeyin insan faktörü olduğunu, karşı tarafından ne şekilde tepki vereceğinin bilinemeyeceğini öne sürdü. Müvekkilinin maktulü durdurmaya yönelik bir veya iki el ateş ettiğini, bu eylemi nedeniyle olası kast suçundan bahsedilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Hantaş’ın bomba patlatacağı şeklindeki iddianın çatışmada ortamında tanıklar tarafından duyulmasının doğal olduğunu savundu. Demir, müvekkilinin yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullandığını, bunun olası kast suçu oluştursa bile ceza verilmeyeceğini savundu ve müvekkilinin beraatını istedi.

Karar

Yaklaşık 35 dakika süren duruşmanın ardından verilen 10 dakika aradan sonra karar açıklandı. Mahkeme, Recep Hantaş’ı öldürme suçunun sanık tarafından işlediği sabit olmadığına karar vererek, beraat kararı verdi. Tespit edilmeyen olayın fail veya failleri hakkında ise herhangi bir işlem yapılmasına karar verilmedi.

Karar şöyle:

  • “Kazım Bozkurt hakkında maktule yönelen olası kastla adam öldürme suçunu işlediğinden bahisle TCK’nun 21/2 delaletiyle 81/1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmışsa da sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak cezalandırmaya yeterli kesin nitelikte bulunmadığı anlaşılmakla sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK m. 223/2-e gereğince BERAATİNE,
  • Beraat eden sanık için yapılan yargılama giderinin kamu üzerine bırakılmasına, sanık kendini bir vekil vasıtasıyla temsil ettirdiğinden vekâlet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine,
  • Sanığın müsnet suçtan gözaltı/tutuklu kaldığı anlaşıldığından Ağır Ceza Mahkemesi’ne müracaat ederek tazminat talep etme hakkının bulunduğu hususunun bildirilmesine,
  • Diyarbakır Adli Emanet’te kayıtlı olan Maktul Recep Hantaş’ın üzerinden çıkan elbiseler, ayakkabının sahiplerine iadesine karar verildi”

Duruşma Sonrası

Duruşmadan çıkan Recep Hantaş’ın ağabeyi Efe Hantaş’ın karara tepkisini “Allah hakkımızı bırakmasın” sözleriyle dile getirdi.

İHD Diyarbakır Şubesi, Recep Hantaş’ın failine verilen beraat kararına dair yazılı açıklama yaptı. Bu davanın takipçisi olunacağı vurgulanan açıklamada  şu ifadelere yer verildi “Geçmişten bu yana faillerin kamu görevlisi olduğu olaylarda gerek soruşturma makamları gerekse de yargılamayı gerçekleştiren mahkemeler tarafından adaletin gerçekleştirilmesine yönelik değil; kolluk mensuplarının korunmasına yönelik bir tutum sergilenmektedir. Bölgede kolluk görevlileri tarafından yurttaşların yaşam hakkı ve vücut bütünlüğüne yönelen ihlallere ilişkin görülen davalarda da bu yargı pratiği “cezasızlık” ile karşımıza çıkmaktadır. Cezasızlık ile sonuçlanan ve failin kolluk görevlisi olduğu yargılamalarda verilen beraat veya sanık lehine diğer kararlar, yetkisini kötüye kullanan kolluk mensuplarını cesaretlendirmekte ve benzer suçların işlenmesini teşvik etmektedir. Derneğimiz, failin kolluk görevlisi olduğu birçok dosyada cezasızlık ile sonuçlanan yargı pratiğinin karşısında durmaya ve gerçek adaletin tesis edilmesi için mücadele etmeye devam edecektir.”

Yayınlanma tarihi

29 June 2022

Kategori Listesi

Etiket Listesi