Van’da Gözaltına Alınan Köylüler: Ölüme 100-150 Askerin Linci Neden Oldu

DİKEN

Canan Coşkun 

Van’ın Çatak ilçesinde 11 Eylül’de askerler tarafından gözaltına alınıp helikoptere bindirildikten sonra hastanede yoğun bakımda bulunan Osman Şiban ile komada 20 gün kaldıktan sonra hayatını kaybeden Servet Turgut ile ilgili Bağımsız İstanbul Milletvekili Ahmet Şık bir rapor hazırladı.

‘Faillerin yalanı devletin lincini örtmek için nasıl gerçeğe dönüştü’ başlıklı rapora göre Şiban’ın ağır yaralanmasına, Turgut’un da ölmesine neden olay şey helikopterden atılmaları değil, Van İl Jandarma Komutanlığı’nda 100-150 tane jandarmanın kaba dayak ve lincine maruz kalmaları.

Yetkili makamlar Şık ile görüşmedi

Rapora göre Şık, inceleme kapsamında ağır yaralı olarak kurtulan Osman Şiban ve olayın tanıkları ile görüştü, köylülerin gözaltına alındığı yere gidip keşif ve incelemelerde bulundu.

Şık, Van valisi, il jandarma alay komutanı, Van başsavcısı ve soruşturmayı yürüten savcı ile de görüşmek istedi ancak randevu talebi reddedildi. Rapora göre, olay şöyle yaşandı:

Patlama sesleri duyuldu

Köy sakinleri, 11 Eylül saat 05.00 sıralarında sabah namazına kalktıkları sırada kuvvetli bir patlama sesi duydu. Patlamanın şiddetiyle evleri sarsıldı. Patlama sesinden yarım saat kadar sonra da hava tam aydınlanınca bulundukları yerin yaklaşık 1.3 kilometre ötesindeki dağlık alanın olduğu yerde uçuş halinde ve iniş yapan çok sayıda helikopter gördüler.

‘Acısını sizden çıkarırız’

Öğlene doğru Osman Şiban’ın evinin arka kısmına bir helikopter iniş yaptı ve içinden silah ve teçhizatlı olarak donanmış, kamuflaj kıyafetleri içinde yaklaşık 20 asker çıktı.

Şık’ın görüştüğü köylüler, askerlerle ilgili şunu söylüyor: “Herkesi köyün açıklık alanında toplayıp diz çöktürdüler. Kimlik kontrolü yaparken bize, ‘Buraya teröristler geliyor mu’ ‘Kimler gelip gidiyor’, ‘Siz teröristlere yardım ediyor musunuz’ diye sordular. ‘Öfkeliyiz. Acımız var. Yüzbaşımızı şehit verdik. Acısını sizden çıkartırız’ diyerek birkaç kişiyi tokatladılar. Kendilerine başsağlığı diledik, ‘Siz asker bizde vatandaşız ama yüzbaşı bizim de komutanımızdır. Sizin şehidiniz bizim de şehidimizdir. Buraya gelip giden olmaz. Biz de kendi işimizde gücümüzde insanlarız’ dedik. Ama hınçla davranıyorlardı.” 

Askerler tekrar köye geliyor

Askerler, daha sonra tehditler savurarak yaya halde köyden ayrılarak araziye dağıldı. Bu sırada Servet Turgut, diğer köylülerden ayrılarak saman çuvallamak için tarlasının bulunduğu yere gitti. Köy sakinleri, akşam 16.00-17.00 sıralarında askerleri yeniden karşılarında buldu.

Askerlerin köye ikinci kez gelişleriyle ilgili Osman Şiban, Şık’a şunları anlattı: “Ben zaten evin önünde, çoluk çocuğun yanındaydım. Çay içiyordum. Tam hatırlamıyorum ama akşamdı, saat 4-5 gibi vardı. Baktım Servet Turgut’u getiriyorlar. İki kolunda iki asker, arkasında da silahını beline dayamış bir başka asker… Servet’in başına çuval gibi bir şey geçirmişlerdi. İçimden, ‘Vallahi bunlar gelmiş ama çok tehlikeli askerlerdir. Acaba neden böyle yaptılar’ diye geçirdim. Korkmuştum. Bana doğru geliyorlardı. 100-150 metre benden uzaktayken, ‘Osman Şiban kim’ diye bağırıyorlardı. Ben de çay içiyordum dışarda. Servet’i öyle görüp de benim adımı bağırınca bardağım elimden düştü. Elimi kaldırdım ‘Osman Şiban benim’ dedim. ‘Gel lan buraya’ dediler. Ayağa kalktım o sırada yanıma gelmişlerdi. Servet’in kafasındaki çuval benzeri şeyi de çıkarmışlardı. ‘Servet Turgut, Osman Şiban bu mu’ diye sordular. ‘Evet budur’ dedi. ‘Osman Şiban bu mu, doğruyu söyle’ diye bağırıyorlardı. Tam üç sefer sordular. Üçünde de öyle söyledi. Sonra benden kimlik istedi, verdim. Kimliğe baktı. Servet Turgut’u göstererek bana ‘Sen bu adamı tanıyor musun’ diye sordu. ‘Tanıyorum, Servet Turgut’tur. Zaten benim yeğenimdir nasıl tanımam’ dedim. ‘Bizimle gel’ dediler ve dört-beş asker beni yakalayıp kollarıma girdi. Ben çoluk çocuğa ‘Korkmayın. Beni geri gönderecekler, ben geleceğim’ dedim. Bizi sardıktan sonra alıp samanların olduğu yere götürdüler.”

Osman Şiban, askerlerin neden kendisini sorduklarını da anlatıyor. Şiban’ın anlatımına göre, çatışmaların yaşandığı yerlerin yakınında koçerler vardı. Askerler koçerlere nereden geldiklerini, onları kimin oraya getirdiğini sordu. Onlar da çalıştıkları yaylayı Osman Şiban’dan kiraladıklarını söyledi. Askerler, koçerlerden Osman Şiban’ın ismini ve nerede oturduğunu öğrendikten sonra Şiban’ın bulunduğu köye doğru iki gruba ayrılarak yola çıktı. Bir grup asker yolda saman çuvallayan Servet Turgut’u gördü ve onu da Şiban’ı göstermesi için yanlarına aldı.

Askerler köyde Osman Şiban’ı da aldıktan sonra köyün dışına doğru ilerlediler. Bu sırada yaşananlara şahit olan köy sakinlerinden birkaçı askerlerin arkasından akrabalarını takip etti. Yaklaşık 300 metre kadar sonra askerlerin tehdit edip takipten vazgeçmeleri yönündeki uyarısı üzerine köyün hemen çıkışında bulunan bir tepelik alandan olan biteni izlemeye başladılar. Tanıkların anlatımına göre askerler burada helikopter çağırmak için bir işaret fişeği yaktı ve Turgut ile Şiban’ı darp etmeye başladılar. Köy sakinleri, yaşananlardan üç gün sonra 14 Eylül’de Şiban ve Turgut’un Van Eğitim Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakımda olduklarını öğrendi.

Darp helikopterde de sürdü

Osman Şiban, helikoptere bindirildikten sonra yaşananları Şık’a şöyle anlattı: “Bizi döverek helikoptere bindirdiler. Birkaç asker de bizimle bindi ama çoğu aşağıda samanın orada kaldı. Helikopterde, tam hatırlamıyorum ama 20 kadar asker vardı. Ne köyden alırken ne de helikopterin içinde bizi suçlayan hiçbir şey söylemediler. Ben öyle bakıyordum askere, yüzüme yumruğu yapıştırdı. ‘Bakmak yasak, konuşmak yasak, sağa sola bakmak yasak’ diyerek bana vuruyordu. Yüzüme vuruyordu hep. Servet’e de vuruyorlardı. Helikopterin içinde iki tane cenaze vardı, örgüt mensuplarıymış. Böyle poşet gibi bir çuvalın içine torbalamışlardı. Birini açıp başını çıkarttılar, yüzünü gösterdiler ölenin. Bana ‘Sen bunu tanıyorsun’ dediler. Ben tanımıyorum, ne bileyim kimdir dedim. Beni yine dövmeye başladılar. Hatta öyle dövdü ki, başımı o poşetin üstüne düşürdü. Telsizden mi ne konuşmalar yapıyorlardı. ‘Van’ın kışlasına getirin’ gibi şeyler söylediklerini duydum. Helikopterin içinde Servet’le konuşmadık. Helikopter içinde bizi çok dövdüler. Bir asker veya komutanın Servet’i kastederek ‘Bu ihtiyarı dövmeyin, bu ihtiyar ölecek’ dediğini duydum.”

Linç başlıyor

Şiban, helikopter indikten sonra başına gelenleri şöyle anlatıyor: “Helikopter indi. İçindeki askerlerin de hepsi inmiş. Ben de böyle sağa sola baktım. Bizi daha indirmemişlerdi. Helikopterin içinden görünüyordu. Baktım dışarıya çok asker var. Belki 100-150 tane asker var. Kuşatmış asker, hazır durumda bekliyordu. Silah da var üstlerinde. Birisi, ‘O teröristleri indirin aşağıya’ dedi. Baktım, iki asker yukarı geldi. Önce cenazeleri attılar. Sonra bizi de attılar. Helikopterin kapısının ağzından arkamızdan aşağıya itildik. Servet’le betonun üzerine düştük. Birini duydum, dedi ki ‘Ya bu terörist sağdır.’ Sonra o gördüğüm 100-150 asker üzerimize çullandılar. Tekmeler, yumruklar… Vallahi bizi yere sürdüler. Her birimizin başında 10 kişi, 20 kişi. Bize ne yaptılar bilmiyorum. Yere attılar, oradan sonra başıma geçtiler. Ezdiler başımdan. Helikopterin içinde de, orada da dövdüler bizi. Dayak atılırken ‘Teröristler’ diyorlardı bize. Biz köylüyüzdür, vatandaşız. Artık ne kadar geçti bilmiyorum. Orada ben bayılmışım. Hastaneye nasıl getirildim hiç hatırlamıyorum.”

Helikopterden atılma iddiası askerlerin

İnceleme kapsamında Şık, Van il merkezinde olayla ilgili bilgisi ve tanıklığı olan kişilerle de görüştü. Şık’ın yaptığı görüşmelerde Servet Turgut ve Osman Şiban’ın helikopterden atıldığı iddiasının bizzat askerlere ait olduğu anlaşıldı. Kayıtlara göre Osman Şiban’ı Van İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli Fuat A. isimli astsubay hastane personeline teslim etti. Tanıklar, Şiban’ı hastaneye getiren sivil jandarmaların tıbbi müdahale sırasında görevli personel ve çevrede bulunanlara, “Bunlar terörist. Çatışmada aldık ama getirirlerken helikopterden atlayarak kaçmaya çalıştılar” şeklinde konuşmalar yaptıklarını anlattı.

İşkence gölgede kaldı

Rapora göre, Servet Turgut’u öldüren ve Osman Şiban’ı ağır yaralayan olay esasen ağır işkence ve kitlesel dayaktı. “Helikopterden atladılar” beyanı da aslında faillerin suçlarını gizleme telaşıyla ortaya atıldı, olayın aslını oluşturan kitlesel bir dayak ve linç işkencesi de böylece gölgede kaldı.

Valilik yalanlamıştı

Helikopterden atılma iddiaları gündeme geldikten sonra Van Valiliği, 21 Eylül’de bu iddiayı yalanlayan bir açıklama yapmıştı. Açıklamada, Servet Turgut’un olay yerinde gözetleme yaptığı ve şüpheli hareketler sergilediği için gözaltına alınmak istendiği iddia edilerek, “Şahsın dur ihtarına uymayarak kaçmaya çalıştığı esnada kayalık alanda düştüğü ve yaralandığı gözlemlenmiş, mukavemet göstermesine rağmen yakalanıp usulüne uygun olarak muhafaza altına alınmıştır” denmişti.

Osman Şiban ve Servet Turgut’un askerler tarafından gözaltına alınmasından sonra komada hastanede ortaya çıkmalarını 13 Eylül’den itibaren Mezopotamya Ajansı (MA) kamuoyuna duyurdu. Haberleri hazırlayan gazeteciler Cemil Uğur, Adnan Bilen ve Şehriban Abi ile MA’nın eski editörü Nazan Sala 9 Ekim’de ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla tutuklandı. Gazetecilerin tutuklanmasıyla ilgili soruşturma ile köylülere işkence yapılmasıyla ilgili kolluk görevlileri hakkında açılan soruşturmayı aynı savcı yürütüyor.

Yayınlanma tarihi

2 November 2020

Kategori Listesi

Etiket Listesi