Cizre Davası Duruşma Notu- 3 Mayıs 2013

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi

Sanıklar: CEMAL TEMİZÖZ, HIDIR ALTUĞ, ABDÜLHAKİM GÜVEN, KAMİL ATAĞ, TEMEL ATAĞ, ADEM YAKİN, BURHANETTİN KIYAK

Temizöz ve Diğerleri Davası’nın 41. Celsesi 3 Mayıs 2013 tarihinde Diyarbakır’da görüldü.

Duruşmada Diyarbakır, Şırnak, İstanbul, Mersin ve İzmir Baroları üyesi 13 avukat hazır bulundu.

Duruşmayı, Güneydoğu Âkil İnsanlar Grubu’ndan Mehmet Emin Ekmen, Fazıl Hüsnü Erdem, Lami Özgen, Ahmet Faruk Ünsal ve raportör Murat Çiçek ile İç Anadolu Âkil İnsanlar Grubundan Vahap Coşkun ve BDP milletvekili Altan Tan da izledi. Grup adına konuşan Faruk Ünsal, “Bu dava, devletin sırtına üniforma verdiği, beline tabanca taktığı, cebine maaş koyduğu ve bizleri korumak ile hükümlü olan bir kamu kurumunun yasa dışı bir örgütlenmeye bölgede cinayet işlediğine ilişkin çok yaygın bir kanaat veriyor. JİTEM’in kurumsal olarak varlığı ile ilgili bir yargılamanın yapılıyor olması çok önemlidir. Türkiye çok önemli bir çözüm süreci yaşıyor, adaletin ortaya çıkması için gerekli hassasiyetin gösterilmesini bekliyoruz” diye konuştu.

BDP milletvekili Altan Tan ise “Albay Cemal Temizöz’ün davası Fırat’ın doğusundaki Ergenekon‘un veya başka bir tanımlamayla kontrgerillanın, JİTEM’in, rejimin karanlık yüzünü gösteren en önemli davalardan birisidir.(..) Geçmişin tüm hadiselerinin devletin hafızasında bir yerlerde kayıtları var… Bugün burada bir çağrıda bulunmak istiyorum, devletin, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, Dışişleri İtihbaratı’nın ne kadar istihbarat birimi varsa ve bunların elinde ne kadar bilgi belge varsa, Fırat’ın doğusundaki Ergenekon’u açıyoruzdur.(…) Eğer Türkiye gerçekten de şeffaflaşacak, demokratikleşecekse, devletin elindeki bilgi ve belge açıklanmadığı müddetçe, şeffaflığın sağlanması mümkün değil. Olan bitenleri aydınlatmadan bir yere varmamız mümkün değildir” şeklinde konuştu.

* * *

Mahkeme Başkanı Bekir Soytürk, bazı kamu kurumlarına yönelik yazılara cevap verildiğini belirterek duruşmayı başlattı.

Davanın 41. celsesinde gerçekleşen belirtilmesi öncelikli gelişme maktul Ramazan Elçi’ye ait mezardan alınan kemik parçalarının incelenmesine ilişkin Adli Tıp raporunun mahkemeye ulaşması oldu. Raporda, resmi belgelerde Ramazan Elçi’nin ölüm nedeninin “..kalp krizi..” olarak yazılmasına -ki gerek ailesi ve gerekse davanın gizli tanığı Tükenmez Kalem, Ramazan Elçi’nin Cemal Temizöz ve ekibince öldürüldüğünü iddia etmişti- rağmen ölümünün gerçek nedeninin “..ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ile birlikte kafa içi değişimler sonucu meydana geldiğinin..” yazılı olduğu açıklandı. Böylece, Ramazan Elçi’nin öldürülmesi ile ilgili müdahillerin beyanlarına karşı yapılan savunmaların gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmış oldu. Elçi’nin, saptanan ölüm nedeni müdahillerin iddialarıyla ve Tükenmez Kalem’in beyanlarıyla da aynı doğrultuda. Müdahil avukatlarından Tahir Elçi, Temizöz ve avukatlarının temel savunma argümanlarından biri olan Ramazan Elçi’nin kalp krizinden öldüğü iddiasının adli tıp raporuyla son bulduğunu belirterek, “..Ramazan Elçi Temizöz’ün talimatıyla Yavuz kod adlı uzman çavuşun (sanık-Burhanettin Kıyak) başında olduğu infaz timi tarafından öldürülmüştür. Bunun tarifi açıktır: İnsanlığa karşı suç işlenmiştir..” dedi. Bu gelişme ile işlenen cinayetlerden biri daha sabitlenmiş oldu.

Bu gelişmenin dışında, tutuklu sanıklardan itirafçı Hıdır Altuğ’un “..beyin ameliyatı oldum ve zihinsel olarak rahatsızım..”, beyanı, avukatlarının ise “..Hıdır Altuğ’un 7 kez beyin ameliyatı olduğu..çocuk ruh hali içinde ne dediğini tam bilmediği..” şeklindeki iddiaları nedeniyle düzenlenen Adli Tıp Kurumu İnceleme raporunda “..Hıdır Altuğ’un cezaevinde kalmasında sağlık açısından bir sorun olmadığının.. beyin fonksiyonlarının yerinde olduğunun..” yazıldığı mahkemece açıklandı.

Mahkeme Kurulu; tutuklu sanıklardan Adem Yakin’in “..Cemal Temizöz’ün kurduğu iddia edilen herhangi bir oluşumda görev almadığı, ..tarihlerde Cizre Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma eri olarak askerlik görevini ifa ettiği..” yönlü savunmaları ile avukatlarının “..Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı’nın 1993-1995 yıllarındaki er ve erbaş nöbet defterinin incelenmesi..” gerektiği biçimindeki talebi üzerine Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan er ve erbaş nöbet ve görev defterinin gönderilmesi istenmişti. Mahkemeye gönderilen cevabi yazıda “İlçe Jandarma Komutanlığı’nca tutulan er ve erbaş nöbet ve görev defterinin 15 yıl saklandıktan sonra imha edildiğinden bulunamadığı..” açıklanmıştır. Bu cevapla birlikte sanık Adem Yakin’in itirafçı olduğu dönemde Cizre İlçe Jandarma Komutanlığında gerçekte hangi konumda ve ne yaptığı öğrenilememiş oldu.

Jandarma Genel Komutanlığı, mahkemenin sanık Abdülhakim Güven’in cezaevinde itirafçı konumunda tutuklu olduğu dönemde, cezaevinden çıkartılıp ne tür görevlere götürüldüğü talebine ise cevap vermedi.

Dosyanın yirmi yıl önceki olaylara dayanması ve sanıklar ile tanıkların kolaylıkla “hatırlamıyorum” demeleri, belgelere yine aynı nedenle ulaşılmaması ciddi bir sorun. Er ve erbaş nöbet ve görev defterinin bulunamaması, sanık Abdülhakim Güven ile ilgili cezaevinde tutuklu olduğu dönemde, cezaevinden çıkartılıp ne tür görevlere götürüldüğü talebine ise cevap gelmemesi (ki buna ilişkin evrakların da imha edildiği bilgisi gelmesi muhtemel) bunlara birer örnek.

Olayların yaşandığı dönemde olaylara ilişkin soruşturmaların, failler (davanın asker sanıkları) tarafından yapılmış olması nedeniyle delillerin toplanmadığı gibi soruşturma dosyaları sahte evraklarla açılmış ve daha sonra da bunlara dayanarak kapatılmış olduğu için aradan geçen yirmi yıldan sonra gerçek belgelere ve dolayısıyla da maddi gerçeğe ulaşmak ciddi bir çaba gerektiriyor. Bu duruşmada, evraklara ilişkin gelişmeler de bu zorluğun bir yansıması.

Mahkeme heyeti, JİTEM’in kurucusu Arif Doğan’ın ifadesinin alınması için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yazılı talimatın kaybolduğunun belirlendiğini açıkladı. Uzun süredir bu talebin yerine getirilememiş olması davada etkin soruşturma yürütülmesi bakımından önemli bir sorun olarak öne çıkıyor. Özellikle JITEM’in genel örgütlenmesi ve Temizöz ekibi arasındaki olası bağlantıları ortaya koyması bakımından önem arz eden bu ifadenin bir türlü alınamaması davaya söz konusu olayların ardındaki kurumsal yapının ortaya çıkması önünde de engel teşkil etmektedir.

Av. Mehmet Emin Aktar; ilk ifadesi bir önceki duruşmada alınan Yavuz kod adlı Burhanettin Kıyak’ın imza ekspertiz raporu eksiğinin tamamlanmasını talep etti. Aktar ek olarak sanıkların tutuklu oldukları halde tanıklara korku saldığını, bunu engellemeye tutukluluğun dahi yetmediğini, bu durumda tahliye edilen sanık Kamil Atak’ın tekrar tutuklanması gerektiğini açıklayarak bu davanın üç yargıç ve bir cumhuriyet savcısının yürekliliği ile çözülemeyeceğini, siyasi iradenin de gerektiğini hatırlattı.

Av. Meral Danış Beştaş, Diyarbakır Cezaevi ile ilgili görülen davayı hatırlatarak 17 yıldır tek bir sanığın tutuklanmadığını ve davanın üç yıl sonra zamanaşımına uğrayacağını hatırlattı. Danış Beştaş, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un da cinayetlerle ilgili bir kabul içerdiğini söyledi. Cezasızlığa dair en çarpıcı yorum ise Cemal Temizöz’ün görevden alınmamış olduğu, emekli edildiği gerçeği oldu. Benzer bir olayın Mardin’den Çorum’a taşınan Musa Çitil davasında da görüldüğü hatırlatıldı. Musa Çitil, 1993-94 yılları arasında Mardin Derik’te İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı zamanda 13 köylünün faili meçhul şekilde öldürülmesinden sorumlu olmakla yargılanıyor. Çitil, şu anda ise Ankara Jandarma Bölge Komutanı olarak tuğgeneral rütbesiyle görevinin başında.

Müdahil avukatlardan sonra sanıklar sırasıyla söz alarak tahliyelerini ve beraatlerini talep ettiler. Sanık Burhanettin Kıyak, savunmasında “..12,7 mm uçaksavar nişancısı olarak görev yaptığı süreler içinde benim kendi başıma ve kendi kafama göre insanları alıp infaz ettiğimi söylüyorlar..askerlik yapan herkes bilir ki bir uzman çavuşun yetkisi bellidir..kafasına göre hareket edemez..birlik komutanı bir uzman çavuşa direkt emir vermez..” ifadelerini kullandı. Aleyhindeki suçlamaları kabul etmeyen Burhanettin Kıyak, “..1 Ocak 2000’de uzman çavuşluktan kendi isteğimle istifa ettim..bu olaylarda yer alsam kendi isteğimle jandarma teşkilatından ayrılır mıydım?..” dedi.

Sanıklardan Adem Yakin, , resmen öldüğü ispatlanamayan Mustafa Aydın’ın öldürülmesi olayı ile suçlandığını, hakkındaki iddiaların ve yargılamanın bu nedenle geçersiz olduğunu savundu.

Son olarak söz alan sanık-Cemal Temizöz ise basına, hükümete ve davayı izleyen sivil toplum kuruluşlarına yüklenerek davayı kendisine karşı yürütülen bir oyun olarak gördüğünü söyledi ve hakkındaki suçlamaları reddetti.

Duruşma sonunda mahkeme tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek bir sonraki duruşma tarihini 5 Temmuz 2013 olarak belirledi.

Yayınlanma tarihi

3 June 2013

Kategori Listesi